special, "lana coded boy"

102 5 13
                                    

lana del rey, "young and beautiful"

  çiçeklerle dolu bir platform, o platforma giden yolun iki yanı da aynen o parlak ve ışıltılı çiçeklerle bezenmiş. beyaz, mavi ve toz pembenin göz yorucu olması bir yana, kalp yumuşatıcı uyumu gerçekten iç açıcı. açık havada olmanın getirisi olarak yeni yeni çiçeklenmiş akasya ağacından çiçek yaprakları süzülüyor. etrafta süzülen bu yapraklar sadece ortama güzel bir ambiyans katmakla kalmıyor, bunun yanısıra güzel kokular da yayıyor.

  çiçekli yolun iki yanında misafirlerin oturması için yerleştirilmiş sandalyeler de en az çiçekler kadar beyaz ve parlaktı. öylesine ışıltılıydı ki ortam, bir an için bakan bir insan kesinlikle rüyada olduğunu falan düşünürdü.

  derken aniden yolun başından bir ses yükseldi. "hiçbir şey yolunda değil, yetişemiyorum!" ziyadesiyle endişeli ve stresli bir tonla yankılanan cümle, bu rüya gibi olan ortamın ortasına bir bomba gibi düşmüştü sanki. dökülen çiçek yaprakları dökülmeyi bırakmış, ışıltılı çiçekler solmuştu.

  sesin sahibi gerçekten gergindi o esnada. daha üzerinde çıkarması gereken ama mekan hazırlıklarıyla uğraşmaktan çıkaramadığı bornozu, ayaklarında da pofuduk terlikleri vardı. dalgasını kaybetmemesi için banyoyu yaptığı andan itibaren uzun, kızıl saçlarından bigudi eksik olmamıştı. onu da bir an önce çıkarması gerekiyordu yoksa çıkardığı an, bu defa, "saçlarım!" temalı bir gerilim müziği çalmaya başlayacaktı.

  onun arkasından koşan genç çocuk, bileğinden tutmaya çalışıyordu ama ne yazık ki kızıl çocuk fazlasıyla hızlı yürüyordu. "ayas, sakin ol!" ayağına takılıp düşme tehlikesiyle yüz yüze gelen çocuk, buna rağmen hala ayas'ın hızına yetişmeye çalışıyordu. "mekan hazırlıklarıyla özlem abla hazırlanıyor, senin kendi hazırlanmanı düşünmen gerek!"

  cümlesinin ardından derince nefes aldı ve olabilecek en yüksek hıza ulaşıp onu dinlememeye yemin etmiş gibi mekanın en sonuna yürümeyi kafaya koymuş kızılın bileğini nihayet kavradı. ani durdurulma ile savrulurmuş gibi öne tökezleyen genç adam, bileğini tutan arkadaşına döndü. yüz ifadesi endişeden çok korku ile doluydu. yüreği sızladı. "ayas, canım, gerçekten her sey yolunda." genç çocuk, ayas'ın kolundan kendine çekti ve pürüzsüz, yumuşacık yanaklarına ellerini koydu. "bugünün hayatın boyunca anlatacağın en güzel günlerden birisi olması için cemal, özlem abla, mustafa, özgür... kim var kim yoksa hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. senden istediğimiz tek şey, günün en parlak yıldızı olabilmek için güzelliğini kaybetmeyip streslenmemen."

  ayas'ın ışıltılı gözleri şimdi gözyaşlarıyla dolmuş, daha da ışıldamıştı. "ya, bilmiyorum." mırıldandı elini arkadaşının elinin üstüne koyup sıkarken gözlerini yumdu, iki damla süzülüp ellerinin arasına karıştı. "çok streslendim, çok korkuyorum istediğim gibi olmayacak diye. bugünü sadece bir kez yaşayabileceğim ve ikimiz için de en iyisi olsun istiyorum."

  "cemal de en az senin kadar gergin, ayas," gözyaşlarını silip kendine çekti ayas'ı. "ama asıl nokta sizin bu güzel güne erişebilmeniz. kötü bir şey olsa bile ki alt metin geçmek istiyorum, olmayacak; yıllar sonra bunları hatırlayıp güleceksiniz. bugünü özel kılan şey sizin birlikte olmanız olacak." sıkıca sardığı genç de karşılık olarak sıkıca sarılmıştı.

  iç çekişleri yavaşlayana kadar beyaz çiçeklerin arasında durdular. sonunda ayas, kendinde o gücü bulunca, geri çekildi ve kocaman gülümsedi. "haklısın latif," derken gözleri az öncekinin aksine heyecanla ışıldıyordu. "bugünün yıldızı olmak varken, kendime zehir etmemeliyim."

-

  hava gökkuşağının renklerini andırıyor, hafif soğuk bir meltem denizden kulaklara çalınan dalga seslerine karışarak tenleri yalayıp geçiyordu. manzarayı tamamlayan veda edercesine ışıldamakta olan güneş, tablonun davetsiz misafirleri olan bedenlerin ardından göz kırpıyordu. gölgeleri beyaz zemine doğru uzayan bedenlerin yüreklerinde ise ışıltılı bir heyecan vardı.

ayas x cemal | lana coded boyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin