jeongin üstünü sıkıca giyindikten sonra koşar adımlarla evden çıktı. apartman kapısından hızlıca çıktıktan sonra karşı apartmana saniyeler içinde girerken yüzünde güller açıyordu.
merdivenleri koşarak çıkmaya başladığında merdivenlerin üstünden gelen adım seslerini heyecanından duymamıştı bile. ikinci katın ortasında çarptığı bedenden acı bir inleme duyduğunda kendine anca gelebildi.
"hassiktir," dedi jeongin göğsündeki acıyla. kafasını tutan yongbok'u gördüğünde aynı kelimeyi bir kez daha tekrarladı. alıştığı bir biçimde yongbok'un küçük parmakları ağzına sertçe çarptığında sızlandı. "sevgilim ya!"
"jeongin, peşinden atlılar mı kovalıyor ya? önüne baksana, canım acıdı." yongbok'un küçük sızlanmalarına güldü jeongin. hiç beklemeden kollarını yongbok'a doladığında kat kat giyinmenin izin verdiği kadar sıkıca sarıldılar.
jeongin biraz geriye çekildikten sonra yongbok'un yüzünü avuçlarının içine aldı. "çok mu acıttım?" dedi yavru kedi bakışlarıyla. kafasını iki yana sallayan yongbok'un kafasını komple ağzına sokmak istese de sessizce alnını öptükten sonra tekrar göğsüne yasladı. "özür dilerim, biraz heyecanlanmıştım ben."
"yine de sen önce gelmiş oldun... öpeyim, öpeyim, öpeyim!" yongbok'un heyecanlı sesine gülen jeongin hafifçe eğildiğinde büyükçe belirginleşen gamzelerine dudaklarını bastırdı yongbok.
ikisi de heyecanla merdivenleri inmeye başladığında el eleydi. karlı yolları hızlı hızlı adımlarlarken akıllarındaki tek düşünce geri dönmek zorunda kalmak istemedikleriydi.
beşinci kez göle giden o sapa yola girdiklerinde sessizce, sadece ayaklarının altında ezilen karların sesini dinleyerek yürüyorlardı. bir süre sonra eldivenin altından el ele tutuşmak iyi hissettirmediği için eldivenlerinden birini çıkarıp çıplak ellerinin parmaklarını birbirlerine kenetlediler.
karların altında kalmış yolda yürümek hem zor hem de yavaştı, üstelik ikisi de çok heyecanlı olduğundan hızlı hızlı inip kalkıyordu ikisinin de göğsü. "jeongin-ah," dedi felix. dizlerinin üstünde yere çöktüğünde şaşkınlıkla baktı jeongin. "feci yoruldum, azıcık dinlenelim."
"tamam ama üşütme yerde oturup," diye söylendiğinde kendini geriye doğru yatırarak tamamen kara uzandı yongbok.
ağzından küçük bir "hmmm," sesi çıktığında gülerek üstüne eğildi jeongin.
yongbok'un onu savurmak için uzattığı ellerini tuttu sıkıca. "kara gömeyim mi seni? hm?"
"ya!" yongbok kaçmaya çalışsa da bacaklarını bacaklarıyla tuttu jeongin. ağırlığını pek fazla ona yüklememeye çalışarak yongbok'un üstüne uzandı. "öleyim mi istiyorsun?"
ellerini tutmayı bırakıp yongbok'un ağzına parmaklarını hafifçe vurdu. "düzgün konuş."
"vurma ya!" yongbok acıyla sızlandığında güldü jeongin. bir şey demeden sarılmaya başladıklarında ikisinin de dudaklarında huzurlu bir gülümseme asılıydı. "jeongin..."
"hmm?"
"üşüdüm ya, kalkalım hadi!"
jeongin yongbok'un üstünden kendini kaldırdıktan hemen sonra yongbok'un elini tutarak kalkmasına yardımcı oldu. yongbok'un üstündeki karları sirkelerken kendisine bakıp gülümseyen yongbok'u fark ettiğinde muzipçe gözünü kırptı. "ne oldu?"
"kardeşin büyüyünce çok şanslı olacak," dedi sessizce. ellerini tekrar iç içe geçirdiler. "çok güzel bir abi olacaksın, çok güzel bir sevgili olduğun gibi."