Cenk heyecanla uyanmıştı o gün çünkü yaz tatili bitmiş ve okula gitme zamanı
gelmişti. Yeni Cenk'i onlara gösterme ve canını acıtan insanları görme
zamanıydı. Bu günün bu kadar çabuk geleceğini aklına gelmezdi ama gelmişti
işte. Korkuyordu nedense. Onları görünce eski Cenk olmaktan korkuyordu.
Bunları düşünürken dolabından yeni okul kıyafetlerini çıkardı. Yüzme
sayesinde kilo alıp vücudu değişince yeni kıyafet almak zorunda kalmıştı. Okul
ceketi omuzlarını tam oturuyordu. Normalde gri olan olan okul pantolonu
yerine füme almıştı. Bunu yapmasının tek sebebi vardı. O da popüler
çocukların fümeyi tercih etmesiydi. Kıyafetlerini güzelce giydikten sonra aşağı
inip servisi bekledi.
Okul servisinde yeni öğrenciler vardı. Cenk heyecanla boş bir yere oturdu. İşte
gidiyordu okula. Ne olacaktı? Nasıl davranacaktı? Onları görüp yumuşarsa ne
olacaktı? Dahası yaz vakti Emre ile planladıkları planı yürülüğe koyacak mıydı
Cenk? Bu adi planı onlardan intikam yapmak için kullanacak mıydı? Bu
soruların tümüne cevap veremeden okula gelmişti bile. Birbirlerini uzun
süredir görmeyen öğrenciler harıl harıl konuşuyordu okul bahçesinde. Cenk
hızla o kalabalığı yokladı. Rahat bir nefes aldı. Onlar yoktu. Bahçede az
oyalandıktan sonra sınıfa doğru gitmeye başladı. İçinde iki ruh savaş
veriyordu sanki. Biri, "Yapma Cenk! Geri dön! Onlar seni görecek. Düşünsene
sana bakıp güldüklerini. Geri dön Cenk!" diyordu. Diğeri ise "Aptallaşma!
Bütün yazı ne için harcadın? Kavga etmesini bile öğrendin. Serdar'ı
dövebiliyorsun artık. Korkma! Kimseden korkma!" diyordu. Parçalanmış
ruhunun kavga seslerini dinlerken Serdar aklına geldi. Ölmemişti. Ama
oldukça ağır yaralanmıştı. Cenk her gün hastaneyi gizliden gizliye kontrol
etmişti ölüp ölmediği öğrenmek için. Uzun zamandan beri ilk defa camiye
gidip yalvarmıştı. "Benim yüzümden ölmesin Allahım! Benim yüzümden
ölmesin Allahım" diye dua etmişti saatlerce. Duası kabul edilmiş gibi
ölmemişti. Babası ise tutuklanmıştı.
Sınıfın mavi kapısını uzaktan görünce neredeyse bayılacaktı. Derin nefes
alarak nihayet sınıfa girdi. Sınıf neredeyse tamamen doluydu. İlk onu gördü.
