Festivalin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Okulda o olaya şahit olanların şikayetleri üzerine Kyung tutuklanmıştı. Ailesi onu çıkarmak için uğraşıyordu. Seojun ise festivalden sonra kendini odasına kapatmıştı. En başta kendisi Kyung'a zarar vermek istemişti. Fakat Kyung Seojun'u yıkmıştı. Suho ise ne zaman olursa olsun kendisini Seojun'un kapısının önünde buluyordu. Dışarı çıkması için ona yalvarıyordu. Fakat Seojun'dan bir yaşam belirtisi bile gelmiyordu. Suho Seojun için endişeleniyordu ve kendine zarar vermesinden korkuyordu. Minji için bu kadar üzülüyorsa Minsu'nun öldürüldüğünü duyduğunda kim bilir ne yapacaktı.
***
''Seojun beni korkutuyorsun eğer daha fazla orada durursan kapıyı kendi yöntemlerimle açacağım.''
Hala kapının önündeydi Suho. Sadece kısa bir süreliğine markete gitmek için oradan ayrılmıştı. Seojun için yemek almıştı. Fakat Seojun işleri uçuruma sürüyordu.
''Sen bilirsin.'' diye söylenerek odadaki çekici aldı ve kapıya yöneldi. Tahta olan kapıya sadece bir kaç kez vurunca kapıda kocaman bir delik açılmıştı. Suho elini delikten geçirip kapının üzerindeki kilidi çevirerek kapıyı açtı. Hemen kendini içeri attığında Seojun'u içki şişeleriyle birlikte duvara yaslanıp ağlarken buldu.
''Seojun!'' diye çığlık atıp yanına koştu Suho. Birkaç kez karşısındaki bedeni sarstı fakat Seojun gözlerini baktığı yerden ayırmıyordu. Suho daha fazla dayanamayıp Seojun'u kucağına aldı ve banyoya doğru ilerledi. Soğuk suyu açıp Seojun'u suyun altına tuttu. Seojun'la beraber o da ıslanıyordu.
''Neden onlar için üzülüyorum Suho? Hayatımın içine ettiler sana bu kadar şey yaparken kalbim hiç acımadı. Fakat bu aptal kızlar yüzünden neden kalbim acıyor.!? Ben... Ben seni hak etmiyorum Suho.''
Suho daha fazla devam etmesini istemediğini belli ederek Seojun'un dudaklarına yapıştı. Sevdiği çocuğun alt dudağını emdikten sonra yavaşça geri çekildi.
''Bir daha senden böyle sözler duymak istemiyorum. Anladın mı?'' diye sordu fısıltıyla.
Seojun anladığını göstermek için başını hafifçe yukarı aşağı salladı. Fakat kafasını sallarken Suho'nun dudaklarından gözünü ayırmıyordu. Yukarıdan su aktığı için ıslanan yüzü ve dudakları Seojun'un kendini tutamamasına sebep oluyordu. Kendine karşı direnci fazla uzun sürmedi ve o da Suho'nun dudaklarına yapıştı. Sevdiği çocuğun alt dudağını emerken üst dudağını da ona teslim etmişti. Bu sefer sarhoş değillerdi fakat hala birbirlerini istiyorlardı. Islanan kıyafetleri duşa kabinin dışında kaldığında artık ikisi de birbirlerinin karşısında çırılçıplaktı. Dudaklarını birbirinden ayırmadan Suho'yu kucağına alıp duvara yasladı Seojun. Artık kendini daha iyi hissediyordu. Suho on yıl önce olduğu gibi şimdi de ona iyi geliyordu. Dudaklarını bırakıp kucağındaki çocuğun boynuna yöneldiğinde ikisinin de dudağı kıpkırmızı olmuştu. Banyodan gelen sesler evi inletiyordu. Akılları başlarında olsaydı yan dairede oturanların olduğunu hatırlayabilirdiler. Fakat bu kimin umurundaydı. Şuan sadece kocaman dünyada ikisi vardı.
