Koşum bittikten sonra eve döndüm ve duş aldım. Yağmur çoktan çıkmıştı. Aslı hanımla babamda iş seyahatine çıktılar. Uçakları birazdan kalkacakmış. İsviçre'ye gidiyorlar ve 3 hafta orada kalacaklar. Biz de burda yalnız. Ölsek ruhları duymayacak. Ve tabii ki oğlunun ilk kavgasını kaçıracak babam. Aman ne güzel.
Saat 11'i bulmuştu. Mutfağa gittim ve hizmetlimiz Ayşe ablaya yemekte pizza yapmasını söyledim. Fena acıkmıştım. Bir saat sonra yemek hazırdı. Yedim ve basketbol sahasına doğru yola çıktım.
Berk'le Yağmur basketbol oynuyorlardı. Tahmin ettiğim gibi arkasını toplamış da gelmiş Berk p*çi. Kuzey de orada. Lanet olsun rezil olacağım. Anlaşılan Berk kavga edeceği çocuğun ben olduğumu söylememiş ki Yağmur ve Kuzey aynı anda "O çocuk Efe miydi ?" diye sordular. Kuzey'in yüzü Yağmur'unkinden daha sert bir hal aldı. Yine aynı anda ikisi de "Olmaz !" diye bağırdılar. Buralarda Kuzey'in sözü geçtiği için diğer herkes Kuzey'i dinliyor gibi gözüküyordu. Yağmur "Sana inananıyorum Berk, o benim kardeşim. Ne demek beni seviyor ya ?! O benim kardeşim diyorum, dokunursan ne olacağını söylememe gerek yok sanırım." diye daha da bağırdı. Kuzey diğerlerine dağılmalarını söyledi. İkiletmeden yaptılar. Birkaçı kaldı sadece. Yağmur hemen benim önüme geçti. "Yağmur, çekil. Kardeşin değil o senin. Üvey kardeşin. Hani bir ara çıkıyordunuz ?! Anlaşılan hala daha sana tutulu. Bırak da haddini bildireyim." diye üsteledi Berk. Bu sefer Kuzey, Yağmur'u kenara çekerek önüme geçti. Kalp krizinden ölecem neredeyse. "Berk. Sana olmaz dedim. Onun olduğunu söyleseydin ne yapacağımı biliyordun. O yüzden söylemedin değil mi ?!" diye bağırdı Kuzey. Aman canım çok büyüttüler. Ne bu negatif ortam. Sankide savaş yapıyoruz. Bi' dakka. Yoksa Kuzey şu an beni mi koruyor bana mı öyle geliyor ? "Kuzey, Yağmur tamam çekilin. Kavgayı sevmemem korkak ve güçsüz olduğumu göstermez. Bırakın gelsin. Kuzey'i kenara ittim. Berk yumruk yaptığı eliyle hemen üstüme atıldı. Karnına yumruğu geçirdim. Hemen toparlandı. Yakamdan tutup burnuma kafa attı. İşte o an Yağmur çığlık attı ve Kuzey Berk'e saldırdı. Aynı hareketi Berk'e yaptı Kuzey. "Sana ! Olmaz ! Dedim !" diye teker teker her tekmeyle bir kelime söylüyordu Kuzey. İnanamıyorum. Bu arada Yağmur da yanıma koştu ve kanayan burnumu kontrol etti. Kuzey geriye kalan birkaç kişiye Berk'i götürmelerini söyledi.