Taha ilk sırada çöp tenekesinin yanında oturuyordu. "Eski yerimizde
oturuyor" diye içinden çığlık attı. Taha gözlerini ona dikmişti. Nihan da
Tuğçe'nin yanında pencere kenarında oturuyordu. Emre ise yine o kenarın en
arkasında oturuyordu. "Merhaba" dedi Taha yumuşak bir sesle. Az kalsa Cenk
cevap verecekti. Beynini zorladı. Ayşegül duvar kenarının en arkadan bir
önünde tek başına oturuyordu. Canı birşeye sıkılmış gibiydi. Galiba Nihan ile
Tuğçe'nin beklenmedik arkadaşlığına takmıştı kafayı. Cenk, eski dostuna
cevap vermeden hızla Ayşegül yanına gitti ve izin istemeden oturdu. Taha
arkasını dönmedi. Kafasını öne eğdi. Olayı merakla izleyen Nihan ile Tuğçe ise
şimdi üzgün bir yüz takılmıştı. "Oh be!" dedi içinden Cenk. "Ne yaptığını
sanıyorsun sen?" dedi bir ses. Ayşegül'dü sesin sahibi. "Farkında mısın
bilmiyorum ama yanıma oturdun? Be-nim yanıma?" dedi. Sınıf bir an sohbeti
kesip, çıkacak rezalete bakıyordu. Herkes şöyle tahmin ediyordu. Cenk, "Papa-
pardon" deyip ayağa kalkacak ve layık olduğu yere oturacaktı; çöp
tenekesinin dibine. Ama öyle olmadı. "Çok rahatsız olduysan kalkıp, şu çöp
tenekesinin dibine oturabilirsin Ay-şe-gül" dedi kızı taklit ederek. Sınıf bu
beklenmedik cevaba "Oooo" diye tepki vermişti. Ayşegül ise neye uğradığını
şaşırdı. Gülünç duruma düşünce kıpkırmızı kesildi ve "Salak şey" deyip
telefonuna döndü. "1-0" dedi içinden Cenk. "Naber Cenk görüşmeyeli" dedi
başka bir ses. Emre'ydi. Sanki kırk yıllık dostu gibi söylemişti. Birçok kimsenin
dikkatini çekmişti. Taha ise hiç arkasını dönmemişti ama dört kulakla
dinlediğine emindi Cenk. "Ne olsun Emre. Aynı" diye cevap verdi Cenk.
Öğretmen geldi ve ilk derslerine girdiler.
Ders bitince sınıf hücumla kantine gitti. Herkes kahve almak için yarışıyordu
büfenin önünde. Taha, Nihan ve Tuğçe ise inmemişti aşağıya. Kafa kafaya
vermiş hızlı hızlı konuştuklarını hayal etti Cenk. Sonra sınıf arkadaşlarını
görünce, "Millet kahvelerden benden. Sadece bizim sınıfa ama" diye bağırdı
büyük bir cesaret örneği göstererek. Sınıf ise Cenk için ikinci kez "Oooo" diye
bağırmıştı. Yaz boyu kazandığı paraları dikkatli kullanıyordu. Bu kahve ısmarla
da çok önceden plandığı bir stratejiydi. Küçük hediyeler insanları mutlu
ediyordu. Herkes kahvesini alıp sınıfça bir masaya oturdular.
Oturamayanlarsa ayakta dikiliyordu. Herkes Cenk'e içten teşekkür etti. Sonra
da sohbete başladılar. "Demek bu kadar kolaymış" dedi Cenk kendi kendine.
Zil çalınca sınıfa girdiler. Cenk elinde kahveyle bir çocukla Google+ hakkında
konuşuyordu sınıfa girerken Taha yerinde yoktu. Nihan ile Tuğçe ise bir
kitapta soru çözmeye çalışıyorlardı. Cenk hızla Ayşegül'ün yanına oturdu.
Ayşegül'ün hala burnundan soluyordu. Cenk elinde kahveyi ona uzatarak, "Kız
kahve içicen mi?" dedi dalga geçerek. "Gerizekalı" deyip kalkıp tuvalette gitti
Ayşegül. Cenk şimdi gülüyordu. Her şey planladığı gibi gidiyordu. Taha
nihayet sınıfa gelmişti. Kimseye bakmadan yerine oturdu.
Dersler hızla işlendi. Öğle tenefüsü gelmişti. Herkes bir yerlere dağıldı. Cenk
de yemek yemek için kantine gitmişti ama cüzdanını sınıfta unuttuğu fark etti.
Hızla koşarak sınıfa girdi. Tuğçe, Taha ve Nihan'ı öğretmenler masasında
oturup konuştuğunu görünce nefesi kesildi Cenk'in. Onlar da onu görünce
hemen konuşmayı kesti. Cenk hızla cüzdanını alıp sınıftan çıktı. Sinirlenmişti.
Hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlardı. Etkisiz elemandı sanki Cenk onlar
için. "Emre'nin planıyla bittiniz siz" dedi sinirli sinirli. Tam merdivenlerden
inecekti ki biri bağırdı: "Cenk!". Tuğçe koşarak yaklaşıyordu. Cenk durdu,
onun gelmesini bekledi. "Cenk bana da mı küssün?" dedi. "Eveeeeeeet!
