12

16 3 3
                                    

CEMIN SIZE SELAMI VAR HANGI CEM INTIHAR EDICEM PUHAHAHAJRŞEMEŞWMŞEKELRÖSŞDÖWLWÜLSŞSÖSÜELWĞÇSÜDKEĞEKWŞÇWİWMSİDLEŞLEŞESÇSÖWÜLEŞDEÇEÖEİÖSİDLEİELRŞRÖÇDLEŞEÖDÖDÖÇSÇSĞEKEŞDMÇSERJRLDÖŞSÖWĞKWŞEMSÇDÖDÇSÖEŞLEŞRWÜWLEĞOEĞTLTĞJTSŞLEĞELWİÇWİRKFŞMFŞFMDŞÖSŞDLSŞSÖEĞÖSİSŞSĞSÇÜELEHERKESESALAMÖJEİEÖWİWŞWŞLWİEÖEKDİEÖWİSLDİDMEİLDİRLEŞÖSĞWŞAİSÖSİÇSŞEÇEİSÇİSÇSİSÖSİ

tamam yeterli 🗿🗿🦶

cici okumalarrrr 💗🎀😉🙀🤭

-----------------------------❀------------------------

Gün ışığıyla ilk uyanan çoğu zamanın tersine Jisung'du bu sefer. Kızarık ve kısıktı gözleri, yorgun argın yatakta oturur hale gelip çevrede gözünü gezdirmiş kalkmaya mecal arıyordu. Deliksiz uykudaydı Minho, gün ışığının ardından kirpikleri gölge düşüyordu tenine. Kimi kimsesi yanıbaşında nefesleniyordu koynunda. Bacaklarını bacaklarına sardığını fark edince bozuntuya vermemek için yeniden bırakıverdi kafasını yastığa hafifçe. Gözlerini kaydırdı ona, huzurla soluyordu yanında. Kalın parmakları yastıkta gelişigüzel duruyordu, dağınık saçları yüzüne dökülüyordu, kurumuştu dudakları. İçinden birer birer geçiyordu düşünceler. Neden kıymaya kararlıydı o gün canına, yaşamına değer vermeyi kesmişti, neden umutsuzdu tamamiyle? Veya yaşamına olan değerini yeniden kazanmasına sebebiyet veren şey tam olarak neydi, ve daha binlercesi. Yanındayken her bir yanını saran güven hissiyle yavaşça kırpıştırarak araladı gözlerini, o sırada tamamen odaklanmış onu inceleyen Jisung onun gözlerini açmasıyla yerinden sıçrayıp gözlerini kaçırmıştı. Kalbi hızlanmıştı aralanan gözlerini gördüğü anda, gördüğü hiç bir göze böylesine atmamıştı yüreği. Gün ışığı vurguluyordu harelerini, kirpiklerinden dökülen gölgelerin ardından mükemmel bir görsel şölendi. Ve olabildiğince hızlandırıyordu onun kalp ritmini. Onun yanında olduğu her an sahip çıkamıyordu zaten kalbine, beynini reddediyordu. Gözleri temas halindeyken düşünce akışı duruyor sadece ona odaklanıyordu, yumuşak dudaklarına. Ufuğa her ne kadar yaklaşsa da dokunamıyordu yıldızlara, ama en görkemli olanı yanıbaşındaydı. Yeni uyandığından açılmamış sesi her zamankinden kat kat kalın ve derin çıkmış, içine dokunmuştu Jisung'un

"Güneş doğmuş"

"Çok şükür batıdan değil bugünde"

Hafifçe kıkırdamıştı cevaben söylediği bu cümleye, uyanık halde onu izliyordu belki saatlerdir, açılmıştı tabii sesi. Hâlâ aşırı uykuluydu ama Minho, yeniden kafasını koyuverdi omzuna. Hafifçe gülümsedi Jisung, hızlanmıştı kalbi bunu kaç kere yapmalarına rağmen. Eşsiz hislerden birini defalarca doruklarda yaşıyordu yeniden. Uyuyakalmıştı hızlıca, yorgunluk akıyordu fersiz gözlerinden. Kirpiklerini izledi Jisung, doymak bilmeden inceledi tenini, her bir yerini. Emin olamadığı uzun bir süre ardından kendi kendine açmıştı gözlerini, anlaşılan almıştı uykusunu.

"Günaydın paşam, öğle oldu it."

Yüzüne yerleşen şûh sırıtışı gizlemek amacıyla devirdi gözlerini. Jisung'da abartılı bir şekilde yaptı aynısını.

---------------~✮~---------------

"Ahh-- yavaşla biraz!"

Yokuş aşağı o gün yakamozu izledikleri sahile koşuyorlardı, Jisung geride kalmış nefes nefese sayıklıyordu. Kavşağa geldiklerinde Minho durmuş Jisung'un ona yetişmesini beklemişti, gelince soluklanmasını bile beklemeden elini kavrayıp istifini bile bozmadan koşmaya devam etmişti. Yanında olduğu her bir an yüzünden eksik olmayan bu berhudar ağırlık yine yerleşmişti tenine. Koş koş bitmeyen yolun sonunda ucu bucağı görünmeyen denize ulaşmışlardı. Öğle saati, akşam üstü olduğundan leylekler uçuşuyordu hâlâ hafiften. Mehtap yerini alıyordu yavaştan gökyüzünde. Güneş yitiriyordu hakimiyetini. Hava tamamen kararmasa da ortadaydı yıldızlar. Mor telgraf çiçeğiyle benzer renkte olan gökyüzü üzerindeki yıldızlar bitmek bilmeyen bir şiirin üzerindeki noktalar gibiydi adeta; parlak, sonsuz ve derin. Yola erken dahi çıksalar o trafikte yürüyerek -daha doğrusu koşarak bile olsa- geldiklerinden varana kadar hava kararmıştı ama daha tam akşam saatleri de sayılmazdı. Bu sefer ikiside yorgun düşmüş kumların önündeki kaldırımda soluklanmışlardı. Yine kumlara uzandıklarında yabacı olmayan bu hisle kabarmıştı göğüsleri. İkiside birbirine bakmıyordu fakat ellerini birbirlerine kenetliyorlardı. Gecenin sessizliğinden kalp atış sesleri kolayca kulaklarına ulaşabiliyordu. Denizin dalga sesleriyle harmanlanıyordu gözleri. Yıldızlar tam içerisindeydi yine, parıldıyordu sessizce. Sokak lambası seyrekti, yanıp sönüyordu sürekli. Ay yetiyordu ama ısınmalarına. Nemli teni iyice ışık alıyordu ay ile, gözleri evrenleri barındırıyordu, mehtabın doğruca vurduğu çehresi karşısında melekler hayran kalıyordu, tanrının bu kusursuz portresi yanıbaşındaydı tam şu an. Uçurumun kenarına inen bir melekmişçesine en ummadık anda ordaydı, kim bilir belki o saatten birkaç dakika erken atlasaydı görebileceği tek şey aciz cesedi olacaktı. Duygulardan, yaşamaktan, insanlıktan, zarif dokunuşlardan aciz yapayalnız bir ceset olarak. Ve evrenleri sığdırdığı gözleri kana bulanacaktı, tiksinç duygular içerisinde yanacaktı, tanrının bahşettiği beden sızlayacaktı, acı hissi içinde kaybolarak çığlıklar atacaktı can havliyle. Özenle oyulmuş yanaklarından süzülecekti yaşlar, ve ıslatacaktı bedenini şuursuzca. Savunmasız kalan bedeni ıslak ve taze kan karşısında irkilecek, iki dudağı arasından sızamayacaktı bu sefer kelimeleri. O gün şiddetli esen rüzgarla uçuşan tutamları kısıtlayacaktı görüş alanını. Kararacaktı güzel gözleri, işte o an fısıldayacaktı rüzgar ona maziyi. Kulaklarında çığlıklar kopacaktı yeniden, tir tir titreyecekti minik bedeni. Acı içerisinde kıvranan bedeninden kopan et parçaları sızısını arttıracak, zonklatacaktı tenini. Bu sefer kendineydi şükranları, vazgeçtiğineydi. Tanrının bahşettiği bedeninin doruklara ulaşması için onun yanında olması yeterdi, kayalardan sürüklenerek paramparça olmasını dilediği bedeninin. Teninin sahibi olan birisi vardı artık, elleri her değdiğinde bedenine değişinde hissettiğini bildiği ama adını koymaktan hâlâ aciz olduğu bu duygular, belki beyhude ama berhudar olduğu kesin duygularla yüzü bezeniyordu. Kumların yüzüne uçuştuğu melankolik havada yıldızlar en tepedeydi, elleri onlara yetişmese de birbirlerinin yanıbaşındalardı.

