Burnumu çekip oturduğum sıraya kafamı gömmüştüm. Hastalık yüzünden tüm bedenim acıya gömülmüştü. Bu halde nasıl Yeonjun'la konuşacağımı bilmiyordum ama umrumda değildi. Bugün ne yapıp edip bu saçmalığa bir son vermem lazımdı. Ben onların kuklası ya da herhangi, saçma bir oyuncağı değildim. Benimle böyle uğraşmamaları gerektiğini onlara bildirmenin zamanı gelmişti. En başından beri belki de daha sert tavır alsaydım bütün bunlar ciddi bir boyuta ulaşmadan son bulacaktı. Ama şimdi pişmanlık duymanın zamanı değildi.
Bugün beden dersleri olduğunu bildiğim için özellikle bugünü seçmiştim. Okul çıkışına kadar beklemek istemiyordum. Bunun için zamanım yoktu. Hemen bitirip kurtulmam gerekiyordu. Onların beden eğitimi dersi üçüncü ders olduğu için o zamana kadar aklımda kurduğum birkaç senaryoyu gözümün önüne getirip olası kavgaları düşünüyordum. Basketbol oynamaya başlamadan onu soyunma odasına çağıracaktım ve her şeyi orada bitirecektim. Kimsenin haberi olmadan ve olay büyümeden en az zararı alarak planımı kurmaya çalışıyordum. Çünkü Yeonjun gerçekten de tehlikekliydi. Gözlerindeki o sert bakışı bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyordu. Lanet olası herif nasıl bulmuştu da benimle sevgili olmuştu.
Derince nefes alıp verdim ve birkaç kez öksürdüm. Sabah ilaçlarımı içip öyle okula gelmiştim ve bu biraz da olsa kendime gelmemi sağlamıştı fakat yine de çok kötüydüm. Her yerim ağrıyor, ayakta bile zor duruyordum. Hele ki evimden buraya yürüdüğüm için yorgunluk çökmüştü üzerime. Elimi bile kaldıracak halim yoktu neredeyse. Üçüncü derse kadar toparlanmam lazımdı.
Çantamdan suyumu çıkarıp içmeye başladığımda kapıyı adeta kırarak içeri giren Changbin adımı bağırıp oturduğum sıraya doğru koşmaya başladı. Bu hareketi yüzünden de su, soluk boruma kaçıp daha da kötü öksürmeme sebep olmuştu. Bugün umarım ölüm günüm olmazdı.
Sınıftaki birkaç öğrenci benim gibi olayın şokuyla bir bana bir de panik içinde nefes nefese kalan Changbin'e bakıyordu. Boğulduğumu anlamış olacak ki, sırtıma o ağır eliyle sertçe yumruk attı. Zaten ağrıyan bedenim bu darbeye karşı daha da çökerken ağzımdan çıkan küfürler öksürüğümle harmanlanıyordu. Savaş başlamadan şehit olmuştum resmen.
Birkaç dakika sonra tekrar kendime gelince artık gözümü açmaya bile mecalim kalmamıştı. Sabahtan böyle aksiyon dolu anlar yaşamaya başlamıştım bile. Bakalım üçüncü dersin sonunda neler olacaktı. İlk ders başladıktan sonra elime gizlice telefonu alıp mesaj attım Yeonjun'a.
felix:
3. derste beni soyunma odasında bekle(görüldü)
Zaman bir türlü geçmek bilmezken Changbin de beni dürtüp duruyordu. Her dakika ne zaman, nerde, nasıl konuşacağımı soruyor ve beni gittikçe daha da bunaltıyordu. Ona soyunma odasında kimse yokken konuşacağımı ve tek başım gitmem gerektiğini söyledim. Yanımda olmak istemesini anlıyordum çünkü ikimiz de biliyorduk ki Yeonjun bana zarar vermeden o kapıdan dışarı adım atmayacaktı. Ama bunlar beni korkutmuyordu artık. Yeonjun sorunlu bir tipti ve ondan uzaklaşmanın bir bedeli de olacaktı.
Changbin ısrar etse de onu ikna etmek için bahaneler uydurmuştum çoktan. Ders esnasında sınıfta olmayacağım için derse giren öğretmen beni yok yazmasın diye Changbin'e, velilerimin geldiğini bu yüzden de müdür yardımcısının yanında olduğunu söylemesini istemiştim. O da bu dediğime karşılık ısrarcı tavrından vaz geçmek zorunda kalmıştı. En azından bana bu şekilde yardımcı olabileceğini söylediğimde içindeki endişeyi biraz da olsa dindirmeye çalıştım.
Ders zili çalıp öğrenciler yavaşça sınıflarına geçerken ben de yola koyulmuştum. Üstümde sabahtan beridir çıkarmadığım şişme montumun ceplerine ellerimi geçirmiş, ısınmaya çalışıyordum. Sanırım ateşim tekrardan yükseliyordu. Soyunma odasına daha da yaklaştıkça kalp ritimlerim bozuluyordu. Her ne kadar kabul etmek istemesem de, korkuyordum. Ne yapacağını kestiremediğim bir herifti ne de olsa. Her şey beklenebilirdi ondan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
enemy's friend | hyunlix
FanfictionVe ben, Hwang Hyunjin'in elleri arasında ilk defa o gün öldüm. Lakin biliyordum ki; bu son seferim olmayacaktı. hwang hyunjin × lee felix