Cenk hızla odasına girdi. Kapısını kapattı. Işıkları yakmadan yatağına uzandı. Odasını sadece pencereden süzülen ay ışığı aydınlatıyordu. Mutsuzdu. Ağlıyordu. Göz yaşları her zaman olduğu gibi yastığına damlıyordu. Yastığı bu durumu alışmıştı. Ne zaman ağlayacak gibi olsa gizlice odasına gidip karanlıkta hıçkıra hıçkıra ağlayarak yastığını sulardı. Bu gece o gecelerden biriydi. Neden ağladığını en baştan anlatalım.
Nihan ile olan muhabbetinden ötürü mutluydu Cenk. Güzel tweetler attıktan sonra uyumuştu. Uzun süreden beri ilk defa erken kalkmıştı. Dişlerini fırçalamış ve yatağını düzeltmişti. Üniformasının ütüsüne dikkat ettikten sonra parfüm bile sıkmıştı. Cenk'in parfümü olduğunu bile bilmiyordum. Şaşkınlığımı farkeden Cenk, “Forumda bir konu var. Promosyon ürünlerini takip ediyorum. Oradan kazandım” dedi. Evet, Cenk ara sıra benimle konuşuyor ama bu da konumuz değil. Cenk servisine geç kalmadan bindi. Okuluna erken gitti. Sınıfa girdiğinde her şey ritüeldi. Kimse ona dikkat etmemiş ve selam vermemişti. Nihan ise öğretmenler masasına oturmuş birkaç kişiyle muhabbet ediyordu. Cenk'i görünce ona gülümseyip, “Günaydın” dedi. Cenk aptalca sırıttı ve cevap verdi. Karnına yumruk yemiş gibi hızla sırasına oturdu. Sınıftakiler bana şimdi pis pis bakacak diye düşündü ama işin garip kısmı kimse garip bakmıyordu. Sanki Nihan ona selam vermemişti. Öğretmen gelince herkes yerine oturdu ve ders başladı.
Dersler işlendi. Kısa teneffüsler geldi. Ama Cenk bir türlü arkasına bakmaya cesaret edemedi. Bu arada Cenk'in sınıf on dokuz kişilikti. Beş sıra pencere kenarındaydı ve herkes ikili oturuyordu. Duvar kenarında ise beş sıra vardı. Sekiz öğrenci yine ikili oturuyordu. Cenk ise duvar kenarının en önünde kapının yakınında ve çöp tenekesinin dibinde yapayalnız oturuyordu. Anca sınav sırasında yanına biri otururdu. Oturan da asla Cenk'in suratına bakmazdı. Kısacası tüm sınıf Cenk'in arkasında oturuyordu. Cenk çok nadir arkasına bakardı. O da öğretmen biriyle şakalaşırken. Birden arkadan bir ses duydu: “Off Ayşegül! Muhabbetinden sıkıldım.” Bu sesi hemen tanıdı; Nihan'ın sesiydi. Arkasına bakma fırsatı bulamadan Nihan Cenk'in yanına çoktan oturmuştu. Ona gülümseyip, “Biraz yanında oturayım.” dedi. Cenk her zaman ki gibi neye uğradığını şaşırdı. Yapması gereken çok basitti: Kızla göz teması kur. Gülümse. Ve peki de. Cenk aşırı heyecandan tamam derken ağzından etrafa tükürük fırladı. Aslında ufak bir kısmı fırladı. Geri kalan kısmın birazı elini ağzına götürürken eline, diğer kısmı ise ağzında kaldı. Cenk ne yapacağını şaşırırken Nihan peçete uzattı. Cenk hemen aldı ve elini, ağız çevrsini temizledi. İlk defa çöp kutusunun yanında oturmaktan memnundu. Peçeteyi çöp kutusuna attıktan sonra Nihan'a dönüp teşekkür etti. Nihan gülümseyip derse döndü.
Ders bittiğinde Cenk kalkıp tuvalete gitmeyi düşündü. Tuvaleti gelmemişti. Sadece Nihan'ın yanında otururken kendini baskı altında hissediyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Tek istediği bu lanet baskıdan kurtulmaktı. Tam kalkacakken Ayşegül geldi yanlarına. “Cenk! Nereden buluyorsun o lafları. Hepsini facebook'ta paylaşıyorum beğendi yağıyor profilime” dedi. Nihan da ona dönüp cevap beklemeye başladı. Birden üç kişilik muhabbet grubunun içinde buldu kendini. Ayşegül gelince biraz heyecanı azaldı. Nereden bulduğunu anlatmaya başladı. İki kız da onu gülümseyerek dinlediler. Sonra Nihan, “Bu aralar ben fotoğraflı tweetleri çok seviyorum” dedi. Ayşegül, “Nasıl ya?” diye sordu. “Akıllı telefonu olanlar etrafında gördüğü ilginç şeyleri fotoğraflayıp tweetliyorlar. Onlara bakıyorum. Çok zevkli. Mizah sıktı biraz” dedi Nihan. “Kızım sen de amma marjinalsın. Neyse tuvalete gidiyorum. Geliyor musun? Dünkü mevzuyu öğrendim bu arada” deyip sırıtmaya başladı. Nihan'ın göz bebekleri büyüdü. “Hadi ya” deyip ayağa kalktı ve Ayşegül ile tuvalete gitti. Cenk uzun süre ne düşündü ne hareket etti. Sonra birden “Akıllı telefon almalıyım” dedi.
Akıllı telefona takmıştı kafaya. Zaten bir tane istiyordu ama şimdi farz olmuştu. Babası ölse almazdı. Annesinin zaten parası yok. Geriye tek kişi kalıyor; o da dayısı. Okul çıkışında dayısının emlak ofisine gitti. Dayısı bilgisayar başında zaman öldürüyordu. Yeğenini görünce sevindi. Biraz muhabbet ettikten sonra konu telefona geldi. Dayısı hediye almayı severdi. “Annenin haberi var mı?” diye sordu. “Yok dayı” diye cevap verdi. Dayısı biraz düşündükten sonra “Vodafone uygun fiyata telefon veriyordu. Bizim eleman almış. Aylık bilmem kaç para ödüyormuşsun. Hadi gidip onu alalım” dedi. Cenk havalara uçtu. Dayısını çok seviyordu. Zaten ilk bilgisayarını yine dayısı almıştı. PSP'yi de yine o almıştı. Telefonu da o alıyor. Gidip güzel bir akıllı telefon aldılar. Eve koşa koşa gitti ve hemen şarja koydu.
Babası telefona pis pis bakış atıyordu. Annesinin gözleri yaşarmıştı. Kardeşini çok fedakar buluyordu. Kardeşi ve ablası ise az merak az da kıskançlık ile bekliyordu telefonun şarj olmasını. Tamamen şarj olunca elden ele herkes denedi. Babası hariç. Nihayet Cenk fotoğraflı bir tweet atmaya karar verdi yeni telefonuyla. Ama evde ilginç bir şey yoktu. Dışarı çıktı. 3G bağlantısını açtı. Yine ilginç bir şey bulamadı. Birden bir miyavlama sesi duydu. “Kızlar kedileri sever” deyip kedinin fotoğrafını tweetlemeye karar verdi. Kediye çektiğinde gözlerine inanamadı. Flaş kendinin gözlerini parlatıp onu öcü gibi yapmıştı. Mutant gibi gözlerinden ışık fırlıyordu. Cenk gülümsedi. İyi tweet olur bundan diye tweetledi. Sonra hemen eve çıktı. Biraz bekledikten sonra Nihan onun tweetini retweetlemişti. Mutlulukla doldu. Ardından Nihan'dan bir tweet daha geldi: “Millet! Emre'yle çıkıyoruz :).”
Cenk'in bütün mutluluğu gitti. Kendini aptal gibi hissediyordu. Gerçekten de ne kadar aptaldı! Birkaç kez muhabbet etti diye inanılmaz düşüncelere kaptırmıştı kendini. Nihan kim, Cenk kim? Gerçek canını acıttı. Nihan sadece ona iyi davranmıştı. Belki Cenk'in haline acımıştı. Sadaka niyetine sohbet etmişti. Belki Emre'nin dikkatini çekmek için Cenk'i kullanmıştı. Belki de Cenk hayalperest idi. Sanırım sonuncusu daha doğru. Kısmet değilmiş diye biraz kendine destek çıktı. Salona gidip oturdu. Ailecek dizi seyrediyorlardı. Artık gerçeği farkedince üzülmemeye başladı. Bunu düşünürken küçük erkek kardeşi koşa koşa salona geldi. “E-okuldan baktım şimdi. 100 almışım fen bilgisinden” dedi sevinçle. Cenk'in babası “Aslanım benim. Aferin sana” dedi. Küçük kardeşi Ekrem'i öpmeye başladı. “Soyumu devam ettirecek biri çıktı sonunda” dedi babası. Cenk afalladı. Annesi hızla örgü örmeye başladı. Lafın nereye dokunduğunu çok iyi sezmişti. Cenk'in zoruna gitti bu laf. Biraz bekledikten sonra çaktırmadan ayağa kalkıp oturma odasını terk etti.
Cenk hızla odasına girdi. Kapısını kapattı. Işıkları yakmadan yatağına uzandı. Odasını sadece pencereden süzülen ay ışığı aydınlatıyordu. Mutsuzdu. Ağlıyordu. Göz yaşları her zaman olduğu gibi yastığına damlıyordu. Yastığı bu durumu alışmıştı. Ne zaman ağlayacak gibi olsa gizlice odasına gidip karanlıkta hıçkıra hıçkıra ağlayarak yastığını sulardı. Bu gece o gecelerden biriydi. Nihan olayı bile onu bu kadar üzemezdi. Babası Cenk'e her zaman bozuk gibi davranmıştı. Bunu neden yaptığını çok iyi biliyordu. Çünkü Cenk sokağa çıkıp oynamazdı. Kavga etmezdi. Futbolu sevmezdi. Mahallede çetesi yoktu. Nazikti. Oysa babası küçükken öyle miydi? Sokaktan eve gelmezdi. Her gün kavga ederdi. Futbol hastasıydı. Tam bir erkekti. Cenk ise ona benzemeyen yanlış doğmuş bir oğlandı. Ana kuzusuydu. Ekrem ise babasının kopyasıydı. Üstelik dersleri de çok iyiydi. Bu da onu ailenin prensi yapıyordu. Cenk isyan etmek istiyordu. Her şeyden önce yalnızdı. Sevgiliyi bırakın bir arkadaşı bile yoktu. Onunla kimse takılmazdı. Kuzenleri bile onu çağıracağına başkalarını çağırırdı. Okulda arkadaş grubu yoktu. Bütün bunlar yetmez gibi. Ailesi de onu yalnız bırakıyordu. Ona hep bir hataymış gibi davranıyorlardı. Ailesi ve arkadaşları olmayan zavallı Cenk diyordu kendi kendine. İşte kendisinin sözlükte bir tanımı olsaydı kesinlikle böyle yazardı diyordu.
Islak yastığında yatarken bazen evden kaçıp, kimsenin onu tanımadığı bir şehre yerleştiğini hayal ederdi: Yeni bir hayat. Sıfırdan. Sonra çok zengin olurdu. Babası ise fakir. Sonra dayanamayıp babasına yardım ederdi. Babası pişmanlıktan her gece acı çekerdi. Tıpkı Cenk'in biraz zamanlar her gece ağladığı gibi. Bazen de intiharı düşünürdü. Okuldan biri gelir miydi cenazesine? Babası üzülür müydü? Biraz daha ilgilenseydim onunla diye ağlar mıydı? Bunları düşünüp uyuya kalırdı. O gece bunları düşünüp, uyuya kaldı mutsuz ve yalnız Cenk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Asosyalin Değişimi
Ficção Adolescente17 Bölümden oluşan hikâyemiz A sosyal arkadaşımız Cenk'in hayatını anlatmaktadır.İlk 9 bölümü yayınlandı devamını önümüzdeki zamanlarda bölüm bölüm aktaracağım.