"Söylesene Ji, neden dokunamıyoruz yıldızlara. Oysa ki ne güzeller."

Yıldız dediğinde, yıldızlara odaklı yüzünü ona çevirmişti Hanji, en güzeline.

"Peki, yıldızına dokunmayı ister miydin?"

Minho'nun elleri ellerine gitti o an. Yumuşacık zarif parmaklarını kavramıştı. Minho her ne kadar hâlâ yıldızlara bakınsa da bu hareketiyle Jisung'un gözlerinin yine fal taşı gibi açıldığını anlayabiliyordu. Ki öyle de olmuştu, onu izlerken bir anda soğuk tenine işleyen sıcacık elleriyle kalbi alev almıştı resmen. O kavradıkça körükleniyordu bu alev. Martılar uçuşuyordu gecenin sessizliğinde, küçük nağmelerle renk katıyorlardı geceye. Gözlerini indirmiyordu ondan, inceliyordu tenini, sanki hipnotize olmuşçasına kaçırmıyordu hiç bir detayını. Fersiz gözleri kızarık gözlerine odaklanmıştı bu sefer, yanlış olan bir şeyler vardı. Rüzgar oyaladı kulaklarını. Kıstı ardından gözlerini usulca, karnındaki kelebekler bu görüntü karşısında uçuşmayı reddedip kan kusmuştu bu sefer. Acı içinde attığı çığlıklarda kendini boğazladı, karardı gözleri bir daha hiç görmemeyi dilercesine. Kendi isteği dışında durmak bilmeden yaşlar akıtmaya başlamıştı güzel gözleri. Yıldızlar çekilmişti, bu sefer güneş açmıştı tam orda. Güneş kamaştırmış, bayıltmıştı gözlerini. Dizlerini karnına çekip hıçkıra hıçkıra şuursuzca kasılmaya başlayınca Minho bu sefer dönmüştü ona. Büyük bir telaş halinde çatılmıştı kaşları. Onu ayıltmak adına omzundan tutup kaldırarak sallamaya başladı. Ne yapabileceğinden bir haber eli ayağına dolanmıştı. Biri panikten biriyse nahoş maziden titrer haldeydi. Bu tiksinç durumun içerisinde kendi gözyaşlarında can verir halde nefesi kesilmişti. Aldığı nefesleri veremiyor, yarıda kalıyordu. Panikten dolmuştu Minho'nun gözleri de. Yalvararak sayıklıyordu her ne kadar bir faydası olmayacağını bilse de. Kasılma hareketi yavaştan durulmaya ve nefeslerini tamamlamaya başlayınca Minho'nun içine az da olsa su serpilmişti. Ardından zor da olsa usulca açmıştı gözlerini. Sadece bir kaç dakika içerisinde heder olmuştu ikisi. Kelebekler kan ağlıyordu, iğrenme duygususu ele geçirmişti kelebekleri.

-----------------------------❀------------------------

ABI BANA BISEY OLDU BOLUM YAZAMIYOM BUNE ZIRLICAM😔😔

neyse alin size bolum bismillah 🧕🦶😔😉

bide bolumdeki 'mazi' kelimesinin altinden bir seyler cikacak hazir olun 😼😼

bide bolumdeki 'mazi' kelimesinin altinden bir seyler cikacak hazir olun 😼😼

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

neyse iste gudby.😔😔😉✊

𝐋𝐚𝐬𝐭 𝐒𝐭𝐚𝐫 ✭ - MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin