Elimde tuttuğum kahvenin avucuma yaydığı sıcaklığın beni rahat hissettirmesini umuyordum. Esasen, fuardan çıktıktan sonra geldiğimiz bu sessiz ve nezih kafede dikkatimi özellikle verebileceğim başka birşey arıyordum çünkü Jeon Jungkook tam karşımda otururken ve sol bacağının üzerine attığı sağ bacağı bana bu kadar yakınken zihnimi toparlamak oldukça zordu. Üstelik tüm dikkati benim üzerimdeyken rahat nefes alabildiğimi de söyleyemezdim.
Bir heyecanla ona tamam demiş olmak, beni tedirgin ediyordu. Abartıyormuş gibi görünebilirdim ama hayır, abartmadığımı biliyordum. Bu ülkenin insanları biraz değişikti, dürüst olmak gerekirse onun popülerliği azımsanamayacak bir boyuttaydı ve endişe etmem normaldi.
Buraya gelene kadar tek tük nasılsın türevi ufak sohbet etsek de, bir süredir sessizdik. Bana zaman vermeye çalıştığının farkındaydım, ancak ne konuşabilirdim ki? Kahvemden bir yudum almayı tercih ederek yeniden masaya bıraktım.
"Sessizsin, bunun sebebi ben miyim merak ediyorum."
Gözlerimi dışarıyı seyrettiğim camdan alarak yüzüne çıkarttım.
"Yani aslında-"
"Normalde konuşkan birisi misindir yoksa çekindiğin ben miyim onu anlamaya çalışıyorum."
Dirseklerini masaya yaslayıp ellerini birleştirdi. Boynundan aşağı inen saçları, giydiği beyaz gömlek ve bacaklarını saran siyah pantolonu ile zaten yeterince dikkat çekiciydi ve kafeye gelene kadar üzerinde gezinen tonlarca bakışın farkında bile değil gibiyidi.
"Sadece ne söylemem gerektiğini bilemiyorum." Diye mırıldanabildim sonunda.
"Bana kendinden bahseder misin?" Güldü, "Böyle de oldukça tuhaf bir soru oldu, aslında yemek tarifi versen bile fark etmez ama sadece seninle ilgili birşeyler öğrenmek istiyorum. Senden."
Gülerek arkama yaslandım. Gülüşüm onu rahatlatmışa benziyordu ki bu yüzden derin bir iç çekti.
"Öyle özel bir tarafım yok. Her normal insan gibi okula gidip geliyorum, yemek yiyip ödev yapıyorum. Bazen anneanneme yardım ediyorum."
"En çok hangi yemeği seversin?"
"Hmm," Sağ dirseğimi masaya yasladım. "Özellikle sevdiğim bir yemek yok ama aşırı deniz ürünleri sevmem mesela. Sadece iyi pişmiş somon yiyebiliyorum. Sakatat yemeği asla tercih etmiyorum, midem kaldırmıyor. Ama tatlı yemeğe bayılırım." Dedim heyecanla, "Tatlı şeylere asla hayır diyemem. Abur cubur yemeği de çok severim, çocukluğumdan beri asla vazgeçemem. Şu hani şekerini yiyince içinden düdük çıkan lolipoplar var ya onu çok severdim. Gerçi sanırım artık üretilmiyor ama-"
Yüzünde mahoş bir gülümsemeyle beni dinlediğini fark ettiğim Jungkook yeniden beynimde alarmların çalmasına sebep olduğunda kızardığına emin olduğum yanaklarımı tokatlamak istiyordum. Birden konuşmaya dalmıştım, aptal olmalıydım.
"Neden durdun? Ben seni dinliyorum."
"Şey, yani öyle işte." Diyebildim parmaklarımla oynarken. "Sen ne yemeği seversin?" Çekingen ses tonumu fark etmemesini umdum, ne kadar mümkünse.
"Ben pek yemek seçmem aslında, ama uyduğum bir liste de var tabii ki."
"Anlıyorum." Tabii ki uyduğu bir liste olmalıydı. Sportik vücudu ve gerilen kol kasları düzenli bir antrenmanı olduğunu açıkça belli ediyordu. "Ama yine de özellikle sevdiğin bir yemek olmalı değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a midsummer night's dream | Rosékook
FanficGüneş batmadan önce tut elimi, bir yaz gecesi rüyası. AU Rosekook B×G