Gözlerim odamın kapısının önünde dikilen Zenith’in üzerinde gezindi. Nedensizce onu uzun bir süre göremeyecekmiş gibi hissediyordum. Daha bir gün önce tanışmış olmamıza rağmen saçma bir şekilde içim buruktu. Zenith, haftalar sonra gördüğüm, yaşayan diyebileceğim tek kişiydi. Gerçi o da pek yaşıyor sayılmazdı...
Saçlarımın önünden iki tutam alıp arkadan kırmızı kristal bir tokayla birleştirirken ona gülümsedim, karşılık vermedi ama bu sorun değildi. “Yakında gidecek misin?” diye sordum. Kafamda kurup boşuna düşünmek istemiyordum.
İfadesiz yüzünde hiçbir hareketlenme olmadı. Ya ruhlar gerçekten hiçbir şey hissetmiyordu ya da o, duygularını iyi gizliyordu. “Neden gideceğimi düşünüyorsunuz, avcı?”
Birkaç saniye durup kendime sordum, sahiden neden onun gideceğini düşünüyordum? Omuz silktim. Bakışlarımı ondan çekip aynadaki görüntüme baktım, ardından pencereden gelen rahatsız edici sesle oraya doğru döndüm. Kargaya benzeyen ama karga olmadığına yemin edebileceğim bir hayvan orada durmuş beni izliyordu. İçimden bir ses ona yaklaşmamı fısıldadığında kendime engel olamadım, cama doğru bir adım attığım, minik kırmızı gözlerindeki ışığı gördüm. Nedensiz bir heyecan hissettim. “Bu da ne?”
Zenith sessiz adımlarla yanıma gelip omzumun üzerinden hayvana baktı. Soğukkanlılığı beni huzursuz etti. O kadar yok gibiydi ki bir an için burada gerçekten benimle mi diye düşündüm. “O bir ruh hayvanı,” diye yanıtladı. Yanımdan geçip pencereye iyice yaklaştı, hiç beklemediğim bir şeyi yapıp pencereyi açtı ve hayvanı rahatça eline aldı. “Dün geceki açıklama ölüler arasında hızla yayıldı, tüm ruhlar sizinle tanışmak istiyor. Majesteleri Drach onlara buraya yaklaşmamalarını emretti ancak anlaşılan hayvanlar hiçbir yaşamında söz dinlemiyor.”
Drach’in ismini duyduğumda içinde bir ürperti oluştu. Ruhlar ona itaat etmiyorsa, başka kimseye boyun eğmezlerdi. Hayvanların bu başkaldırısı bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünmeme sebep oldu. Krallarına karşı gelen ruh hayvanları, tüm krallıkta yayılan, yalan olmasını dilediğim haberler... Bunları düşünmemeye çalıştım. “Drach buraya geldiği için kızmaz mı?” Ona yaklaşmak istiyordum, nasıl hissettirdiğini merak ediyordum. Bu küçük yaratık beni kendine çekiyordu.
Zenith düşüncelerimi okumuş gibi elindeki ruh hayvanıyla bana doğru bir adım attı. “İzin verir misiniz?”
Başımı usulca salladım, minik hayvanı sakince avuçlarımın içine bıraktığında gergin ve heyecanlıydım. Soğuk ve kaygan olan siyah tüylerinin üzerinde ellerimi gezindirdim. Soluk tenim, soğuk ellerim ve o harika bir uyum içinde görünüyordu. Ona temas ettiğim her saniye vücudumda garip bir enerji dolanıyordu. “O bir karga değil, değil mi?”
Ruh hayvanı ondan bahsettiğimi anlamış gibi gagasını avuç içime sürdü, kanatlarını çırparak havalandı ve onun bu hareketiyle yüzüme hafif bir rüzgâr vurdu. Odanın içinde birkaç tur dönüp başımın üzerine konduğunda saçlarımın karıştığını, onlara tutunduğunu hissettim. Birkaç saniye sonra zarifçe omzuma indi. Sanki beni inceliyormuş gibi, hareketleri yavaş ve sessizdi.
Zenith gülümsedi. “Aslında, o bir karga. Ruhlar bedenlerinden farklı görünebilir, özellikle hâlâ yaşayan biri için tamamen bir yanılsamadan ibaret olabilirler. Onun ne olduğunu anlayamamış olmanız normal.”
Küçük kargaya alıştığımda beni saran gerginliğin yavaşça uzaklaştığını hissettim. Burada geçirdiğim günlerde ruhlara karşı düşüncelerimin değiştiğini fark ettiğimde şaşırdım. Günlerdir içimde büyüyen korkunun yerini tuhaf bir kabulleniş kapladı. Onların varlığına alışıyordum, bana zarar vermeyeceklerini biliyordum ama bunu nereden çıkardığımı anlayamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA'NIN RUHU
Vampire"Milenyumlar öncesinde daha hiçbir canlı türü yaratılmamışken birbirinin zıddı iki büyük enerji açığa çıktı. Uzayı kaplayan enerjiler neredeyse Güneş kadar yakıcı olan iki büyük yıldıza dönüştü. Büyüdü, büyüdü, büyüdü... Ve patladılar. Uzayda yaşana...