Hay ben Şansıma sıçayım...
Allah'ım ya Rabbim ben çatışmada terörist yerine yanlışlıkla bizden birini mi vurdum?
Yoldan geçen yaşlı teyze yardım istedi de etmedim mi?
Minibüste yaşlı amcaya yardım mı etmedim?
Neden şimdi karıştım diyorlar. Anlamıyorum. Lan gelmişim 27 yaşıma ve bu yaşıma kadar aile ne bilmem şimdi yeni gelene nasıl davranmalıyım anlamıyorum. Kucak mı açmalıyım Allah'a mı havale etmeliyim.
Neden ben demeli ve böyle bir şey yaparak günaha mı girmeliyim. Ben bu vatan yolunda böyle önemli işleri yapacakken nasıl oluyor da böyle şeylere kafa yormak zorunda kalıyorum.
Neler oldu biliyor musunuz? Ben karışmışım. Önce ki ailem beni ne kadar önemsemediyse beni ne kadar bir yerlerine takmadıysa kan sonuçları açıklandığında hastanenin kapısına şuan ki öz kızlarını almaya geldiler.
Sadece onu aldı ve gittiler. Açıkçası oldukça da mutlu görünüyorlardı. Beni pekte bir yerlerine takmadıklarını herkese belli etmiş oldular. Açıkçası bu yaşıma gelmişim bunları bu kadar bir yerlerime taktım diyemezdim. Tek taktığım şey onların yaptığı bu davranışın şuan ki -beni aileden görürlerse- ailemde ne izlenim yarattıkları.
Açıkçası ben olsam bu kız bunlara ne yaptı da bu kadar nefret etti. Yani ön yargım çok olursa böyle olurdu. Onlar da şuan çok ön yargılı gözükmüştü. Allah'ım yardım et ya rabbim.
Telefonum çalmaya başlamıştı. Ya rabbim bilseydim bu kadar çabuk olacağını başka bir şey isterdim ya rabbim.
Telefona baktığımda albayın olduğunu gördüm. Niye arıyordu ki şimdi.
"Efendim üzgünüm özel bir telefon da." dedim ve daha fazla albayı bekletmeden açtım telefonu.
"Buyurun albayım." dedim.
"Uzay duydum olanları kızım ama senden çok önemli bir şey istemem gerekiyor çok önemli bir mesele gelebilir misin buraya." dedi. Sanki görebilecekmiş gibi kafamı salladım ve "Elbette albayım vatan her şeyden önce" dedim. "Tamam o zaman üsse asker." dedi. " Orada görüşürüz albayım." dedim ve albay kapatınca geri yanlarına döndüm.
"Efendim çok özür dilerim ama işten aradılar hemen gitmem gerekiyor." dedim.
Sahra hanım yani annem. "Tamam kızım da ne işine gideceksin sadece meraktan soruyorum da." dedi. "Önem-" lafım yarıda bölündü. "Ne işi olacak işte anne sevgiline gidecektir kim bilir ne yapacaklar." dedi adını yine unutmuştum ama galiba hatırlamama gerek kalmamıştı.
"Sinan ne diyorsun sen kendine gel ve kardeşin hakkında düzgün konuş." dedi Taner bey yani babam. Sinirlenmiştim. Yaptığı imayı çok iyi anlamıştım.
"Kendine gel sen bana böyle bir imada bulunamazsın ve açıkçası ben böyle bir şey yapmam yapsam bile bu seni ilgilendirmez." dedim. Ardından ise Sahra hanım ve Taner beye döndüm ve izinlerini isteyip daha geç olmadan çıktım.
Hızla binadan çıkarken aklımda halen yaşadıklarımızı sindirmeye çalışıyordum. Nasıl olurdu da ben karışmış oluyordum.
Açıkçası artık gerçek aileme dönmem bir şeyi değiştirmezdi. Ben ne yaşadıysam zaten çocukken yaşamıştım zaten. Şimdi artık her şey için geçti.
Ama yine de onlara bir şans vermek istiyordum çünkü her insan bir şansı hak ederdi. Ve sonuçta karıştırılmam onların suçu değildi. Bu yüzden onlara kin tutmak saçmaydı.
Arabaya bindim ve çalıştırdım. Açıkçası acil bir şekilde gidip her şeyi halledip geri dönüp ailemle vakit geçirmek istiyordum.
Aklımdakileri bir kenara sıyırıp yola odaklandım. Ve 30- 40 dakika süren bir yoldan sonra üsse geldim. Haluk kapıdaki görevli arabama yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZBAŞI UZAY ACAR (GERÇEK AİLEM)
Teen FictionKendini vatanına adamış kimsesiz bir yüzbaşını hikayesini okumaya hazır mısınız? O zaman alalım sizi kurguya keyifli okumalar.