ömrü boyunca birçok konuda inat etmiş, inat ettikçe güçlenmiş ve güçlendikçe inat etmesi gereken konular artmıştı.
aslında bunu yapması için onu zorlayan kimse yoktu. ailesini, arkadaşlarını, tanıdıklarını ve hatta yoldan geçen herhangi birini bile suçlayamazdı bu konumda! bunu o da biliyordu.
sadece içinden bir ses daha fazlasını istiyor, elde edemedikçe onu daha da zor duruma sokuyordu. sinirlerine hakim olamamasının nedeni de buydu. istekleri sonsuzdu ve bunu yapabilecek güce de sahip değildi.
yüreğinin derinlerinde saklanmış masum duygular öylesine baskılanmıştı ki sinirle, yüz ifadesini kontrol edebilmek de zorlaşmıştı artık. edindiği onlarca sorumluluk da omuzlarına ayrı bir yük olmaktan başka işe yaramıyor artık bu durumu bir nebze de olsa azaltmak yerine, arttırıyordu.
karşısında oturmuş, artık ondan tam manasıyla bir durum güncellemesi bekleyen psikoloğa söylemesi gerekenler işte bunlardı ama yine, yeniden bir seans boyunca -bir saat- sessizce nasır tutmuş ellerini izlemiş, doktorun sorduğu sorulara manasız cevaplar verip geçiştirmişti.
doktorun boğazını temizlemek için öksürdüğünü duyunca başını kaldırıp baktı, doktor bileğindeki saati kontrol ediyordu. "pekala cemal. bugünlük bu kadar diyelim," doktorun bakışları saatten kayıp, yeniden gözlerini bulduğunda kendini bir nebze de olsa suçlu hissetmişti. "seni artık zorlamayacağım seanslara gel diye. kendini hazır hissettiğin her an burada, seni bekliyor olacağım."
başını hafifçe salladı ve postacı çantasını alıp, baş selamı verip odadan çıktı.
şu an tek istediği kızıl saçları görmekti ki koridora çıktığı gibi görmüştü de. elindeki kitabı dikkatle okuduğu için fark etmeden dudaklarını büzmüş, kaşlarını çatmış genci görünce az önce gerginlikten yanıp tutuşan göğsüne su serpilmiş gibi hissetmişti.
hala kendini fark etmemiş gence yaklaştı ve başını, saçlarına gömdü. gencin boştaki elini koluna koyup sıktığını hissettiğinde de aynı onun gibi güldü.
birazcık öyle durup, birçok kişinin dikkatini çektikten sonra bunu hiç umursamayan diğer gencin sesiyle başını gömdüğü saçlarından çekip, gözlerine baktı. "nasıl geçti?"
onu onlarca hatta yüzlerce kişinin içinde olduğu gibi kabullenen, kollarını sonuna kadar açan bu çocuğun ses tonu bile onun için her şey demekti resmen. yüzüne yan bir sırıtma kondurdu, "ne demek nasıl geçti? benim yaptığım her şey harikadır."
kızıl, sözlerine rağmen kollarını açtı ve gülümsedi. "sarılmak ister misin?" ona neden aşık olduğunu anlamak zor değildi o noktada. daha kendisi bile ihtiyaç duyduğu şeyin ne olduğunu bilmezken, o biliyordu. bir insan daha ne isterdi?
kollarının arasına girdi ve bir müddet de öyle kaldılar. bir kelime etmeden, duygu göstermeden. ikisi de birbirlerinin kalp atışlarını ve nefes seslerini dinliyordu yalnızca.
cemal, bu kadar duygu dolu bir ana katlanabilecek biri olmadığı için hafifçe öksürdü ve kollarını ayas'tan çekti. "gidelim." dedikten sonra, genci beklemeden birkaç adım attı.
zaten kızıl genç de cemal'in bunu yapacağını tahmin etmiş olacak ki, hazırlanmış çantasıyla hızlı ama dikkatli bir şekilde peşinden koşturarak geldi. sevgilisinin bu tatlı haliyle gülümsemeden edemedi, hissettiği tüm o negatif duygulara rağmen.
"kafeye uğrayabilir miyiz?" yolcu koltuğuna daha oturmadan konuşan ayas'a çevirdi dikkatini, kontağa anahtarı yerleştirirken. "lüüütfen!" ü harfini uzatan gence sağ kaşını kaldırarak baktı. "sabah uğramıştık oysa?"
gencin 'püf'lediğini duyunca yüz ifadesindeki sertliği bozmadan, "iyi, tamam. zırlama." diyerek arabayı çalıştırdı. ayas da o sırada zafer dansı yapıyordu.
arabada çalan rastgele bir trap şarkıyla, cemal sırıttı "ilk kimin favorilerinden çalarsa, o şarkıyı dinleyeceğiz kuralının hep benim lehime sonuçlanmasına bayılıyorum, ayas." kuralı koyan ayas olduğu için, onu kışkırtıyor ve sinirlenişinden anlatılamaz bir haz duyuyordu.
"haksızlık! arabaya beş şarkı yüklüyorsan dördü trap oluyor zaten!"
"kuralı koyan sensin!" ayas'ın bir bebek gibi mızlamasına karşı, kahkaha atmaktan kendini alıkoyamıyordu. "ama sen göreceksin..." ayas mırıldandığında, kırmızı ışıkta durdukları için ona döndü ve sinie bozucu bir sırıtmayla yüzüne baktı. "neyi görecekmişim, ayas?" çocukluklarındaki gibi s harfine baskı yaparak konuştuğunda, ayas aynı saçları gibi kıpkırmızı olmuştu. "ya!"
çenesini kavrayıp yüzünü hafifçe sağa sola sallattırdı ve kıkırdadı. "sevdiklerinden de yüklerim. bunun için sinirlenme, sinirlenmek seni çirkin yapıyor." ışık yeşil olunca elini aras'ın çenesinden çekti ve ayas'ın üniversitesine en yakın olan kafeye sürmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ayas x cemal | lana coded boy
Fanfictioniki gencin çocukluktan beri süren aşklarından ibaret, küçük bir kitap. -ayas ve cemal. tamamlandı!