❧ 5

131 22 60
                                    

fearless 5: six feet under

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

fearless 5: six feet under

"Han Jieun'a sevgilerle..."

Jisung nefretle Jieun'un dolabının önünde konuşma yapan öğretmene baktı. Sonra da tek tek toplanan diğer insanlarda gezdirdi gözlerini.

Aralarında ağlayanlar vardı. Buruk bir ifade ile izleyenler, ifadesizce bakanlar, ellerinde çiçekler tutanlar, belki de onu hiç tanımayıp sadece meraktan gelenler...

Öğretmen gittikten sonra dağılan kalabalığı yarıp dolabın önüne geldiğinde kalbinin sıkıştığını hissetmişti tekrar. Jieun gittiğinden beri doğru düzgün yemiyordu, içmiyordu, uyumuyordu... Diğer yarısını kaybetmiş gibi hissediyordu, aldığı nefesler boğazında düğümleniyordu sanki.

Berbat görünüyor olmalıydı. Bir haftadır okula gelmemesine karşın döndüğü gibi karşılaştığı manzara onun için berbattı. Elini kaldırıp çiçekler ve notlarla dolu dolabı okşadı. Sonra da dolabın ortasında duran ikisinin fotoğrafını. Gözleri dolarken kafasını eğdi. Gözlerini kapatıp bunun bir rüya olmasını umduğu anlardan birindeydi.

"Tekrar başın sağ olsun Jisung." Omzunda hissettiği el ile irkilirken gözlerini açtı. İfadesizce sınıf başkanı Seungmin'e bakarken omzundaki elini çekmişti. Cevap vermeden arkasını döndü ve koridorda ilerlemeye başladı.

Kimsenin yüzünü bile görmek istemiyordu. Neden okula gelmişti ki? Herkesten nefret ediyordu. Jieun'un ölümüne sebep olan bu insanları tek tek, acı çekerken görmek istiyordu. Yaptıkları şeyin bedellerini ödemelerini istiyordu. 

Hızlı adımlarla yanlarından geçtiği insanlara bakarken onların fısıltılarını duyuyordu.  

"Okula beklediğimden de çabuk geldi."

"İkizini kaybetmesine rağmen nasıl dönebiliyor, ben def olup giderdim."

"Berbat gözüküyor. Yaşayan bir ölü gibi..."

Hala nasıl konuşabildiklerine şok olmuştu. Çantasını daha sıkı tutup kafasını öne eğdiğinde, önünün kesilmesiyle kafasını kaldırdı. Karşısındaki tanıdık bedenle kaskatı kesilmişti. "Jisung..."

Eunbyul tam karşısında duruyordu. Ağlamaktan şişmiş olan gözleri, ıslak yanakları ve dağılmış saçlarıyla ayakta zor durduğu belliydi. Eunbyul kollarını kaldırıp ona sarılacakken, o son anda kendini geri çekmişti. Eunbyul'a nefretle bakıp hiçbir şey söylemeden gitti. 

"Jisung. Bekler misin? Jisung LÜTFEN!" 

Eunbyul koridorun ortasında bağırmayı bırakıp tekrar akmaya başlayan göz yaşlarıyla Jisung'u izledi. Ona neden böyle davrandığını anlamıyordu. O kardeşini kaybettiyse kendi de en yakın arkadaşını kaybetmişti. Onlar çocukluklarından beri hiç ayrılmamışlardı. En zor anlarında birbirlerine destek olmaları gerekmez miydi? 

En ihtiyacı olduğunda Jisung'un böyle davranması daha da acıtıyordu canını. Ama onu suçlayamıyordu da. Jisung'un ne kadar acı çektiğini hayal bile edemiyordu çünkü. Onlar birbirlerinin her şeyleriydi. "Zaten Jieun'u kaybettim, seni de kaybedemem..." 

Kendi kendine fısıldarken telefonunu açtı. Mesajlara girip Jisung'u buldu. Onu darlamak istemiyordu ama denemek zorundaydı. Jisung'u tek başına bırakamazdı.

eunbyul: jisung.

bir şey söylemeden çekip gittin.

neden böyle davrandığını anlamıyorum.

cenazeden beri konuşmadık sung...

bugün seni dışarıda ilk görüşümdü.

iyi misin?

beni çok endişelendiriyorsun.

lütfen konuş benimle, tek başına hiçbir şeyi çözemezsin. 

ben de çok kötüyüm.

birbirimize ihtiyacımız var jisung.

n'olur...

iletildi.
görüldü.

Jisung göz yaşlarını elleriyle silerken titreyen telefonunu eline aldı. Eunbyul'u orada bıraktıktan sonra okuldan çıkmış, yol kenarında bir banka çöküp ağlamaya başlamıştı. Yaşadıklarına dayanamıyordu. Onu bu kadar severken ondan nefret ettiği gerçeği kalbini sıkıştırıyordu. 

Eunbyul kardeşinin ölümüne sebep olmuştu. Onu öldürmese bile öldürülmesinde payı vardı. İstemeden de olsa vardı. O gece kardeşine takıntılı, o manyağa Jieun'un yerini söylemeseydi o ruh hastası Jieun'u bulamayacaktı. Jieun o çatıdan hiç itilmeyecekti ve hala yaşıyor olacaktı. 

Adli tıp raporları Jieun'un üzerinde hiç parmak izi bulamadığı için intihar olduğunu söylese de Jisung buna inanmıyordu. Kardeşini herkesten daha iyi tanıyordu, Jieun çok hayat doluydu.  O asla canına kıymazdı, Jisung'u yalnız bırakmazdı.  

El birliğiyle kardeşini öldürmüşlerdi ve hala hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edebiliyorlardı. Eunbyul... İkisinin de en yakınlarıydı o. Hala nasıl Jisung'un yüzüne bakabiliyordu? Hala nasıl hayatına devam edebiliyordu? Neden yaşıyordu? Jieun ölmüşken ölümüne sebep olanlar neden yaşıyordu?

Tekrar tekrar okudu mesajları. Her okuyuşunda daha da kalbi ağrıdı, her okuyuşunda nefreti arttı. Jisung ona bunun bedelini ödetecekti. Kanıtlar toplayacak ve hepsinin yüzüne vuracaktı iğrençliklerini. 

Mesajlardan çıktı ve diğer hesabına girdi. Öfkesi içinden dolup taşıyordu.

fearless: acı çekiyor gibi yapmayı bırak artık.

🌙🌙🌙

ilk düz yazı bölümü... aşırı heyecanlıyım, umarım siz de seversiniz güzellerim 🤍🌹

olayları biraz olsun daha iyi anlayabilmenizi umuyorum bu bölümle. umarım jisung'un ve byul'un neler hissettiğini bir nebze de olsa anlamışsınızdır. 

ve arkadaşlar size bir tek şunu söyleyeceğim ki: ön yargılı olmayın :))

FearlessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin