- sone
"zorbaca yasaklamalar, bir tutkuyu çocuklarda,
büyüklerde olduğundan daha da fazla şiddetlendirir."yaşamın elimize verdiği en büyük ve acı gerçek onunla baş etmek adına aldığımız kararların sonucu pişman olma ihtimalini de önümüze sunmasıdır.
ancak akılda varolan en büyük yanılgıysa hayatın bu pişmanlıklar ve acılar ile dolu olduğu ve mutluluğa erişebilmek için fazla uğraşılmaması, çaba sarf edilmemesi gerektiğiydi. çünkü erişsek bile içimizde yaşadığımız huzursuzluk hayatı, asla peşimizi bırakmayacak acı bir döngü ile kovaladığı gerçeğini değiştirmeyecekti.
pişmanlıklarım vardı elbette ancak onları ders çıkarmak adına zihnimde yer edindirmek daha katlanılabilir bir hayat için elimdeydi. yaşama gücüm vardı. burada kastettiğim şey fiziki bir güç değil, yeryüzüne sadık kalarak onu olumlamak ve onu yaşamaktı, bunun için oldukça gücüm vardı.
sonbahar yapraklarının süslediği kampüs bahçesinde bisikletimi yanımda ağır ağır ilerletiyordum. dönem ödevimin referansını alacağım kitabı bulabilme umuduyla meydandaki halk kütüphanesine gidiyordum.
bir şiir kitabı seçecektik, içinde barındırdığı satırlar hakkında düşüncelerimizi yazmamızı istemişti bay kwon. kompozisyon benzeri bir şey olabilir gibi düşündüm ancak tamamen bize bıraktığını söylemişti. büyük ihtimalle çok üstünde durup kontrol etmeyecekti. bazen önceki dönemlerin uzun tezlerini okuduğunu görüyordum bazense boşverip bakmamayı tercih ediyordu, ilginç bir edebiyatçıydı.
kalabalığın dağılmasıyla biraz koşturup bisikletime ivme kazandırınca üstüne atlamıştım. yüzümü gıdıklayan rüzgar ve uçuşan buklelerimin yarattığı hissiyata bayılıyordum.
...
"merhaba bayan ha."
arkası dönük bir şekilde elindeki listeler ve ayağının ucundaki kolilerle gelen kitapları denetliyordu.bayan ha, kütüphaneden sorumlu, yaklaşık ellilerinde bir hanımefendiydi ve kendisini küçüklüğümden beri tanırdım. evden kaçıp kendimle kalmak istediğimde beni hiç geri çevirmez istediğim kitapları elime tutuşturur dilediğim kadar vakit getirebileceğimi söylerdi. bazen tüm günümü burada geçirir ona yardım ederdim. ancak bu yıl başladığım akademi yoğunluğu dolayısıyla fazla vakit ayıramıyordum.
seslenişimle dalgınlığını atıp sıcak gülümsemesini yüzüne yerleştirerek önünde durduğum uzun masaya yaklaştı.
"merhaba felixciğim, hoşgeldin."aynı gülümsemeyi bende ona sundum. "hoşbuldum. umarım iyisinizdir, oldukça yorgun görünüyorsunuz."
dudakları ince bir çizgi halini alırken elindekileri bırakıp yanaklarına dokunup gözlüklerini düzeltti.
"öyle mi dersin? biraz yoğunum şu sıra aslında. biliyorsun oğlum tek başına koca bir mekanda bu kadar kitapla baş etmek zor oluyor. üstüne yeni kolileri dizmek binince bitiyor beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lily of the valley
Romance"doğu şiiri sonraları nasıl parlamışsa, o da öyle parladı ruhumda." - vadideki zambak