01

263 2 0
                                    


Şimdiki zaman:

Kuliste oturmuş her şeyin hazır olmasını bekliyordum. Yine markamızın bir kırmızı halı etkinliğindeydik her zamanki gibi. Takımımı ellerimle ütülemiştim aynadan bakarken.

O sıradada saçımı yapan çalışanında işi bitmiş olsa gerek geri çekilip bana baştan aşağı bakıp gülümsemişti. "Çok yakışıklı doldunuz Bay Kim her zamanki gibi." Çalışan kıza gülümsemiştim karşılık olarak. O sırda menajerim içeri girip çıkmam gerektiğini söyledi. Yakalarımı düzeltip ayağa kalktım ve odadan çıktım.

Çıktığım an önümde beni her zamanki gibi düz bir yüz ifadesi ile bekleyen kocam karşıladı. Onun yanına büyük kırmızı perdenin arkasına geçtim. Bana koluna girmem için yer açtı. Bende koluna girdim nazikçe.

Arkadan menajerimiz seslendi."hazırsanız haber veriyorum perdeleri kaldırsınlar diye." Arkama dönüm başım ile onayladım. O andada pardeler ortadadan ikiye doğru açıldı yavaşça. Hemen bizi bekleyen sahnenin aşağısında içkileri ile ayakta duran boş zengin insanlar sustu aniden.

Bende tabii yüzüme güzel bir gülümseme takındım hemen ayak uydurup. Kocamla mikrofonun olduğu yere kadar ilerledik. İlk konuşma yapacak olan kocamdı. "İlk olarak gelen konuklarımız için çok minnettarım." Cümleye başlamıştı ona baktığımda yüzünde çok samimi olan ama aslında sahte olan bir gülümseme vardı. "Bizimle burda bablarımızdan bize armağan edilen markamızın ellinci yıl dönümünü kutlamaktan sevgili kocam Kim Taehyung ile ben çok mutluyuz." Bunu söylerken gülümseyip bana doğru baktı. Bende ona karşı gülümsedim.

Sözü ben aldım bu sefer. Babamla kocam Kim Namjoon'un babasına bakarak konuştum.
"Babalarımızın bize ileride miras bırakacağı büyütmemizi istediği markamızı bu yıl sizinle kutladığım için çok mutluyum. Bildiğiniz üzerine kuzey kore'de hiç bir marka bizim markamız gibi eski yıllardan beri eşcinselliğe yakından yaklaşmıyordu. Babalarımız sayesinde birbirimizi kocamla bulup bu marka için beraber çabalamaktan onur duyuyoruz."

Evet bla bla vesaire. Her zamanki şeyleri diyorduk. Babalarımız büyük giyim markalarının sahipleriydi ikiside eşcinselliği iyi karşılıyordu. Ve babalarımız şirketlerini bir araya koyup güçlenmek istedi. Başlarda evlenmemiz istenmemişti. Ama sonra babalarımız evlenirsek bu şirketi çok iyi simgeleriz diye düşünüp bizi evlendirmişlerdi.

Kore'nin en mutlu en ünlü eşcinsel çifti olarak biliniyorduk. Magazin kapakları dergiler televizyon şovları biz ile doluydu. Bunlar sayesinde paraya para diyorlardı babamlar.

Uzun konuşmamız bitti ve bizde yalan gülümsemeler ile sahneden indik ve misafirlerle boş zengin sohpetler ettik. Ellerindeki çok pahalı olduğunu bildiklerinden böbürlenerek tuttukları şarap kadehleri ile çok samimiyetsiz ortam artık sıkmaya başlayıncada eve gitmek için arabamızı hazırlamarını belirttim.

Herkese iyi akşamlar diledik. Ve ellerimizi iç içe geçirip gülümseyerek dışarı çıktık. Çıkıncada hemen otelin önündeki kırmızı halıda yürüyerek önümüzdeki arabamıza ilerledi her yanda fanlarımız çığlık çığlığa kapının önünde bekliyordu. Her zamanki gibi gülümsedik kameralara.

Arabaya varınca Namjoon elimi bırakıp kapımı nazikçe açtı ve önden girmem için eli ile işaret yaptı bende bindim. Oda arkamdan binip kapıyı kapattığı an yüzüne koyduğu o sahte gülümsemeyi sildi hemen.

İçinden bi of çekip telefonunda gömüldü.

-

Malikanemize varmıştık. Namjoon'un babası ile yaşıyorduk aynı malikanede. Çok büyük olduğu için onu çok görmezdim sadece akşam yemekleri bazende kahvaltılarda. Ve bu gün ise konukları olduğu için geç dönücek gibi duruyordu.

Girer girmez hizmetliler bizi karşıladılar ceketlerimizi verdik ve odamıza çıktık. Çıktığımız an Namjoon giyinme odasına pijamalarını giymeye girdi. Bende bu tavrına alışkın olduğumdan umursamayıp odamızdaki lavaboya girdim.

Güzel bir duş aldıktan sonra bornozumu giydim ve saçımı kuruladım hala biraz nemliydi ama takmadan çıktım lavabodan. Çıktığımda Namjoon'u her zamanki gibi pijamaları ile sırtını yatağın arkasına yaslamış gözlüğü ile kitap okurken gördüm. Bende gidip kendi geceliğimi giydim. Sıcak olduğundan siyah iç çamaşırı giydim ve eşofmanımı giymedim ve ütümede saten siyah pijama takımının gömleğini giyip yatağa yanına geçtim. Ben gelince yandan beni süzüp işine geri döndü.

Bende yatağa yatıp ona doğru sağa döndüm kafamı yastıktan kaldırıp tek elimin üstüne dayadım ve ona baktım. "Namjoon." "Hm?" Kitabından gözünü ayırmıyordu.

Bu güne kadar ne yaparsam yapıyım onun ilgisini çekemiyordum. Onunla evleneli tam tamına üç yıl geçmişti. İlk iki yıl bende istemiyordum. Zorla evlendirilmiştik. Ama sonra geri kaçışın olmadığını anlamıştım son bir yıldır. Ve aramızı iyi yapmak için çabalıyorum. Hayatımın sonuna kadar böyle geçsin istemezdim. En azından normal bir evli çiftin yaptıkları şeyleri yapmak istiyordum.

Aslında istemek denir mi bilmem. Sanki kendimi avutup duruyordum böyle diyip. Yavaşça ve nazikçe kitapı tutan eline değdirdim elimi. "Uyuyalım mı?" Bunu nazikçe ve sakince dedim. Hala kitabına bakıyordu.

"Sen uyu ben sonra uyuyacağım." Sessizce ofladım. "Hadi sonra okursun kitabını gel uyuyalım beraber."
Namjoon sonunda kitabını komidine bırakıp bana baktı. "Ne o sarılarak mı uyuyacağız. Sarmaş dolaş."
Gözlüğünü çıkarıp şakaklarını ovdu.
"Yine başladın boş çabalarına." Bunu dedikten sonra bana sırtını dönüp üstüne yorganı aldı ve ışığı kapattı.

"Uyu ve boş hayaller kurma Kim."

Lonely | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin