!!Angst warning!!
🌹İlk ficim🌹
...
Yoongi için her zamanki gibi koşuşturmacalarla geçen bir gündü. Annesi olmayınca her şey daha da zor oluyordu. Ama o Yoongiydi, duyguları olmayan bir prens...
Babası arada odasına gelip Yoongi'yi kontrol ediyordu. Yoongi babasını hiç sevmezdi. Hele ki annesinin ölümünden sonra... Çok değişmişti. Eskiden onu canım oğlum diye severken şimdi soğuk bir sesle sadece "Yoongi" diyordu. Zaten saraydan da çıkması yasaktı. Neden diye soracak olursanız, babası istemiyordu. Ama bu Yoongi, kural nedir bilmez.
...
Yoongi'nin canı sıkılmaya başlamıştı. Babasına yakalanmadan dışarı çıkmıştı. Etrafı geziyordu. Sarayın hemen yanında ufak bir köy vardı aslında çok merak ediyordu orayı, normal insanlar nasıl yaşardı, nasıl geçinirdi, neler yapardı... Kaç kere denemişti köye girmeyi, ama her defasında ya babasına ya da korumalarına yakalanmıştı. Bunun için sadece köyün yanından geçer, sesleri dinlerdi. Köy meydanında oynayan çocuk sesleri, köylü kadınların dedikodularını, ineklerin kuşların tavukların koyunların sesleri... O'na huzur verirdi.
Bir de köyün hemen yanında ufak bir papatya bahçesi vardı. Çiçekleri sevmezdi ama papatyaların ve yanında yetmiş birçok çiçeğin kokusunu içinde barındıran ılık rüzgar yüzüne vurmasından hoşlanırdı. İşte Yoongi en çok bu hissi seviyordu. Ona huzur veriyordu. Ama hiç papatya tarlasına gitmemişti. Neden diye soracak olursanız, eğer ki bir köylü onu görürse dedikodusu yayılır ve babasının deyişiyle itibarları düşerdi.
Zaten yakında evlenecekti. Bir prensesle. Ve Yoongi o prensesten nefret ediyordu. Fazla abartılı mor makyajı, yine abartılı kabarık mor elbisesiyle karşılamıştı Yoongi'yi, Yoongi prensesi görünce korkudan birkaç adım atmıştı geriye. Gerçekten korkunç görünüyordu. İsmini tam hatırlayamadı, zaten önemli değildi.
Bu düşüncelerle papatya tarlasına doğru ilerledi. Bacağına birkaç kılçık batsa bile bunu önemsemedi. Papatya tarlasına gelince iki adet sarı papatya kopardı ve onları kokladı. Gerçekten güzel korkuyorlardı, derken uzaklarda gözüne biri çarpmıştı.
Çeşmeden su dolduran minik bir çocuk... Çok tatlı görünüyordu. Yoongi yavaşça o tatlı çocuğun yanına ilerledi. İlerledikçe o sarı saçlarını, saçlarının arasına sıkıştırdığı beyaz papatyayı gördü. Çocuğun arkası dönüktü, yüzünü çok merak ediyordu.
"Selam çocuk."
Bunu duyunca o minik çocuk Yoongi'ye döndü ve gülümsedi.
"Selam efendim."
"Adın ne bakalım senin."
"Jimin, sizin adınız ne"
"Ben de Yoongi."
"Tanıştığıma memnun oldum efendim, şey sizi köyde hiç görmedim ama... Yeni mi geldiniz buralara?"
Yoongi tereddütle baktı.
"Evet evet yeni geldim, sen nerede oturuyorsun bakalım çocuk?""Köyün girişindeki ilk sokakta oturuyorum efendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prens ile Miniği || Yoonmin
FanfictionPrens Yoongi ile minik Jimin'in hikayesini duymuş muydunuz? Bir hoşlantı ile başlayan bu hikaye, minik Jimin'in ölümüyle bitmesini kim bilebilirdi ki... İlk ficim kötü olabilir, yazım hataları varsa affola