***
Seojun yavaşça gözlerini açtığında yanında Suho yoktu. Beraber duş aldıktan sonra yatağa geçmişlerdi. Mutfaktan gelen seslerden Suho'nun mutfakta olduğunu anladı ve mutfağa ilerledi. Kapının eşiğinden başını uzattığında biricik sevgilisini yemek hazırlarken gördü. Tam yanına gitmek için ilk adımını attığında birden duraksadı. Artık yüzleşmeye karar verdi. Tüm bunları yapanın sorumlusuyla.
Montunu üzerine geçirip evden çıktı ve motorunun üzerine atlayıp karakolun yolunu tuttu.
***
''İyi günler komiserim. Ben ziyaret saatlerini sormak için gelmiştim.''
''Ziyaret saati yarım saat sonra beyefendi. Kimin için gelmiştiniz?''
''Lim Ju Kyung. Geçen hafta Yonsei Lisesinde cinayet zanlısı olarak tutuklanmıştı.''
''Evet. Nesi oluyorsunuz Bayan Lim'in?''
''Okuldan bir arkadaşı çok kısa konuşucam.''
''Tabi ama yarım saat beklemeniz lazım şöyle oturun.''
''Tamam teşekkürler kolay gelsin.''
Komiser yanından ayrılırken bir sandalyeye oturup beklemeye başladı.
***
''Ziyaret saati geldi içeri geçebilirsin.''
Komisere teşekkür edip önünde eğildikten sonra görevli bir polisin arkasından ilerledi. Bir süre yürüdükten sonra demir parmaklıkların arkasında bir haftada harabeye dönmüş kızı gördü.
''Lim Ju Kyung!''
''Ooo Han Seojun beni mi özledin. Geleceğini biliyordum fakat bu kadar erken beklemiyordum.''
''Boş konuşma Kyung. Neden yaptın?''
''Ses kaydında duydun işte Seojun. Her şeyi Suho için yaptım. Onu senden ayırmak için yaptım. Ama bunun için Minji'yi değil seni öldürmem gerekiyormuş bunu maalesef çok geç anladım.''
Seojun alayla güldü.
''Sence bunu yapabilir miydin?''
Kyung'un gülüşü sinir bozukluğuyla soldu.
''Neyse benim seninle işim yok artık. Eğer buradan çıkmayı başarabilirsem ilk işim seni değil Kang Soojin'i öldürmek olacak.''
Seojun kaşlarını çattı. Daha düne kadar yakın olduğu birini neden öldürmek istiyordu ki?
''Anlamadım. Neden Soojin'i öldürmek istiyorsun?''
''Hiçbir şeyden haberin yok tabi o zaman ben anlatayım. Soojin'de sen ve Suho'ya ait olan bir sır vardı. Sözde iş birliği yapıp sen ve Suho'yu ayıracaktık. Ama son anda hiç beklemediğim bir şey oldu ama seni ilgilendiren başka bir konu var.''
Seojun anlatmasını istediğini belli ederek kaşlarını kaldırdı.
''Soojin bana yardım etmeyi neden kabul etti biliyor musun? Çünkü senden hoşlanıyordu. Ve hatta Minsu'yu Kang Soojin öldürdü...''
Selamm. Sınav haftası gelmeden bölüm atmak istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Ama bir şey söylemek istiyorum. Bu kurguyla alakalı aklıma pek bölüm fikri gelmiyor o yüzden yakında final yapmaya karar verdim. Ve başka bir kurguya başlamak istiyorum hatta aklımda bir fikir var. Bangtan shipleriyle alakalı o yüzden hangi shipi destklediğinizi belirtirseniz memnun olurum. Ama o kurguya büyük ihtimal yaz tatilinde başlarım. Kendinize iyi bakınnn.<33
.
.
.
.
.
tteokbokki<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revence of Suicide | Suho x Seojun
Teen FictionVe Suho o gün sevdiği çocuk tarafından saatlerce dövüldü fakat bundan rahatsız değildi. Ve Seojun o gün sevdiği çocuğu saatlerce dövdü fakat o bundan çok rahatsızdı...