14. bölüm

679 58 5
                                    

Yorum yapın diye zırlıyorum🤧

Jimin.

" Tamam baba, dikkat edeceğim. Siz de kendinize dikkat edin lütfen. Jin hyung'a da onu sevdiğimi söyle. Kendini yormasın".

" Bizi merak etme tatlım. Ben gidip Jin'i kontrol edeceğim. Kendini üzme fazla. Seni seviyorum".

" Ben de seni seviyorum baba. Görüşürüz".

Ardından telefon kapanmıştı. Sıkıntıyla yüzümü ovaladım ve telefonu komodinin üzerine bıraktım. Sırtımı yatak başlığına yaslayarak derin bir iç çektim. Az önce babamla konuşuyordum. Ve hiçte iyi haberler yoktu.

Babamın anlattıklarına göre dün akşam Chan ve Jisung beklenmedik bir anda depoyu basmıştı. Babam ne kadar hazırlıklı olsa da bu ani baskın yüzünden onlara bir az geç karşılık vermiştiler. İyi haber şu ki depoya zarar gelmemiş ve nerdeyse hiç bir adamımız ölmemişti. Çünki küçük bir çatışma olmuş ve geri çekilmişlerdi. Tabi bu durum kafa karıştırıcı. Neden aniden ikisi de bir arada ortaya çıktı ve kısa bir süreden sonra hiç bir zarar vermeden çıkıb gittiler belli değildi. Ancak bu çatışmada Jin hyung omzundan yaralanmıştı. Fazla kan kaybetmişti fakat durumu şimdilik iyiydi.

Babama Chan ve Jisung'a dikkat etmesi gerektiğini söylediğimde bana az da olsa içinin rahatladığını söylemişti. Çünki Jisung bir kaç gündür ortalıkta gözükmüyordu ve her ikisininde burda olduğunu görmek onu sevindirmişti. Yani bu benim güvende olduğumu gösteriyor.

Bu ara da bir ay tamamlanmıştı. Ancak babam işleri tam bitmeden dönemeyeceğini söyledi. Ne zaman döneceği ise belli değildi. Bu beni üzsede babama bildirmemeye çalıştım. Çünki o da beni özlüyordu ve ben üzülürsem aklı daha çok ben de kalacaktı. Elbette bunu istemezdim. İşine odaklanmalıydı.

Ben öylece düşüncelerim arasında boğulurken aniden kapımın çalınmasıyla sıçradım. Kendime bir az çeki düzen verdikten sonra gelmesini söyledim. İçeriye giren Taehyung'la gözlerimi ona diktim. Küçük bir gülümsemeyle kapıyı kapattı ve yanıma doğru ilerlemeye başladı.

" Otura bilirmiyim?".

İşaret parmağıyla yatağımı gösterdiğinde kafamı salladım hızla.

" Soruyormusun bir de? Tabi ki otura bilirsin".

Güzel bir gülümseme sunup önümde bağdaş kurduğunda dikkatimi ona verdim. Bir şeyler konuşmak için geldiği belliydi.

" Nasılsın Taehyung? Kaç gündür çok fazla göremiyorum seni".

Bakışlarını bana çevirerek gülümsemesini soldurdu. Anında kaşlarım çatılırken boğazını temizledi.

" İyiyim, yani iyi olmaya çalışıyorum. Ancak senle Jungkook'u her defasın da yan yana gördüğümde bu çabam boşa gidiyor".

Söyledikleriyle gözlerimi kaçırdım. Taehyung'un Jungkook hakkında söylediklerini unutmamıştım elbette. Ancak hala her ikisine de eskisi gibi davranıyordum. Taehyung'un benden istediğiyse Jungkook'tan uzak durmamdı. Fakat daha da yakınlaşmamız canını sıkıyor olmalıydı. Gözlerimi tekrar gözlerine diktim.

" Taehyung, seni anlıyorum. Jungkook'un kötü biri olduğunu söylüyorsun ve benim ondan uzak kalmamı istiyorsun. Ama bence Jungkook kötü biri değil".

" Hayır, anlamıyorsun. Anlasaydın uzak dururdun. Jungkook iyi biri değil. Onu tanımıyorsun Jimin".

" Bak Taehyung, ola bilir, onu tanımıyor ola bilirim. Ancak bu güne kadar tek bir yanlışını görmedim".

Taehyung sinirle kaşlarını çattı.

" İyi rol yapıyor, bu yüzden tek bir yanlışını görmüyorsun. Jimin, o çok iyi bir manipülasyoncu. Seni kontrolü altına alıyor. Ve seni ne zaman kontrolü altına aldığını anlamayacaksın. Ben biliyorum. Bu işin sonu iyi olmayacak".

Which İs True Love? // Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin