fifteen

2.1K 82 26
                                    

"Güzelim! Nasılsın bugün?" diye bağırarak enerjik bir şekilde hastane odasına girdi Melek, arkasından da arkadaşı girdi. Hazal, içeriye giren Melek ve Zeynep ile kocaman gülümseyerek onlara baktı. "İyiyim Melek abla, siz nasılsınız?" diye sordu Hazal. "Valla ben iyiyim ama Melek'in Talha'ya arabayla çarpmasından sonra iyi olduğunu düşünmüyorum." Gülerek Hazal'ı cevapladı Zeynep. Üçüde gülmeye başladı. "Ya! Dalga geçmeyin be!"

"Ya cidden merak ediyorum, nasıl çarptın Talha abiye?" Kahkahalarının arasından merakla sordu Hazal. "Ya şimdi, ben geçen yanına gelmiştim ya? Ondan sonra evime gidiyordum, bu salakta evimin önünde bekliyormuş ama yere oturmuş. Ben de arabayı evin önüne park ediyordum. Görmedim bunu, çarpmış bulundum yani. Sonra döndüğüm gibi geri geldim bu hastaneye. Aslında yanına gelecektim fakat Talha öğrenir diye gelmedim."

Melek'in anlatması bitiğin öde daha da çok gülmeye başlamışlardı. "İyi yapmışsın Melek ablam." Hazal'ın söylediği şeyle onun omzuna hafifçe vurdu Melek. "De mi kız!" dedi gülerek ardından. "Ee Zeynep abla, takım nasıl?" Hazal'ın gülümseyerek sorduğu soruya karşı sırıttı ve "Takımı değilde Arda'yı soruyorsun gibi geldi bana daha çok?" diyerek cevap verdi. "Yani! Birazcık öyle olabilir yani!"

Küçük bir kahkaha attı Zeynep. "Takım da Arda da çok iyi canım. Geçen senin yanına gelecekmiş, yüzünden gülücükler eksik olmuyordu maşallah. Maç var diye Samsun'daydı takımla beraber, yoldalar sanırım geliyorlar. İzin aldım ben de senin yanına gelebilmek için. Gitmedim o yüzden." diye şakayla karışık alayla konuştu Zeynep gülerek. Gülerek kafasını salladı Hazal. "Kızım sizin ilişkiniz niye bu kadar güzel? Talha dibimden ayrılmıyor. Gel Hazal ve Arda gibi olalım seninle, diyip duruyor." Melek'in dediğine gülerek cevap verdi Hazal; "Kıskanıyor be ablam!"

"Aynı şekilde Altay da! Geçen sinirim ta tepeme kadar geldi, kalktım dövdüm bir güzel. Gene yanımda, salmıyor beni. Tuvalete gidiyorum yine dibimde, utanmasa benimle işeyecek." Zeynep'in anlattıklarına Melek ve Hazal kocaman bir kahkaha patlattı. "Ya sen niye trip atıyorsun ki?" diye merakla sordu Hazal. Oturduğu yerde dikeldi ve anlatmak için boğazını temizledi Zeynep;

"Ya kaç senedir sevgiliyim ben bu çocukla, neredeyse beşinci senemize gireceğiz. Ben artık bir şeyler bekliyorum yani!" Jeton yeni düşmüş gibi mırıldandı Hazal. "Ee, nerede istiyorsun teklifi?" Melek'in sorusuyla biraz düşündü Zeynep. "Fark etmez aslında. Nereyi uygun görürse orada yapsın. Benim için çok fark etmiyor." diyerek cevapladı Zeynep.

"Lütfen en kısa sürede evlenin! Güzel güzel elbiseler alacağım. Nişana, kınaya ve düğüne, hepsine ayrı ayrı elbiseler ve ayakkabılar alacağım varya! Ay Zeynep abla! Üçümüz beraber toplaşıp Sera ablayı ve diğerlerinide alır gideriz senin gelinliğini almaya! Ay çok güzel olacak ya!" diye sevinçle konuştu Hazal, Melek ise Hazal'ın her dediğini onaylıyordu.

Zeynep, kıkırdayarak ikisine baktı; "İnşallah kuzum. En kısa sürede teklifi yaparsa, olacak inşallah. Her şey Altay'a bağlı." derken sonlara doğru üzgün bir ifadeyle dudaklarını büzdü. "Ya, üzülme aşkım! Ay ben sana şeyi soracaktım. Geçen siz yorumlarda konuşuyordunuz Altay ile, evine gitmişsin sanırım. Sen kapıyı aç diyince öyle düşündüm. Gerçekten gittin mi?" Melek'in sorusuna kafasını salladı;

"Gittim de gitmez olaydım. İçeriye girdim biraz dövmüş bulundum. Geldi şerefsiz, öptü beni. Bana da bi' kal geldi. Anca kendime geldim, kendime geldiğim gibi kaçtım evden. O günden beri ondan kaçıyorum zaten. Aptal ya! Öpeceğine teklif yapsaydı, şu an bu durumda olmazdık!" diye yakındı Zeynep. Melek ve Hazal'ın kıkırdamasına gülerek göz devirdi ardından.

"Kıyamam ben ablama!" diye sonunu uzatarak yanındaki koltukta oturan Zeynep'e sarıldı Hazal. Melek ise gülerek onları izledi. Ardından kapının tıklanması ile ayrıldılar. İçeriye girip kapıyı kapattıktan sonra kendisine yaklaşan Arda ile gülümsedi Hazal. "Sevgilim geldi!" Gülerek kendisine bakan kıza, gülerek kollarını sardı Arda.

"Ay yerim sizi, çok tatlısınız!" Melek'in söylediğine kıkırdadı Arda ve Hazal. "Ee hadi bize müsade, başka bir zaman tekrar geliriz. Hadi Melek, gidiyoruz." diyerek Melek'e kaş göz yaparak onu tuttu ve ayağa kaldırıp onunla beraber hızlıca odadan çıktı Zeynep. Arda ve Hazal ise baş başa kalmışlardı odada. Gülümseyerek yana doğru kaydı Hazal, Arda'nın yanına yatması için.

Arda yanına yattığında gülümseyerek kollarını ona sardı ve kafasınıda onun göğsüne yasladı Hazal.
"Nasılsın sevgilim?" diye sordu Hazal heyecanla. "Maçtan döndüğüm gibi yanına geldim. Biraz yorgunum ama seninleyken yorgunluğum geçiyor." Gülümsedi ve biraz daha Arda'ya sokuldu Hazal. "Bugün benimle kalsana. Bak akşam oldu zaten, gitme şimdi. Beraber yatalım, kocaman zaten yatak." Kaşlarını kaldırarak Arda'ya baktı Hazal, cevap beklermişçesine. "Kalırım güzelim, sorun değil."

Dudaklarını Hazal'ın saçlarına bastırdı Arda. "Bu arada, üzgünüm. Doktorun bugün verdiği ilaç uykumu getirdi ve uyudum. O yüzden maçını izleyemedim. Ama merak etme, yarın tekrarını izleyeceğim." diyerek masumca gülümsedi Hazal. "Sorun değil sevgilim, üzgün olmama gerek yok. Sonuçta sadece bir maçı kaçırdın, bir şey olacak değil ya?" Gülümsedi ve Hazal'ın yanağını öptü.

Arda, dudaklarını onun yanağından çekip kafasını yastığa koyunca, bu sefer Hazal kafasını kaldırıp onun yanağını öptü. Ardından kafasını Arda'nın göğsüne yasladı tekrar. "Arda." diye mırıldandı Hazal. "Hm...?" Sesinden yorgun olduğu belli oluyordu Arda'nın. "Seni seviyorum." Kollarını sıkıca Arda'ya sardı Hazal. "Ben de seni seviyorum güzelim..." diyip kollarını Hazal'ın belinde birleştirdi Arda. İkisi de oldukça yorgundu, gözlerini kapatıp uykuya dalmışlardı bile hemen.

-

Boğazında hissettiği şey ile yatağın kenarından kafasını yere sarkıtıp kustu Hazal. Bu sefer normal bir kusma değildi bu, kandı. "Arda!" Kusmasının bittiğini sanmıştı fakat konuşmasını bitiremeden tekrar kustu. Saat gece dört buçuğa geliyordu. Hazal'ın kendisine seslenmesiyle hemen uyanmıştı Arda. "Güzelim, iyi misin?!" Hazal'ın açık olan saçlarını arkaya atarak tuttu Arda, Hazal'ı engellememesi için, ardından ayağa kalkıp Hazal'ın önüne geçti onu daha rahat görebilmek için.

Komodinin üzerinden peçete alıp baygın duran ve gözlerinden yaşlar akan Hazal'ın ağzını sildi, daha sonra yakınındaki çöpe attı. "İyi misin sevgilim? Hemşireyi çağırmama gerek var mı?" Olumsuz anlamda kafasını salladı Hazal. "Hayır, gerek yok..." Kustuğu için boğazı yanıyordu ve ağzında garip bir tat vardı. "Arda, beni tuvalete götürebilir misin? Yürüyemiyorum..." Masumca Arda'ya baktı. Gülümseyerek hızla kafasını salladı Arda. Hazal'ı yavaşça kucağına alıp tuvaletin önüne getirdi ve kapısını açıp Hazal'ı indirdi yavaşça.

"Sen işini halledince bana seslen güzelim, geliyorum hemen." diyerek tuvaletten çıktı ve kapıyı kapattı Arda. Hazal, sık sık kustuğu için kenarına küçük bir paspas kovası vardı. Kovayı alıp yatağın yanına geldi ve paspas sopasıyla yerdeki kırmızı sıvıyı temizlemeye başladı. Bir kaç dakika sonra işi bittiğinde sopayı ve kovayı aldığı yere koyup kendisine seslenen Hazal'ın yanına gitti. Kapıyı açıp içeriye girdi ve tekrar Hazal'ı kucağına alıp tuvaletten çıktı, kapısını kapatıp yatağa ilerleyip Hazal'ı yatırdı, kendiside Hazal'ın yanına yattı.

"Özür dilerim..." Hazal'ın mırıldanması ile ona döndü Arda. Uykulu ve kızarmış gözleri ile Arda'ya bakıp ağlıyordu. "Ne için özür diliyorsun ki sevgilim?" diyerek bir kolunu Hazal'ın omzuna attı ve ona sarılıp kendisine çekti. "Gece gece seni uğraştırdım, sana yük oldum. Özür dilerim..." dedi ve hıçkırdı Hazal, gözyaşlarının arasından. "Hayır Hazal, beni uğraştırmıyorsun ve bana yük olmuyorsun. Özür dilemene gerek yok. Hastalıkta, sağlıkta, iyi günde, kötü günde... Ben her zaman senin yanında olacağım ve seninle ilgileneceğim. Tamam mı?" diyerek gülümsedi ve ellerini Hazal'ın yanaklarına koyup gözyaşlarını sildi Arda.

Yavaşça kafasını salladı Hazal; "Seni çok seviyorum, Arda..." diye mırıldandı kafasını Arda'nın göğsüne koyarken. Kafasını salladı Arda, Hazal'a sarılıp onu kendine çekti ve sıkıca sarılıp saçlarına bir öpücük kondurdu. "Biliyorum... Ben de seni çok seviyorum güzelim..." diyip gözlerini kapattı Arda. İkiside huzurluydu; fakat Hazal, bu huzurun bir gün bozulacağını çok iyi biliyordu. Yakındı.

bitti, - arda gülerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin