mitn~10

16 1 0
                                    

"Hazır mısın güzelim?"

Felix, mosmor olmuş gözaltlarını kapatıcısı ile saklamaya çalışırken işittiği sevgilisi ile biraz daha hızlanmaya çalıştı.

"Üç dakikaya geliyorum"

Titreyen ellerinin izin verdiği kadarıyla önce koyu mor rengini, ardından da sürekli dikkatleri üzerine çeken çillerini kapattı.

Belki birkaç ay öncesinde olsalar renk renk dudak parlatıcılarını, göz farlarını ve daha nicelerini ustaca kullanır ve tüm gözlerin üzerinde kalmasını sağlardı. Ama bunu yapacak gücü dahi yoktu şu anda. Yalnızca 'kusurlarını' gizlemiş, kapıda kendisini bekleyen sevgilisini daha fazla bekletmemek adına odadan ayrılmıştı.

Uzun bir süre sonra kendilerini özledikleri ile alakalı şeyler zırvalayıp duran arkadaşlarıyla buluşmak için hazırlanıyorlardı.

Onlar da özlemişti elbette, ancak son zamanlarda yaşadıkları zorluklar üzerlerine bir yük gibi binmişti. Değil eğlenceli bir şeyler yapmak, yataklarını terk edip temel ihtiyaçlarını karşılamaya bile hali yoktu ki ikilinin.

Ellerinde olsa o buluşmayı da eker, hasretinden yanıp tutuştukları arkadaşlarıyla takılmak yerine evde bitkisel hayat yaşamaya devam ederlerdi. Ancak arkadaşları tarafından gelmezlerse evlerini basacakları ile alakalı açık ve net tehditler almışlardı.

Ve Chan arkadaşlarının boşa konuşmadığını biliyordu.

O manyaklar bir şeyi kafalarına koyduysa, kesinlikle yapardı.

Perdelerin bile en son birkaç gün önce açıldığı, dağınıklıktan geçilmeyen evlerinin arkadaşları tarafından keşfedilmesindense biraz zorlayarak kendileri çıkmaya karar vermişlerdi.

Bunun iyi bir fikir olup olmadığını kendi içlerinde ara sıra sorgulasalar da en iyisi buydu, ikisi de bunun farkındaydı.

Daha fazla oyalanarak arkadaşlarını sinirlendirmeyi göze alamadıkları için kendilerini hızlıca kapının önüne attılar ve Felix'in bir süre dinlenmek amacıyla izin aldığı, Jeongin'in yalnız çalıştığı kafeye gitmek üzere yol aldılar.

Rahatsız edici bir sessizlik ile geçen otobüs yolculuğunun sonunda kafeye vardıklarında ise gördükleri görüntüler yüzlerinde yorgun bir tebessüm oluşmasına sebep vermişti.

"Mutlu yıllar Lixie!"

"Çocuklar..."

Konfetiler patlayıp arkadan bir doğum günü şarkısı açılırken, sarı saçlı genç güzel gözlerinden akan birkaç damlayı eliyle sildi ve büyük bir mutlulukla kendilerini izleyen arkadaş grubuna doğru ilerledi. Ancak birkaç adım atması ile boğazına dizilen hıçkırıkların vücudunu terk etmesi bir olmuştu.

Kafenin ortasında yüzünü kapatarak hıçkırıklarla ağlayan gence ilk sarılan Jisung oldu. Bir gün aralıkla doğmalarından ötürü ikizi bildiği, cidden de kardeşi gibi sevdiği genci sıkı sıkı sardı. Aralarındaki bağ geçen her saniyeyle daha da güçlendi.

Ardından bitmek bilmeyen sarılmalarına bir beden daha katıldı, biri ve biri daha derken sekiz tane vücut tek yürek haline geldi.

Aralarındaki sevgi somut maddelerin tümünden daha sahici hissettirirken, minik bir sarılma sanki sonsuza dek sürdü.

Peri masallarında mutlulukla yapılan o sonsuz kapanıştan daha uzun; fiziken mümkün olmasa bile, çok daha sonsuz...

Donkhyun tek kolunu sevgilisinin omzuna atıp vücudunu kendisine yaslarken, seneler sonra yeniden uğradıkları kasabalarını uzaktan seyrediyor. Yalnızca izleyebilmek, toprağının kokusunu uzaktan içine çekmek acıyla dolup taşmasına sebep olsa da, buruk bir başarmışlık hissi var ikisinde de.

man in the nightmare - chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin