Eski zaman:"Tamam, tamam ben soruyorum.." gülümsedim ve içinde olduğumuz yatağın yorganını üzerimize iyice çektim ve kollarımı yine beline dolayıp onu dibime çektim. "Hm. Sor bakalım."
Tavana baktı ve dudaklarını büzdü düşünür gibi. Ve sonunda sordu. "Ha. Yeni fark etmiyorum aslında ama aklıma geldi. Bana niye hiç seni seviyorum demiyorsun?"
Bunu derken kaşlarını çattı yüzüme bakıp. Yanımızda duran sarı ışığı olan gece lambası yüzünü görmeme yardımcı oluyordu karanlık odada.
Bunu demesi ile gülümsedim. "Niye mi? Söyleyim. Ben sana kaç kere ve neden seni seviyorum dedim sayabilirmisin?" Kafasını hemen salladı olumlu bir şekilde. "Tabiikide sayabilirim. Çünkü bir kere dedin sadece. Oda bana evlenme teklifini ettiğindeydi."
Yüzünün her bir köşesini izliyordum. "Sana... sana çok nadiren seni seviyorum dememin nedeni... bu kelime öyle kolayca söylenmemli. Herkese söylenemez. Ve özel olmalı benim için. O yüzden o gün seninle bir ömürümü paylaşmak istediğim gün çok özeldi o gün sana dedim." Bunu derken bana dolmuş gözleri ile bakıyordu.
Ağzımı araladım. "Aslında... aslında seninle geçirdiğim her dakika özel Seokjin..."
Bunu dememle gözleri daha fazla dolup boynuma gömdü kafasını. "Namjoon-ah yine yaptın yapacağını." Diye mızmızlandı burnunu çekerken. Hoşuna gittiğini bildiğimden gülümseyip sırtını sıvazladım saçlarının tutamlarını derince koklayıp öperken.
Şimdiki zaman:
Uyandığımda her zamanki gibi yanımda Namjoon yoktu. Pek takmayıp yataktan kalkıp hazırlandım. Yüzümü yıkadım dişimi fırçaladım ve üstüme klasik bir şeyler giydim. Altıma bej bir kumaş pantolon üstüme sade bir beyaz tişört. Tişörtü içime koyarken aynadan saçlarıma baktım. Düzgündü ama onuda şekillendirdim.
İşim bitince aşağıya Namjoon'un yanına kahvaltı etmek üzere yemek odasına gittim. İçeri girdiğimde büyük sofranın başında her zamanki gibi oturan Namjoon'un babasını gördüm. Sağında ise her zamanki gibi Namjoon oturmuş sütlü çayını yudumlayıp gazete okuyordu.
Bende samimi bir şekilde eğildim. "Günaydın babacığım üzgünüm biraz geç indim uyuya kalmışım." Bunu Namjoon'un babasına dedim sofraya Namjoon'un yanına otururken.
Adam bana bakıp gülümsedi. "Yok oğlum ne olucak sıkıntı değil." Bunu dedikten sonra çatal ve bıçağını bıraktı. Bende yerime oturdum. "Sizinle bir konu konuşucaktım." Namjoon gazetesini kenara bıraktı babasının sesini duyunca.
İkimizde sessizce adamı dinliyorduk. "Düşündünüz mü evlatlık konusunda." Bunu demesi ile yine sesim bir yerlerime kaçtı.
Direk Namjoon kaşlarını çattı. "Baba kaç kere diyeceğim biz Taehyung ile çocuk istemiyoruz." Bunu dereken sesi sert ama alçak çıkıyordu. Bende Namjoon'u başımı sallayarak onayladım.
"Çocuklar siz üç yıldır evlisiniz bir çocuk için vakit geldi hem şirketimiz için baya iyi olur. Ünlü evli eşcinsel çiftin çocuğu olsa baya bir sürü yerden kazanç sağlarız." Bunu duymamla bu kez benimde kaşlarım çatıldı.
Hep bir çıkar içindi. Hadi bizi zorla evlendirdiler anladım. Çocuktan ne istiyordu. "Baba ne dersen de tamam dedim ama bir marka için çocuk evlatlık edinecek biri değilim ben!" Bunu derken gazetesini alıp yere fırlattı Namjoon.
Bunu dedikten sonrada emin adımlarla odadan çıktı. Bir an sessizlik oldu. Bende ayaklandım. "Şey babacığım ona baksam iyi olur bir şey yapar şimdi falan." Aslında pek umursadığımdan değildi. Bu odada tek başıma bu aşağılık herifle durmamak için demiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lonely | taekook
Fiksi PenggemarKim Taehyung kocası Kim Namjoon ile mutluydu... Yada öyle sanıyorlardı. Taekook