Ağlamam durmuşken hala San'a sarılıydım. Üşüyen bedenim sıcak yuvasını bulmuş, bir kedi gibi sokulmuştum San'a.
"Nasıl hatırlamaya başladın"
Ağlamaktan çatlamış sesimle sorduğumda beni kendinden ayırıp yüzüme baktı.
"Böyle mükemmel bir vücudu unutamam Wooyoung kusura bakma"
Ciddi olmadığını bildiğim için koluna vurdum. O da bana kahkaha atarak karşılık verdiğinde konuştum
"Hafızanın yerine gelebilmesi için içime girmen mi gerekiyordu?"
"Demek ki o darlığı hissetmem gerekiyormuş, kedicik."
"Çok kötüsün San-shi"
Boynuma sokuldu "Bir kere 'sahip' diye inlesene Wooyoung"
Hafifçe ittirdim "Öyle boş boşuna olmaz"
Göz kırptığımda mesajı almış gibi üzerime eğildi "İnleteyim mi seni sabaha kadar?"
Başımı salladım olumlu anlamda.
"Yalvartayım mı seni altımda?"
Yine başımı salladığımda dudaklarıma yapışmıştı. Dudaklarına doğru inlerken sanki ilk kez öpüşüyormuşuz gibi hissediyordum. Bana göre huzurdu dudakları, mutluluğun sırrı San'dı benim için.
Ayağıma baskı uygulamamak için yavaşça üzerime çıkarken hızlı olmasını istiyordum ama o canımı yakmamak için yavaş yavaş hareket ediyordu. Bilmiyordu ki bu canımı daha çok yakıyordu...
Tişörtünün altından elimi sokup çıplak tenini okşarken dudaklarımı ısırıyordu. Sonra ayrıldı ve bana baktı. Üzerimden kalkıp üzerini, benim de dağılmış saçlarımı okşayarak düzledi.
"İyileştiğin zaman sevişelim"
"San saçmalama! Gel yanıma"
"Canını yakmak istemiyorum, sevgilim."
Bastırarak söylediği kelime içimi kıpır kıpır ederken, çatılan kaşlarımın yerini utangaç bir ifade almıştı. Yanıma gelip yanaklarımı tuttu
"Neden utandın, sevgilim?"
Gözlerimi kaçırdığımda dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp öpmeden önce dudaklarımın üzerine fısıldadı; "Sevgilim"
Öpüşmeyi derinleştirmek için dilimle dudaklarına baskı uyguladığım da üst dudağıma son kez küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.
"Yaramazlaşma Woo"
"Peki, sevgilim."
İkimizde birbirimize gülümserken annemin sesini duydum
"Oğluşumm odanda mısın?"
Daha sonra adım sesleri yaklaştı ve odanın kapısı açıldı
"San gelmedi mi da-"
Birbirine kenetlenmiş ellerimize sonra şişmiş dudaklarımıza bakıp gülümsedi.
"Bakayım sana"
Çenemden tutup yüzümü iyice kendine yaklaştırdı ve ağlamaktan kızarmış gözlerimin içine baktı
"Aferin San! Kedi olalı bir fare tuttun"
"Anne senin oğlun benim!"
San'ın sitemkar sesine kahkaha atmıştım. San oflayarak yataktan kalkıp kapıya doğru yürüdüğünde annem bana doğru eğilip yanağımı sıkıp 'biliyordum' diye mırıldandı. Sıktığı yanağımı öpüp geri çekildiğinde "İkinizde yemeğe gelin" deyip odadan çıktı.
"Sevgilim"
San'a seslendiğimde dönüp büzük dudaklarıyla bana bakmıştı. Bacaklarımı yataktan sarkıtıp kalkmaya hazırlanırken kapı ve yatak arasındaki üç-beş adımı o kadar hızlı gelmişti ki ışınlandığını falan sanmıştım.
"Kendi başına hareket etme demedim mi sana?"
"O kadarda değil San. Yürüyebiliyorum"
"Olsun yine de bu seni kucağımda taşıyamayacağım anlamına gelmiyor"
Beni kucağına alınca hızlıca kollarımı boynuna doladım. Yemek masasının yanında durduğumuz da San beni indirip sandalyeye oturmama yardım etmişti.
***
Annem konuşmaya başlamak için portakal suyundan bir yudum aldı.
"Anlatsana San... nasıl hatırladın?"
"Bende onu merak ediyorum anne"
San'a bakarak konuştuktan sonra annesi gibi içeceğinden bir yudum alıp konuşmaya başladı.
"Wooyoung'la aramızda gerçekten güçlü bir çekim vardı. Hafızamı kaybettiğimi biliyordum ve ona bu kadar yoğun hisler beslerken önceden arkadaş olduğumuz düşüncesi bana saçma geliyordu.
Sırf bana yakınlaşmak için uydurduğu bütün yalanlara göz yumdum. Wooyoung'a yakın olmak beni iyileştiriyor ve her geçen gün unuttuğum gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağlıyordu.
Tatildeyken... anne yanında bunu söylemek rahat hissettirmiyor ama, birlikte olduğumuzda aklıma doluştu bütün gerçeklik tüm çıplaklığıyla.
Sadece doğru zamanı bekledim söylemek için... belki dedim Wooyoung sıkılmıştır benden, vazgeçersin diye düşündüm. Ama hiç gitmeye çalışmadın benden.
Tüm doğruları tüm yanlışları... her şeyi birlikte geride bırakıp yeni bir sayfa açtığımızı düşün bir tanem, ben kalemi sana veriyorum istediğin gibi karala, istediğini yaz. Sadece kendinle doldur orayı sevgilim, sadece kendinle."
Dolan gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Annemin "Ah ağlayacağım galiba... laflara bak" dediğini duyduğumda gülerek gözlerimi açtım. San, annemi duymamış gibi bana bakarken bir cevap bekliyor gibiydi.
"Evet" dedim. "O sayfaya ismimi o kadar bastırarak yazacağım ki kimse, hiçbir şey silemeyecek. Yırtıp atmaya çalışsan bile arkaya izi çıkmış olacak... Benden kurtulamazsın Choi San."
"Senden kurtulmak isteyen yok, sevgilim."
Annesinin yanındayken bu kadar cesurca konuşuyor olması beni şaşırtırken son cümlesinden sonra dudaklarıma yapışmış olması beni iyice yükselmişti ama annem buradaydı ve San'ı itmekten başka bir şey yapamazdım.
Annem elini gözüne kapatmış ama parmağının kenarından bizi izliyordu "Devam etseydiniz ya... ben bakmıyorum"
San gülerek yerine oturduğunda annem tekrar konuşmaya başladı "Şimdi hanginiz seme? İlk başlarda San yürüyemiyordu, şimdi ise Wooyoung yürüyemiyor ama San yüzünden değil-"
Annem konuşup gülmeye devam ederken San beni kucağına alıp tekrar odaya yöneldi. Bende San'ın utanmasına gülerken San kapıyı açıp içeri girdi.
(
Ağaaagghh
Diğer bölüm finalKaynar su gibisin San, hem akıyosun hem yakıyosun
Seviliyorsunuz 💖
)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vote [WOOSAN]
Fanfiction@Younghee98 Tanımadığı kişilerin oyunu kime vereceğini merak eden Wooyoung, rastgele bir hesaba mesaj atar ~ pavyonisletiyorum06: Kime vercen? erSAN_kuneri: Senin dışında birine