- the other woman
özlem, bazen çaresizlik çukurunda çürümeye bırakır insanı. gölgesini görmek bile bir umut ışığı doğurur, çukurdan çıkmak için adım atacak cesaretle aydınlatır etrafı.
iki ay,
koskoca iki ay olmuştu o gece sonrası.
kendisini görmeyi geçtim, hiçbir haber alamamıştım ondan.
bu kadar mıydı? bu kadar çabuk mu sıkılmıştık birbirimizden? bu kadar çabuk mu sıkılmıştı benden? sadece yakın olmak, yakınında olmak istemiştim. her adımımda geri itmesi yakıyordu göğsümü.
neyi olarak düşünüyordum bunu bilmiyorum, geri itişlerinin evvelinde beni bıraktığı o sorgulamalar, attığı adımda yarattığı etki ve düşündürdükleri kafamı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyordu.kütüphaneye gittim her gün, saatlerce bekledim belki geri gelir diye. pastanenin önünden geçtim, adımladığımız sokakları izledim tek tek.
ama yoktu, haftalardır yoktu.
...
28 kasım 1825
sessizce adımlarımı takip ediyordu. ne zaman yakalamaya çalışsa, yanımda yürümeye adımlasa, kıkırdayarak daha hızlı ilerliyordum. en sonunda pes etmiş ama çaprazımdan değil, tam arkamdan yürümeye başlamıştı.
ikimizde ağzımızı açıp tek kelime etmiyorduk.
evime ulaşmak için ilerlediğimiz patikanın karanlık olması sebebiyle yanyana yürümek için adımlarımı durdurup yanıma gelmesini beklemiştim. arkamı döndüğümde uzakta durdu benimle beraber. baktı öylece suratıma, kafasını eğdi sağına doğru. tepenin yukarısında olduğumuz için uzaktan ufuk çizgisine doğru baktı. şiir gibiydi her bir detayı, gözlerini kapatıp içine derin bir nefes çekti.
geri bana dönüp bakışlarını çekmeden yanımda durdu. ardından ilerlemeye devam ettim, arkama bakıp peşimden gelmesini belli edercesine bir bakış attım. o da gülerek kafasını salladı ve takip etti tekrar. ikimizde ne yaptığımızı bilmiyorduk.
evimin bahçesine geldiğimizde çitlerin ördüğü kapıyı aralarken geri ona baktım, etrafı inceliyor, bahçedeki çiçeklere bakıyordu.
giriş kapısına geldiğimizde çantamdan çıkardığım anahtarımla kapıyı araladım. ardından ona döndüm. gözleri az önceki gibi bakmıyordu, endişeliydi, karışıktı. suratı düşmüş etrafına hızlıca bakış atmıştı. nerede olduğunu bilmediği bir yerde uyanmış gibiydi.
telaşlandığını anladım, aptal değildim. gecenin bilmem kaçında bulunduğu bu yere, bana olduğu gibi; yabancıydı.
gözlerime baktı. suratımdan ayırmadığım gülümsemem yüzümde solgun bir halde duruyordu. konuşamayacağını anladığında boğazımı temizledim.
"sanırım şimdi gerçekten gitmelisiniz, hm?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lily of the valley
Romance"doğu şiiri sonraları nasıl parlamışsa, o da öyle parladı ruhumda." - vadideki zambak