BOŞ - 2

1K 60 6
                                    

Normalde o yeşil gözlere anında âşık olabilirdi, yeşil renkle garip bir ilişkisi vardı tutku seviyesinde. Aslında evindeki çarşafları da ormanlık bir alanı resmediyordu, atlar o alanda keyiflerince koşmaktaydılar ta ki Ozan üzerinde nar reçeliyle acele bir kahvaltı yapana dek. Kışın beyaz karın ortasında yeşil bir paltoyla dolaşacak kadar saplantılı değildi elbet, ama yazın giydiği penyelerin büyük çoğunluğu yeşilin tonlarını barındırmasına dikkat ederdi.

Neden o anda ilk başta kadının o yemyeşil gözlerine dikkat ettiğine anlam verememişti. Ölüm anında bile insan demek ki saçma sapan ilgi alanlarını aklına getirebiliyormuş diye düşündü. Kadın ise yeşil gözlerine pek de ahenkli olduğu söylenemeyen koyu kumral saçını topladıktan sonra yolun ortasına yürümüştü. Tam da Ozan ile arkasından öfkeyle gelmekte olan kara kamyonun önüne çıkmıştı.

"Oradan çekil, ikimiz birden ezileceğiz." diye haykırdı Ozan.

O anda boş bir şehirde koşturduğunu bile unutmuştu. Sanki trafik terörünün kurbanı olmak üzereymiş gibi hissediyordu. Yaya uyması gerektiği kurallara uyuyor ve yaya geçidinden geçmeye çalışıyor, ama ölüm karanlığında bir siyahlıkla sarmalanmış kamyon tüm kuralları hiçe sayarak hızla yayalara çarpa çarpa yolundan ilerliyordu. Genelde bu şehirde trafik kuralları en çok uyulan kurallar arasında yer alıyordu, diğer tüm kurallar gibi. Bu yüzden böyle bir senaryonun bu muhteşem düzenini oturtmuş olan şehirde yaşanıyor olması bile tuhaftı.

Kadın ise avuçlarını ortada birleştirmiş bir şekilde sakince bekliyordu. Ozan, kadının avuçlarında ufak boyda bir çuval taşımakta olduğunu fark etti. O avuç içi boydaki çuvalın içine ne saklanabilirdi, tahmin haklarının hepsini harcasa bile Ozan bulamayacağını düşünmüştü. Kadın daha fazla bekletmeden avuçların arasında sakladığı çuvalı çıkarttı ve çuvalın içine sol elini daldırdı.  Çuvaldan elini çıkarttığında Ozan kadının avucunun içinin kumsaldan toplanmış sıradan kumla dolu olduğunu fark etti.  Ne yani, kamyonu üzerine kum atmakla mı tehdit edecekti? Anlaşılan koca şehirde deli bir kadın ile öfkeli bir kamyon ile kalakalmıştı.

"Üzerine serpilmesini istemiyorsan, derhal toz ol buradan. İnine geri dön ve bir daha misafirimi rahatsız etmeye kalkma."

Kadının sesinden ürpereceği aklına gelmemişti Ozan'ın, çünkü kadın gayet nazik birine benziyordu. Ama sesi Orta Çağ'dan kalma ve Latince büyü yapmakta olan bir cadıyla karşı karşıya olduğunu sanmasına yol açmıştı. Arkasını dönemiyor olsa da kamyonun yavaşladığını ve ardından geri vitese takılmış bir şekilde demin indikleri yokuşu çıkmaya başladığını anlayabilmişti.

İyice soluklandıktan sonra kadına daha yakından bakma imkânı bulan Ozan: "Sanırım sana teşekkür etmem gerekiyor." diyebildi.

Kadın, misafirine mağazada bir kıyafeti inceliyormuş gibi bakarken Ozan soluklanmasını sürdürüyordu. Bacakları koşmaktan ağrımıştı. Hatta beli de ağrımaya başlamıştı. Kadın sessizliğini bozmayacak gibiydi. Bu yüzden Ozan aklından geçen bin sorudan en önemlilerden birini kadına yöneltti.

"Şehir neden boş? İnsanlar nerede, biliyor musun?"

Kadın soru karşısında alay edercesine sırıtmaya başlamıştı. Garip bir soru olmadığını düşünmüştü hâlbuki Ozan, ama kadın öyle düşünmüyor olmalıydı.

"Burası zaten hep böyleydi." diye yanıt vermişti kadın. Ozan tam itiraz edecekti ki kadın bu sefer ona soru yöneltti: "Sen ne zamandır böyle tek başına dolaşıyorsun?"

"Ben mi? Sabah kalktım, şehir bomboştu. Dün gece yatmadan önce alt komşularımın briç oynarken çıkarttıkları o rahatsız edici sesleri duyduğuma da eminim. Yani birdenbire herkes nereye kayboldu, anlam veremedim."

BOŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin