Onu tam karşımda gördüğüm de dilim öyle tutuldu ki ağzımdan sadece "sen?" kelimesi çıkması onun dudağını hafif kıvırmıştı.
Öff diyerek masaya döndüğümde özgenin meraklı bakışlarına hapsolmam bir oldu. Bir bana bir ona bakıyordu. Bana bakışları öyle içtendi ki şuan özgeyi tutup kolundan yanımızdaki yaşayan cehennemden uzaklaştırmamak için kendimi zor tutuyordum.
Yanındaki şahıs ise gözlerini benden uzaklaştırmış özgeye sabitlemişti. Miray beni tanıştırmayacak mısın arkadaşınla? İlk önce anlamsızca ona baktım. O ise hadi dercesine bana baktı. "Ahh kusura bakma özge bu bora benim... eski bir dostum" derken gözlerindeki zaferi görebiliyordum.
Merhaba diyerek özgeye elini uzattı. Özgenin yüzündeki sıkkın bakışı görmeme rağmen bir şey yapamacağımı adım gibi biliyordum.Bu yüzden zoraki bir şekilde özgeye gülümsedim. "Biz de tam kalkıyorduk bora" diyip oturmasına fırsat vermeden özgeye "kalk" işareti yaptım ve kötü şansım devreye girdi ve "buyurun efendim" diyerek sütlü lattelerimizi önümüze koymasın mı?Harika bugün tam formumdayım.
Manzara şöyle: ben lattelere bakıyorum, bora bana bakıyor, özge boraya bakıyor. Harika buyrun buradan yakın. Mmm bunlar bizim değil, galiba yanlış siparişi getir... derken bora sözümü kesti: "hayır yanlış siparişi getirmediniz ben ısmarlıyorum hanımlara ayrıca bir tane daha aynı kahveden alalım biz." deyip tabiri caiz ise yanımıza çöreklendi.Ona bakıp sen içebilirsin bizim işimiz var bora. Diyip bi hışımla sandalyeyi yerine ittim. Bora yüzümdeki öfke dolu gözlerimi görüp sanki kendi kendine bir karar vermiş gibi başını anlamlı anlamlı sallayıp peki kızlar o zaman başka bir gün belki oturup bir şeyler yeriz ha? diye bize döndügün de özge de ayağa benim ne cevap verecğimi merak edercesine bana bakıyordu. Tabii neden olmasın diye zoraki bir şekilde gülümsedim.
Kateden çıktığımızda saat 12.30' tu. Yarım saat kampüsü dolaştık melekle hiç konu konuşmadan.Sonra konuşmaya başladım: özge bak bora aslında... derken özge lafımı kesti: miray... Anlatmak zorunda değilsin hazır olduğunda anlatırsın tamam? "Tamam özge. Sağol" dedim. "Hadi şimdi derse gidelim ilk günden devamsızlık yapmayalım daha sonra bu devamsızlıkları na çok ihtiyacımız olucak."diyip göz kırptı.
Derse girdiğimizde profosör daha gelmemişti. Biz de yan yana oturduk özgeyle. Özgeyle sohbet ediyorduk ki sayın profosörümüz (!) içeri girince gülüşerek sohbetimizi yarıda kesmek zorunda kaldık.
Dersin bitmesine on dakika kala kapı gürültüyle açıldı gülüşerek içeri bir grup girdi. O kadar sohbetleri derindi ki aralarında birinin profösörü sşşşt oğlum diye diğerlerini dürtmesiyle profösörün farkettip topluca baş selamıyla yerlerine geçtiler. Gruba o kadar dikkatle bakmıyordum. Ta kii grup yanımdan geçip yerlerine otururken mavi gözlünün de o gruptan olduğunu farkedene kadar.Sakin miray sen artık üniversitelisin ne o öyle yok deniz gözlü, yok bilmem ne onlar lisede kaldı. Diye kendi kendimi telkin ederken.... Bir dakika o bana göz mü kırpmıştı. Tamam miray sakin!
3 derse girip özgeyle vedalaştım. Hadi ama ilk günden bütün derslere girecek kadar inek değilim
Eve gelip yengeme çok yorgun olduğumu söyledip odama çıktım ve o yorgunlukla deliksiz bir uyku çektim.
Sabah güneş odamı aydınlatırken telefonumun çalmasıyla gözlerimi açmadan telefona cevap verdim:"alo"Miray sana inanmıyorumm" diy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
üniversiteli
Romancedüşünüyorum. Bunca yılın ardından boğazın o tadınık tuzlu kokusunu içime çeke çeke düşünüyorum. Acaba diyorum o her şeyi başlatan ilk güne geri dönebilsem yine o mavi gözlere bu kadar kilitlenir miydik, sonuçlarının böyle olacağını bilsen yine bu e...