Yağmurlu bir Düsseldorf sabahında, şehir sessizce uyanıyordu. Gökyüzü koyu gri bulutlarla kaplıydı ve ince damlalar halinde yağmur yerleri ıslatıyordu. Sokaklar boşalmış gibiydi, insanlar evlerinden çıkarken şemsiyelerini ellerinde taşıyorlardı. Bu sabah, Otto da rutinini sürdürmek için evden çıktı.İki tane ekmek ve biraz reçel almak için şehirdeki pazara gidecekti.Otto, ince siyah şemsiyesini açarak adımlarını hızlandırdı. Yağmur damlaları yüzüne vuruyor, saçlarının üzerinde su damlacıkları oluşturuyordu. Yürürken, sokaklardaki sessizliği bozan tek ses, yağmurun ritmik düşüşüydü. Şehrin tarihi binaları, yağmurun altında ıslak taşlarla kaplıydı ve geçmişin büyüsünü yansıtıyordu fakat bu yağmur altında pazara giderse sırılsıklam olacağının farkındaydı ve bu yüzden otobüse binmeye karar verdi.Otto'nun durağa ulaşmasıyla birlikte bir otobüs yaklaştı. Otobüsün içine adım atarken, insanların ıslak kıyafetleri ve ıslak saçları dikkatini çekti. Camların buğulanması nedeniyle dışarıyı net bir şekilde göremiyordu, ancak yolculuk boyunca yağmurun sesi ve sileceklerin hızlı hareketi bir ritim oluşturuyordu.Otto, camdan dışarıya bakarken, otobüsün içerisinde göze çarpan bir şey fark etti. Gözlerini, otobüsün tavanına asılı olan askeri propaganda posterine dikti. Poster, renkli ve dikkat çekici bir tasarıma sahipti. Üzerinde, gülümseyen genç bir asker, göğsünde gururla taşıdığı Alman bayrağıyla tasvir edilmişti. Altında ise büyük harflerle "Vatanını Koru!" yazıyordu.Otto'nun gözleri bir an posterdeki askerin gülümsemesine takıldı. Bu propaganda posteri, askerliği övmek ve vatanseverliği aşılamak amacıyla kullanılıyordu. Ancak Otto'nun içinde karmaşık duygular uyanıyordu. O da bir askerdi ve savaşın gerçek yüzünü görmüştü. Onun için savaş, ölüm ve yıkım getiren bir olguydu.Otto, posteri uzun bir süre inceledi. Diğer yolcuların sessizliği içinde düşüncelere daldı. Propaganda, toplum üzerinde derin etkiler bırakabilen bir güçtü. İnsanları vatanseverlikle motive etmek, savaşa katılımı artırmak ve askeri gücü desteklemek amaçlarına hizmet ediyordu.Ancak Otto, propaganda ile gerçek arasındaki farkı görebiliyordu. Savaşın gerçekliğini ve acılarını deneyimlemiş biri olarak, bu tür propagandanın gerçekleri saptırabileceğini ve insanların tehlikeleri görmezden gelmelerine neden olabileceğini düşünüyordu..Otto'nun içinde bir karar doğdu. Yolculuk boyunca posteri gözlerinin önünde canlandırdı. Ne kadar etkileyici olursa olsun, propagandaya karşı duyduğu şüpheyi ve savaşın gerçekliğini hatırlatmayı istedi. Posterin altında "Gerçekleri Gör!" diyen bir düşünce geçti aklından.Otto, otobüsten indiğinde, hala yağmurun altında durdu. İçindeki kararlılık, propaganda ile gerçekler arasındaki ayrımı anlatmak için kendi sesini kullanma isteğiyle daha da güçlendi. Belki de insanları gerçeklere uyandırmak için kendi hikayesini ve deneyimlerini paylaşmalıydı.
Otto, otobüsten inip pazar yerine doğru yürümeye başladı.Yağmurun altında yürümeye devam etti. İçindeki düşünceleri biriktirerek, propaganda ile gerçek arasındaki gerçekleri hatırlatan bir hikayeyi anlatmanın önemini daha da hissetti. Belki de böylece, insanların gözlerini açmalarına yardımcı olabilir ve gerçeklerle yüzleşmelerini sağlayabilirdi ve bu düşüncelerini bir yere koydu,yoluna odaklandı.Caddelerdeki vitrinlerin ışıkları, yağmur damlalarıyla birleşerek romantik bir atmosfer yaratıyordu. Yavaşça yürüdüğünde, kaldırımlarda yansımalar oluşuyordu ve bu yansımalar, şehrin güzelliğini ikiye katlıyordu. Yağmur, ağaçların yeşil yapraklarının üzerinde parlıyordu ve toprağın kokusu hafifçe yayılıyordu.Karşıya baktığında Rhein Nehrini gördü.Düsseldorf'un ünlü Rhein Nehri, yağmurla birleştiğinde daha da etkileyici bir görüntü sunuyordu. Nehir kenarındaki banklarda oturan birkaç cesur insan, şemsiyeleriyle korunarak manzarayı izliyordu. Otto da bir an durup nehir manzarasının tadını çıkardı. Yağmur, nehir yüzeyinde dalgalanarak gökyüzünün gri tonlarıyla birleşiyordu. Otto, yağmurun düşüşünü izleyerek huzur buldu ve doğanın gücünün farkına vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀𝐑𝐂𝐎𝐍𝐀
Historical FictionBu hikâye, sadece savaşın dehşetini değil, aynı zamanda insanlık değerlerinin ne kadar önemli olduğunu da vurgular. Alman askerlerinin siperlerdeki zorlu mücadelesinin yanı sıra, hayatta kalma savaşı veren sivillerin de hikâyesi bu sayfalar arasında...