8. bölüm

761 67 32
                                    

Ben hala onları izlerken kendime yaptığım eziyyetden bihaberdim. Taehyung'un yaptığı haraketten sonra kalbimde bir sızı daha hissettim. Cam parçası gibi olan gözlerim dayanamadı. Bir kaç damla aynı anda yanağıma süzüldüğünde anca kendime geldim. Elimin tersiyle sildim yaşlarımı. Uzun zamandan sonra ilk kez ağlıyordum. Uzun zamandan sonra ilk kez kalbimi hissediyordum. Kalbime nefretten başka hüzün ve keder duyguları gelmişti. Fakat bu duygular çokta yabancı değil. Uzun bir zaman önce tattığım tek duygular bunlar olmuştu çünki.

Kendime geldiğim gibi oradan ayrıldım ve odama gittim. Odama geçtiğim gibi kapını kapattım ve aynanın karşısına geçtim. Göz yaşlarımı silsemde dolu gözlerimi sıkıyordum akmaması için.

Ne oluyordu bana?

Neden kalbim sızlıyordu?

Neden ağlıyordum ben?!

Aklımdan geçen sorular beni sinirlendiriyordu. Dişlerimi sıktım göz yaşlarım arasında. Ayna da kendime baktığımda gördüğüm buydu; kaşları çatık ve dişlerini sıkan sinirli bir adam. Fakat göz yaşlarım bas bas bağırıyordu:

Sen üzgünsün!

Sen kırgınsın!

Acı çekiyorsun!

İçinde ki ateşleri durduramıyorsun!

Yanıyorsun Jeon, yanıyorsun! Kırgınlığının ve sinirinin körüklediği ateşte yanıyorsun!

Üzgündüm ama sinirliydimde. Sinirimi çıkarmıyordum. Gidib o adiyi ölene dek vuramıyordum. Jimin'i o yataktan çıkarıb azarlıyamıyordum. Yapamayıyordum işte. Hiç bir şey yapamıyordum. İşte bu yüzden, sinirimi çıkaramadığım için ağlıyordum. Belki içimde ki ateşler söner diye ağlıyordum.

Bir çırpıta göz yaşlarımı sildim. Bu da neyin nesiydi böyle? Jeon, sen gördüğüm en güçlü adamsın. Ağlamak yakışıyormu hiç?

Yüzümü banyoda yıkadıktan sonra azda olsa kendime geldim. Havlunun hafif ıslak hissiyatı uyluklarımı rahatsız ediyordu artık. Bu yüzden elimi havluya attığım gibi açtım. Bir kenara koyub üzerime boxer ve eşofman takımı geçirdim. Nemli saçlarımı karıştırdım. Ağladığım için burnum akıyordu ve gözlerim gibi kıpkırmızıydı. Tenim beyaz olduğu için hemen göze çarpıyordu. Bunu aldırış etmedim. Ellerimi eşofmanın ceplerine saldım ve aşağıya indim. Korumaların yanına gidib sorun olub olmadığını kontrol ettim. Hafif esintili hava çokta iyi gelmiyordu bedenime ve soğuk çektiğimi hissediyordum. Ama umursamadım. İçeri geçib bir kaç atıştırmalık hazırladım kendime. Ardından koltuğa geçib yaptığım sandiviçi yemeye başladım. Dalgın bakışlarım kapalı televizyondaydı. Aklıma doluşan anılar beni yeniden sinirlendirmeye başlamıştı. Şimdide gözümün önüne Jimin'le Taehyung'un sarmaş dolaş yerde uzandıkları geldi. Boğazımda ki sandiviçi zorla yuttum. O gün video oynu oynuyordular. Ve karşılaştığım görüntü beni delirtmişti. Hele hele Jimin'in çıplak bacakları... Tanrı'm sen aklıma mukayet ol.

Zorla yiye bildiğim sandiç karnımı şimdilik doyurmuştu. Jimin ve Taehyung öğlen yemeği yememişti. Ama umrumda da değildi.

Ayaklanıb spor odasına doğru gittim. Günlük yaptığım gibi boks torbasının karşısına geçtim ve bu sefer ısınmadan torbaya en sertinden yumruklarımı geçirmeye başladım. Deli gibi yumrukladığım torbanı Taehyung gibi hayal ediyordum. Sinirimi torbadan çıkarıyordum. Bir ara artık kendimi kayb etmişdim. Torbanın asıldığı yerle zincir sürtünüyor ve kulakları delen bir gıcırtı çıkarıyordu. Bedenim ter içindeydi. O kadar ısınmıştı ki vücudum artık titremeye başlıyordu. Saçlarım alnıma yapışıyor fakat bu çıplak yumruklarımı torbadan uzaklaştırmaya yetmiyordu. Kaç saat öyle yaptım bilmiyordum ama artık tüm vücudum iflas ediyordu. Kaslarımda dehşet bir acı vardı ve bacaklarım beni tutmuyordu artık. Ama bırakamıyordum. Yumruklamak istiyordum. Devam etmek istiyordum ama artık bedenim buna izin vermiyordu. Titrek nefeslerim ve düzensiz kalkan göğsüm dur diyordu.

Which İs True Love? // Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin