Jungkook
Elimdeki -zaten dibinde kalan- şarabı kafama diktim ve boş şişeyi yanıbaşıma bıraktım.
Dizlerimi göğüsüme çekip ellerimle sardım ve derin bir iç çekerek durgun denizi izlemeye daldım.
Sorun bendeydi bence. Çok ümitlenmiştim. İnanmıştım beni sevebileceğine, o defteri aldığında anlamlıydı herşeyi. Çok yakmıştı canımı. O lafları söylerken gözünü bile kırpmamıştı, bende kırpmamıştım ama yaşlar akmasın diye.
Şuan ne oluyor akmıyor mu yine gözümden yaşlar? Bu mudu şimdi herkesin harap olduğu, dilinden düşürmediği aşk acısı. Boktan bir şeymiş.
Ağlamaktan akan burnumu çektim. Elimle gözlerimi sildim ve tekrar sardım dizlerime.
Derin bir iç çekerken arkamda hissettiğim hareketlilik ve sesle kafamı çevirdim. Arkama baktığımda bana doğru gelen Taehyung'u görmemle sinirle ağayı kalktım ve ellerimi iki yanımda yumruk yapıp hızla denize doğru yürümeye başladım. Gözlerimi kıstım ve yine ağlamamak için çenemi gerdim.
"Jungkook!"
Adımlarımı daha da hızlandırdım. Denizin hemen önünde durduğumda su ayaklarımı yalayıp geçiyordu.
"Jungkook! Dursana konuşacağız!"
Neyi? Neyi konuşacaktık ki! Onun bana ettiği hakaretlerin sebebini mi? Yada benim bir ÖĞRETMENİME olan aşkımı mı?! Saçmalık.
"Hey! Neyin var senin? Baksana bana!"
"Ah sikeyim!" Diyerek arkamı döndüm hızla.
"Ne! Ne var lan! Neyi konuşacağız! Hem-hem senin burada ne işin var? Bu saatte bir öğretmenin sadece öğrencisi olan birnin peşinden gelmesi çok saçma değil mi?!"
Artık içimde tutamıyordum. Cidden fazla geliyordu artık. Arkamı dönüp deli gibi haykırmak istiyordum denize karşı.
Bir iki adım attı ve bana daha çok yaklaştı. Aramızda nereden baksan 2-3 adım vardı. Gözlerimin yandığını hissettiğimde tekrar sövdüm kendime. Şimdi ağlamanın sırası mıydı.
"Ben.." dedi ve devam etmedi sözüne. Gözü arkamda duran denize kaydığında birşeyler düşündüğünü veya kafasında birseyleri toparlamaya çalıştığını anladım.
"Ben bilmiyordum Jungkook, şuanda bilmiyorum. Evet beni suçlamakta haklısın. Ama birde benim açımdan bak, düşün. Senin aklına gelir miydi bir öğrencinin sana aşık olabileceği. Özür dilerim ben-ben bunu göremedim."
"Tanrım! Hala öğrenci diyorsun! Hala! Senin için hiç daha fazlası olmayacağım! Ne demek aklına gelir miydi?! Hislerimi gizlemeye çalıştım başta ama gün gibi ortadaydı benim aşkım. Sen bunu göremedin değil sen bunu görmek istemedin. Özür dilemesi gereken benim. Seni sevmek yanlıştı belkide. Seni sevdiğim için özür dilerim! Senden hoşlandığım için özür dilerim!"
Boğazım yanıyordu. Artık aldığım her nefes yakıyordu boğazımı ciğerime inmeden.
Deli gibi haykırmak rahatlatır sanıyordum. Biraz olsun içimi dökmek iyi hissettirir sanmıştım. Beni anlar sanmıştım.
Yanılmışım.
Tüm vücudum titrerken zar zor yutkundum ve Taehyung'a doğru adımladım. Ve tam karşısında, gözlerimi gözlerine kenetleyerek durdum.
Onunda gözünden akan yaşları görmek sırıtmama neden oldu. Yürümeye başlayıp Taehyung'a omuz atarak ilerledim.
Bileğimi kavrayıp beni kendine çekmesiyle sarsıldım ve şok içinde kaldım. Cidden beklemediğim bir hareketti. Ama sonrasına olanlar zaten titreyen bedenimin krize girmesine neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şaraplar Ve Ressamlar | Taekook
Fanfiction"Merhaba, oğlunuz çizim yapmayı çok seviyor anlaşılan. Lütfen ona söyler misiniz penisimi çizerek değilde başka şeyleri çizerek göstersin bu yeteneğini. İyi akşamlar." Texting''