1. Acı Gerçekler

55 0 0
                                    

Gün boyu yaptığım gibi yine aynı şeyi yapıyordum. Önümde yürüyen iri bedene baktım. Neredeyse benden on adım ilerideydi nereye gittiğini bildiğim hâlde yine de takip ettim. Adımlarımı adımlarına yaklaştırmadan geniş omuzlarına baktım. Karşımda yürüyen bu bedenin bir kez olsun beni görmesini beni fark etmesini isterdim.

Geniş bedeni kafeden içeri girerken her zamanki cam kenarındaki köşesine oturduğunu gördüm. Kafenin kapıları ağır bir şekilde açılırken adımlarımı ona doğru çevirdim. Kendisine yakın çapraz bir masaya otururken bakışlarım sırtındaydı. Üzerindeki deri ceketi sırtında gergin bir şekilde dururken görmek istediğim şeyi yaptı ve deri ceketi üzerinden çıkardı.

Tanrım sana geliyorum.

Kalbim ritmini arttırırken bedenimi toparlamaya çalıştım. Kendime gelmeliydim. Bileğimdeki siyah kayışlı saate baktım. Gelmelerine tam beş dakika vardı. Gözlerim tekrardan geniş omzu ve pazılı kollarına çevrilirken hafifçe oturduğu yerde kıpırdandı. Sanki izleniyormuş gibi kafasını arkaya çevirince başımı önümdeki menüye gömercesine eğdim.

Birkaç saniye gözü arkalarda gezinirken başını tekrardan önüne çevirdi ve telefonuyla uğraşmaya başladı. Çok geçmemişti ki iki arkadaşı da kafeden içeri girmişti. Bunu anlamamın tek sebebi kesinlikle saplantılı bir takık olduğumdan değildi tabii ki. Sesleri kulaklarıma çalınırken iki iri beden yanımdan geçti ve dokunmak istediğim, her baktıkça içimin geçtiği o omuzları sıktı iki beden de.

Biri yanına diğeri ise karşısına geçince elindeki uğraştığı telefonu bıraktı ve gelen arkadaşlarını selamladı.

"Gidiyor muyuz bugün kol basmaya?" Burak her zamanki sorusunu masaya yöneltirken Cenk, "Tabii oğlum bu da sorumu." derken karşısındaki Burak'ın omzuna hafifçe vurdu.

Canım, can parem, aşkından komalık olduğumun sesini henüz duymamıştım. Hafifçe başını sallayıp Burak'ı onaylamakla yetinmişti sadece.

"Beyefendi."

Omzuma hafifçe dokunulurken olduğum yerde hafifçe sıçradım ve bakışlarımı masadan ayırıp önümdeki bedene çevirdim. "Ha, ne? Efendim?"

Sabırsızca karşımda dikilen bedene bakarken dağılmış saçlarına elini geçirip hafifçe karıştırdı ve burnunun ucunu hafifçe kaşıyarak konuştu. "Ne alırsınız? Ne içersiniz?" dedi hafifçe olduğu yerde bedenime doğru eğilirken. Ve hiç tahmin etmediğim bir şey yaptı ve kulağıma fısıldadı.

"Ve her gün, her dakika, ne zaman bu bedeni kesmeyi bırakacaksın?" Şaşkınca olduğum yerde öylece dururken bedenini düzeltti ve hafif bir gülümsemeyle başını çaprazımdaki masaya çevirdi ve bir süre baktı. Önlüğünü elime alıp hızlıca çekiştirirken kafasını bana çevirdi ve gülümsemesini genişletti. "Ne istersin? Ya da kimi istersin mi demeliydim ha."

Şu an ne durumdaydım bilmiyorum ama dudaklarımı aralayıp hafifçe konuştum. "Sus, çok mu belli ediyorum?" dedim sessiz ve korku dolu bir sesle.

"O aptal üçlü hala nasıl anlamadı bilmiyorum ama çok belli ediyorsun." dedi dudaklarını hafifçe yalayarak ve devam etti. "Ve bu kişiyle beraber olacağını düşünüyorsan eğer," sustu ve hafifçe başını kahkaha atan masaya çevirdi. "...biraz çok beklersin."

Derin bir nefes aldım ve büyük bir hayal kırıklığıyla omuzlarımı düşürdüm. Bunu elbette biliyordum. Asla bir erkekle sevgili gibi buluştuğunu ya da görüştüğünü görmemiştim. Etrafında erkek arkadaşları vardı ama bu duygusal bir bağ sağlayacak türden değildi.

"Daha ne kadar bekleyeceğim?"

Karşımda sabırsızca bekleyen bedene baktım. "Sende," dedim ve hafifçe yutkundum ne diyeceğimi nasıl diyeceğimi bilmiyordum.

Serseri Sevda (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin