prens

40 7 9
                                    

- prince

"yazıyor, yazıyor! lee'lerin büyük davetini yazıyor!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"yazıyor, yazıyor! lee'lerin büyük davetini yazıyor!"

bağrışlarından kaçamadığım küçük çocuğun elinden aldığım gazeteyle tek elimle ilerlettiğim bisikletimi yavaşlattım.

sepetimdeki zambaklar bir oraya bir buraya savrulurken öncelikle onları düzeltme ihtiyacı hissederek birkaç oynama yapıp sabitledikten sonra diğer elimdeki gazeteye baktım.

lee'lerin gösterişli daveti

soylu lee ailesi, noel arifesine girmeden düzenledikleri davet ile saygın dostlarını ve kasaba halkını malikanelerine davet ettiklerini duyurdu.

soylu lee ailesi...

yalnızlıkların en kötüsü, başkalarının yanında çekilen yalnızlıktır.
etrafınız ne kadar kalabalık olursa o kadar yalnız hissederdiniz çünkü bilirsiniz; insanlar sizi siz yapan değerleri kendi doğrularıyla örtmeye çalışır, herkes aynılaşır. farklılıklar onları korkutur. doğru ve yanlışı ayırt etme cesaretini gösterememiş bir başka öğretiye muhtaç zihinleri sizi düşman beller. yalnızlığa mahkum eder.

bu korkunç yalnızlıkta çok büyük bir acı gizliydi aslında! terkedilmiş oluşum ne çok ıstırap doğuruyordu!

korku; kendini başkalarına açamamak, açtığında ifade edemeyeceğinden korkup kendini geri çekmek bengiliktir. bitmek bilmeyen soru işaretleri ve kayboluşlarının çığlığını kimseyle paylaşamamak mahveder insanoğlunu. açtığındaysa hissedilen o acıma, dışlanmışlık, ruhuna duyulan saygısızlık, en yakınından aldığın o ifadesiz ve boş bakışlar...zehirdin farksızdır. kendini o prangalardan kurtarıp gidememek acıtır, muhtaç olmak acıtır.

ancak bu acılara rağmen yalnızlığı tercih edenler en güçlüleridir. çünkü bilirler, gördükleri onlara yetmiştir, yetiştirmiştir.
kendilerine yetebilmeyi öğrenmişlerdir.

öğrenmek acıtır, çok acıtır...

gazetenin sonunda yazan cümleyle bir an duraksadım.

gözlerden uzak oğullarının gelip gelmeyeceği ise merak konusu...

...

ıssız patikada duyulan tekerlek sesleriyle gördüğüm eve yaklaşmıştım. son birkaç pedalla beraber durdurum bahçe kapısında bisikletimi. sarmaşıkların kapladığı çitlerde oluşan bahçe kapısını ittirdim ağırca. bahçeyi süsleyen çiçeklerin kokusunu burnuma dolduğunda gülümsedim. sağımdan hafifçe gelen denizin sesi ve kokusuyla eriştiğim bu nokta huzurumun melodisiydi.

bisikletimi yanımda ilerletirken boştaki elimle kahverengi büyük ve çapraz duran postacı çantamda kısa bir arayış sonucu bulduğum anahtarları kavradım. sepetime koyduğum zambakları ve gazeteyi kolumun altına aldığımda bisikleti bir kenara bırakıp kapıyı açtım.

lily of the valleyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin