Cenk kavga edemezdi. Her zaman dayak yerdi. Kendini savunmak şöyle dursun hemen razı olurdu kaderine. Bu yüzden hep dikkatli davranırdı. Şu ana kadar okulda bir dayağa karışmamıştı ama mahallede durum farklıydı. Çocukluğundan beri Serdar adlı çocuk Cenk'e eziyet ederdi. Yeni ayakkabısıyla dışarı çıktığında Serdar döverdi. Dayısının verdiği parayla bakkala gidince Serdar yine döverdi. Bir kızla konuştuğu zaman Serdar döverdi. Büyüdüler ve Serdar hala onu dövüyor. Cenk servisine binmek için bakkalın önünde beklerken Serdar'ı görmüştü ama Serdar onu görmemişti. Sabahın köründe arkadaşlarıyla sigara içiyordu. Cenk'i görse kesin uğraşırdı. Bunun farkında olan Cenk resmen saklanıyordu. Servis bir an önce gelse de gitsem diyordu ki öyle de oldu. Servise hızla atladı ve Serdar belasından kurtuldu.
Serviste Serdar'ı düşündükten sonra aklına nedense Nihan geldi. Kendini üçüncü sınıf bir romantik-komedi filmin içinde gibi hissediyordu. Filmin başrolleri elbette okulun popüler çocuğu Emre ile Nihan'a aitti. Cenk ise arada sırada görülen figüranlardan biriydi. Emre her şeyden önce zengindi. Asla bununla hava atmazdı ama onu bir şekilde farkı kılardı. Giydiği okul ceketi, ayakkabısı, taktığı çanta, kullandığı kalem, facebook fotoğraflarında görülen gezdiği ülkeler ve mekanlar ve de birçok şey daha onu herkesten farklı kılardı. Çok yakışıklı değildi ama sportif bir vücudu ve kendine olan öz güveni onu çekici kılıyordu. Nihan bu yüzden etkilenmiş olmalıydı ondan. En azından Cenk böyle tahmin ediyordu.
Cenk o gün sınıfa girdiğinde Emre ile Nihan tüm sınıfın ortasında koklaşıyordu. Kimseye aldırış ettikleri yoktu. Çok rahatlardı. Sınıfın bir kısmı tip tip bakarken diğer bir kısmı ise onları bir çift kumru olarak görüyordu. Cenk kıskanmıyordu. Yenilmiş ya da kaybetmiş gibi de hissetmiyordu ama göğsünün ortasında betimleyemediği bir ağrı bir acı vardı. Ve bu acı sadece Nihan ile ilgili değildi. Sınıf öğretmeni Hakan hoca sınıfa girdiğinde herkes yerine oturdu. Kendisi edebiyat öğretmeniydi. Öğrencileri tarafından sevilirdi. Derse başlamadan önce öğrencilerin Ankara gezisine ait izin belgelerini topladı. Belgeleri düzene soktuktan sonra “Sanırım Cenk hariç herkes geliyor” dedi ve Cenk'e baktı. Bir anda tüm sınıfın bakışları ona kaydı. Cenk ise her zaman ki gibi yalanını uydurdu: “Annem hasta.” Hakan hoca geçmiş olsun deyip derse dönecekti ki kapı çaldı. “Giriniz” lafını duymadan kapı açıldı. Gelen okulun müdürüydü. Yanında bir çocuk vardı. Uzun boyluydu. “Hakan hocam kusura bakmayın. Yeni öğrencimiz nakille geldi. İşlemleri uzun sürdü biraz.” dedi. Sınıftaki kızlar kıkırdamaya başladı çünkü çocuk yakışıklıydı. Yeni gelense sınıfı süzüyordu. Hakan hoca yeni öğrenciyi buyur etti ve müdür sınıfı terk etti. “Hoşgeldin. İsim neydi?” dedi Hakan hoca. “Taha” diye cevap verdi. “Ben de edebiyat öğretmeniniz. İsmim Hakan. Sınıfla sonra tanışırsın. Cenk'in yanına otur” dedi öğretmen. Taha denileni usulca yaptı. Cenk artık hiç yoktan fiziksel olarak yalnız değildi. Bir canlı yanına düzenli olarak oturacaktı. Üzülse mi sevinse mi bilemedi bu durumuna. Taha oturduktan sonra Cenk'e kafasıyla selam verdi. “Hiç yoktan görmemezlikten gelmedi” diye düşüncü Cenk ve selamına cevap verdi.
Ders bittiğinde Taha etrafıyı iyice süzdükten sonra Cenk'e döndü. “Güzelmiş okulunuz” dedi. Cenk “Bir de bana sor” demek istedi ama her zaman olduğu gibi içinde sakladı düşüncesini. “Senin adın neydi?” diye sordu. “Cenk.” diye kısa cevap verdi. Sohbeti baltaladığını fark eden Cenk tekrar canlandırmak için bir soru sormaya karar verdi. Aklına ilk gelen soru, “Donanım Haber'e üye misin?” idi. Sonra kendine kızdı. Bazen herkes o foruma üye olmak zorundaymış gibi davranıyordu. Ayrıca kendisinin asosyal olduğunu söylemesinin bir başka yoluydu bu. Yeni tanıştığı birine böyle soru sorulur muydu hiç? “Nereden geldin” diye bildi sonunda. “Kayseri'den” diye cevap verdi Taha. “Babamın tayini çıktı. O yüzden geldik. Ama Kayserili değiliz. Oraya da görev için gitmiştik. Aslen Bolu'luyuz.” dedi. Biraz durduktan sonra “Sen nerelisin?” diye sordu Cenk'e. “Yalovalıyız” dedi. Taha kafasıyla onaylayıp tekrar etrafına bakmaya başladı. Teneffüs olmasına rağmen ikisi de hala sıralarında oturuyordu. Bunun sebebi birinin asosyal olması diğerinin ise yeni gelmesinden ötürüydü. Ama Taha pek kaderine razı olacak bir tip değildi. “Hadi kantine gidelim. Sana kahve ısmarlayayım. Hem neredeymiş öğrenmiş olurum.” dedi. Cenk hızla cevap verdi: “Annem hasta.” Taha şaşırdı. Kaşlarını çatıp baktı. Cenk kendini tekrardan aptal gibi hissediyordu. Yalan söylemeye o kadar kaptırmıştı ki bu tür durumlarda artık istemsiz cevap veriyordu. Kendine tekrar kızdı. Durumu düzeltmek için hızla ayağa kalkıp, “Pardon. Aklım başka yere gitti” dedi. Taha da ayağa kalktı ve kantine doğru yol aldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Asosyalin Değişimi
Novela Juvenil17 Bölümden oluşan hikâyemiz A sosyal arkadaşımız Cenk'in hayatını anlatmaktadır.İlk 9 bölümü yayınlandı devamını önümüzdeki zamanlarda bölüm bölüm aktaracağım.