Onlarla nasıl takılırsın. Kendi gözlerinle şahit oldun! Ona rağmen..." diye
bağırmak istedi ama yapamadı. Akıllıca davranması gerekiyordu. Tuğçe'yi
kendine çekmeliydi. Gülerek ve masum bir yüz takınarak, "Hayır, Tuğçe.
Neden olayım ki?" dedi. Tuğçe şaşırmıştı. "Sabah yokmuşum gibi davrandın
da" dedi hafif kızararak. "İstemediğim insanlarla beraber olunca..." diye
cevabı yapıştırdı. "Haklısın" dedi dudak bürkerek Tuğçe. "Neyse ben yemek
yiyecektim. Sen de gelsene?" diye teklif etti Cenk. O da kabul etti. Kantinde
beraber yemek yediler. Yazın ne yaptığı anlattılar. Elbette Cenk baştan sona
yalan söylemişti. Emre'nin planını, Furkan'ı, Serdar'ı, ve değişim planlarını
anlatacak hali yoktu ya. Tuğçe sonra izin isteyip gitti. Cenk aslında sınıfa gidip
oturmak istiyordu ama onlar oradayken öyle kös kös oturamazdı. Bahçenin
boş köşelerinden birine gidip güneşin tadını çıkardı. Bahçeyi boş boş
seyrederken gözü bir şeye çarptı. İki kişi ona doğru yaklaşıyordu. Nihan ile
Taha'ydı gelenler. Cenk kaçmak istedi ama komik görünür diye görmemiş gibi
davrandı.
"Konuşabilir miyiz Cenk seninle?" dedi Nihan. Bugün ilk defa duymuştu onun
sesini Cenk. İçi eridi. Ama ona bakamıyordu. Sonunda bunun saçma olduğunu
düşündü. Korkusuz gözlerle direk ona baktı. Öyle bir bakmıştı ki Nihan
istemsiz olarak birkaç kez üst üste göz kırpmak zorunda kaldı. "Bence
konuşacak bir şeyimiz yok" dedi ruhsuz bir sesle. "Cenk lütfen böyle yapma"
dedi bir kez daha o güzel sesiyle Nihan. Ağlamak üzereydi sanki. "Bir kez
olsun dinle Cenk" dedi tok bir sesle Taha sevgilisine arka çıkarak. Cenk
dayanamıyordu. Köşeye sıkışmış gibiydi. Sonra hızla ikisini delip geçti ve
oradan kaçtı.
Şimdi sınıfa oturuyordu. Nefes nefeseydi. İçten içe çığlık atıyordu: "Ne cüretle
benle konuşmak istiyorlar. Nasıl izah edecekler acaba? Bu kadar mı aptal
görüyorlar beni?". Sınıfın kapısı açıldı. Gelen Ayşegül'dü. Cenk'i görünce bir
sırıtışla, "Layık olduğun yere oturmuşsun" dedi. Cenk anlamadı. "Ne?" dedi.
Ayşegül ise "Eski yerine oturmuşsun diyorum." dedi sanki sağır birine bir şey
anlatmak istercesine. Cenk affaladı. Gerçekten de eski yerine oturmuştu.
"Refleksten olsa" diye kendini avuttu. Islak bir şeye oturmuşcasına hızla kalktı
oradan ve yeni yerine geçti. Ayşegül anlam verememiş şekilde, "Cenk bence
doktora git" dedi. Cenk onu görmezden geldi. Düşünecek daha önemli şeyleri
vardı. Sınıfın kapısı birkez daha açıldı. Bu kez gelenler Taha ile Nihan'dı.
Cenk'e bakıyorlardı. "Ayşegül bize biraz müsaade eder misin? Cenk'le özel
konuşacağız" dedi. Ayşegül ikinci kez şaşırdı. Sonra kaşlarını çatarak, "Başka
isteğin ca-nım?" dedi alaylı alaylı. Sonra sınıfta durmaya devam etti. Nihan,
Taha'ya baktı. Taha bu kez kararlı gibiydi. Zorla da olsa konuşacaktı Cenk.
"Cenk bana hiçbir fırsat vermiyorsun! Beni dinle bir kez" dedi yüksek sesiyle.
Taha heybetini göstermişti bu kez. Ayşegül merakla izliyordu olayı. "Sonra
konuşalım" dedi Nihan yalvarırcasına. Taha'nın güçlü kollarına asılmıştı. Bu
görüntü Cenk'i rahatsız etti. Kıskandı. Öyle ki içi yanmaya başladı. "Konuş o
zaman" diye bağırdı Cenk. Sesi Taha'nın kadar gibi güçlü çıkmamıştı. Taha
birkaç adım atarak Cenk'e yaklaştı. "Nihan bana olan duygularını belli
ederken ona her şeyi anlattım." dedi. Cenk ayağa fırladı ve "Ya öyle mi?" dedi
bağırarak. "Ama Nihan seni kardeş gibi sevdiğini söyledi. Senin anlayış
göstereceğini söyledi. Ben de inandım hata yaparak." dedi Taha. Cenk,
"Bunlar safsata. Hepsi bahane. Kendini böyle mi avutuyorsun?" dedi ve Taha
ile dipdibe geldi. Millet sınıfa gelmeye başlamıştı bile. Emre de gelmişti.
Cenk'i ve Taha'yı böyle görünce, "Cenk ne oluyor? Yardım lazım mı?" dedi
ama Cenk ile Taha bunu duymadı. "Barışmak için çok geç değil" dedi Taha.
Cenk'in sinirleri bozulmuştu ve kendini tutamadan Taha'nın suratının
ortasına cılız yumruğunu geçirdi. Sınıfta aynı anla inlemişti. Taha geri çekildi.
Sonra hızla o da karşılık verdi. Ve kavga etmeye başladılar. Kızlar çığlık
atıyordu. Emre ise yalandan onları ayırmaya çalışıyormuş gibi yapıyordu.
Sonra kuvvetli bir kol ikisini ayırdı. Müdür yardımcısıydı bu. Cenk'in ve
Taha'nın yakası başı paramparça olmuştu neredeyse. Birbirine öfkeyle
bakıyordu. "İkiniz. Odama!" diye bağırdı müdür yardımcısı.
"Derdiniz ne sizin daha ilk günden?" diye bağırdı müdür yardımcısı. Cenk ile
Taha ayakta duruyordu. Müdür yardımcısı ise koltuğunda oturup azarlıyordu.
İkisi de kafasını yere eğmişti. "Çıkın gidin şimdi sınıflarınıza" dedi en sonunda.
İkisi de usulca çıktı sınıftan. Müdür yardımcısının odası kapanır kapanmaz.
Birbirine öfkeyke baktı. "Uzak dur artık benden. Biricik sevgilinle öbür boyu
mutlu ol ama beni rahat bırak" dedi Cenk kısık sesle. "Dost olmak için yanlış
adamı seçmişim" dedi Taha ve çekip gitti. Cenk derse girmedi. Öfkeliydi.
"Demek Nihan'a anlatmış herşeyi. O da kardeş gibi sevdiğini söylemiş ha?"
diyordu kendi kendine öfkeyle. "Dostmuş! Böyle dostun ben" diye küfür etti.
Nihayet zil çaldı. Eve gitme vaktiydi. Cenk, Emre'yi yakaladı çıkışta. "İyi misin?"
diye sordu Emre. "İyiyim. İyiyim. Planına ortağım. Yapalım şunu" dedi kararlı
bir sesle. Emre pis pis gülüyordu. "Aslansın" dedi. Cenk arkasını dönüp
servisine bindi. O da gülüyordu. "Bittiniz siz" dedi yüksek sesle. Herkes ona
bakmıştı ama o aldırmadı ve tekrarladı. "Bittiniz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Asosyalin Değişimi
Novela Juvenil17 Bölümden oluşan hikâyemiz A sosyal arkadaşımız Cenk'in hayatını anlatmaktadır.İlk 9 bölümü yayınlandı devamını önümüzdeki zamanlarda bölüm bölüm aktaracağım.