jeongin, yanında yatan sevgilisinin yanağına sulu bir öpücük kondurdu. yongbok, huylandığını belli eden kıkırtıların ardından ellerini jeongin'in göğsüne koyarak iteklediğinde jeongin kollarını sıkıca yongbok'a sardı.
"ağırsın ya!" jeongin'in kendini tamamen üstüne bırakarak yatmasına söylendi yongbok. itmeye çalışsa da geçen iki yılda oldukça kalıplanmış sevgilisini üstünden atamadı.
"azıcık öpüp kalkacaktım ben yataktan, senin yüzünden inat ettim."
"ne inadı ya? bir şey mi yaptım sanki? huylandım!" itmekten vazgeçerek kollarını jeongin'in boynuna doladı. "hadi öp beni o zaman." dudaklarını öne doğru uzatan yongbok'a hafifçe sırıttı jeongin, sonra yavaşça üstünden kalktı.
"geri sayıma kadar öpmeyeceğim seni," dediğinde gözlerini devirdi yongbok. "çok kırıldım."
"şımarık!" dedi yongbok yataktan kalkmadan hemen önce. sevgilisinin üstüne doğru atıldı, kollarını yakalayıp arkasında birleştirse de tam olarak canını acıtamadığını anladığında sırtına atladı. "mutfak!" kollarını ileri doğru uzatarak istikameti gösterdiğinde jeongin bacaklarını sıkıca tutarak yürümeye başladı.
mutfak diyen sevgilisini dinlemeden salona girdiğinde halının üzerinde yan yana yatan seungmin ve hyunjin'le adımları aniden duraksadı.
"lan! aklım çıktı amına koyayım!" yongbok kaşlarını çatarak jeongin'in boynuna sarılı ellerinden birisini kaldırarak jeongin'in yüzünde rastgele bir yere vurdu. "aşkım ama öldüler sandım!"
"düzgün konuş!" üç çocuğun bir ağızdan söylediği cümleye gülmeye başladığında yongbok bu kez de kafasına vurdu.
"çillim, mal ettin beni mal." jeongin acıyla söylendiğinde sırtındaki yongbok'u yere bıraktı.
"zaten hep öyleydin," dedi hyunjin bıkkın bir sesle. yattığı yerden doğrulup seungmin'i dürttü, sonra bakışlarını jeongin'e çevirdi. "annen aradı, akşam olana kadar neuri'ye siz bakacakmışsınız."
jeongin yere çöktükten hemen sonra dramatik bir şekilde kendini yere attı. "anne!" diye bağırdı. "anne ne kardeşi ya?"
"aptal bu çocuk," dedi seungmin de ayağa kalkarak. "ben sincap'la buluşmaya kaçar, size iyi bakıcı olmalar!" havadan öpücük attıktan sonra hala yerde yatan jeongin'e vuruyormuş gibi yaparak herkesi çıkmadan önce güldürmeyi de ihmal etmedi seungmin.
hyunjin de ayaklanarak ikizinin yanına yürüdü. yüzünü iki avucunun içine alıp saçlarına öpücük kondurdu. jeongin yattığı yerden doğrularak oturur pozisyona geldikten sonra hemen ilerisinde duran hyunjin'in bacağını çimdikledi.
"git lan," dedi kaşlarını çatarak. "benim o."
"siktir git," dedi hyunjin sırıtarak. hemen ardından dudaklarının üstüne kardeşinin parmaklarını hissetti. sızlanarak kafasını geriye doğru çekti. "küçüğüm, yakışıyor mu abine vurmak?"
"abim değilsin." yongbok kollarını göğsünde çaprazladı.
"ne demek abin değilim?" şakacı ses tonuyla konuştuktan sonra kollarını kardeşinin beline sardı. jeongin oturduğu yerden kalkıp hyunjin'in üstüne ağladığında ikisi birden yongbok'un üstüne devrilmişti.
"ya jeongin!" yongbok acıyla söylendiğinde kolunu tuttu. "bıktım ben sizden ya! seninle olmayacağım ben bugün, git kardeşine tek başına bakıcılık yap."
jeongin hızlıca üstündeki hyunjin'i itti. sevgilisinin tuttuğu koluna birkaç tane öpücük kondurduktan sonra yüzünü öpmek üzereyken hyunjin'in tişörtünün yakasını çekmesiyle durdu.