Kuzey yanımıza geldi. "Ödeşme vakti. Bu sefer de ben sana pansuman yapacağım. İsterseniz size geçelim." dedi ve yüzümdeki tüm acı silindi. Yağmur önden biz arkadan bize doğru yürüdük. Ayşe abla kapıyı açtı. Hemen de çığlık attı. "Kavga etti sonra anlatırım." diye geçiştirdi Yağmur onu. Benim odama geçtik. Kuzey benimle koltuklara geçerken Yağmur da banyodan pamuk ve ilaç almaya gitti. "Çeksene elini." dedi Kuzey ve Yağmur'un getirdiği pamuğa ilaç döküp dudağıma bastırdı. Yağmur da bu arada burnuma tampon yapıyordu. İşi bittikten sonra "Ben Ayşe ablanın yanına gidiyorum. Meraklandı kadın." dedi ve çıktı Yağmur. Kuzey ve ben. Benim odamda. Yalnız. Tanrım bu aralar beni kutsadın mı ? "Burnun ve dudağın patladı ve sen kutsandığını mı düşünüyorsun ?" diye sordu Kuzey. "Ne ?! Sesli mi düşündüm ? Lanet olsun !" dedim. "Evet sesli düşündün, sanırım" dedi. "Hayır şebek, seninle aynı odada -benim odamda- yalnızım. Sen bana pansuman yapıyorsun ve beni korudun. Benim için birini, hatta en yakın arkadaşını dövdün. Kutsanmış değilsem neyim ?" diye devam ettim. Yine sahildeki heyecanlı haline döndü. Nefes alış verişleri bile düzensizleşti. "B-bak. Burda kutsanmış biri varsa o da b-benim. Çünkü sen geldin. Her lanet gün gözlerini benden ayırmadan beni izledin. Zamanla bana bir şeyler oldu ve ben lanet olsun ki değiştim. Beni sen değiştirdin. Olabildiğince uzakta kaldım hatta kendimden soğutmaya çalıştım. Ama olmadı. Günden güne değişirken sen de girdin aklıma ve hiç çıkmadın. Tanrı karşıma seni çıkartarak eminim ki beni kutsadı." dedi titreyerek. Bayılma derecesinde heyecanlıydım ben de. İnanamıyordum olanlara. Dünküler hadi neyse de bu gerçekten imkansız gibi şu an. Ama gerçek. "Sen, sen nasıl..." sözümü bitirmeme fırsat vermedi ve tam dudakla yanak arasına, tam ortaya bir öpücük kondurdu. Bu hepinizin de bildiği gibi "Arkadaş mı kalalım, sevgili mi olalım ?" demekti. Uzandım. Bir an için duraksadım ve yanağından öptüm. Bozuldu. Üzüldü. Ama kabul etti. Ben onun o da benim olursa eğer, biliyorum ki olamayız. Onunla daha yakın olmam lazım. Belki... Belki sonra aynı soruyu ona ben sorarım. Ama şimdi olmaz. "Seni seviyorum. Ama anla beni. Biz bir olursak, bütün olursak bozuluruz. Tam olamayız. Ben olamam. Seni daha iyi bilmem lazım. Dışını en ince ayrıntısına kadar biliyorum. Çünkü seviyorum seni. Ama için hep kapalıydı. Bırak beni sen en yakınlırına bile açmadın içini. Duvarları ördün ve kapalı kaldın. İzin ver ki içerdeki erkek meleğimin kanatlarını bulayım. Seni bilmem için bana izin ver. İzin ver ki ikimizi de özgür kılayım. İzin ver ki önce senin olayım, sonrada sen benim. Bana sadece izin ve biraz zaman ver. Eminim ki doğru cevabı da bulacağım." dedim. Alnını alnıma dayadı. Gülümsedi. "Ben zaten seninim çoktan. İyi izin veriyorum o zaman. Yık duvarlarımı ve bul kanatlarımı. Sen nasıl istersen Erkek meleğim." dedi. İzin verdi. Arkadaş olup duvarlarını yıkmama izin verdi. Benim de onun Erkek meleği olmama izin verdi.
Artık ben onun o da benim Erkek Meleğim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Meleğim
Teen FictionO, benim saklı dünyam. Şu kara kalbin ışığı. Kurtuluşum. Son noktam. O benim gökküşağım. O benim yıkılmaz duvarım. O, anahtarı kalbim olan kilitli kapım. O, benim Erkek Meleğim...