İlahi bakış açısı;
"Majesteleri, oğlunuz prens Adrian, saraya teşrif etmiş bulunmaktalar. İçeri girsinler mi?"
Kral Arthur, oturduğu tahtında dikleşti ve gelen şovalyeye buyurdu.
"Nihayet, söyle gelsin. "
Emrindeki şovalye başını eğip selam vererek uzaklaştı ve taht odasından çıktı.
Ardından odanın gösterişli büyük kapısı açıldı ve içeriye iki şovalyeyle beraber prens Adrian girdi.
Kral Arthur tepki vermedi ilk. Oğlunu şöyle bir süzdükten sonra tahtına yaslandı.
Odada çıt çıkmıyordu. Prens Adrian en sonunda gözlerini yerden kaldırarak babasına dikti.
"Evet, majesteleri, duyduğuma göre beni çağırmışsınız mesele nedir?" diye sordu.
Kral Arthur sonunda bir tepki göstererek şaşırdı ve en sonunda şaşkınlığını üzerinden atıp oğlunun arkasında olan korumalara bakıp "Çıkın dışarıya. " diye buyurdu.
Şovalyeler ilk başta kralın dediğini yapmakta tereddüt edip prenslerine bi bakış attılar.
Prens Adrian, üzerindeki gözleri farkedip onaylarcasına başını salladı.
Korumalar dışarı çıktıklarında baba oğul sonunda yanlız kaldılar.
Prens Adrian "Noldu baba? Beni neden çağırdın?" diye sordu.
Kral Arthur oğluna baktı, baktı ve baktı.
En sonunda tahtından kalkıp, oğluna sırtını döndü ve ellerini arkasında birleştirdi."Seni neden çağırdığımı benden daha iyi biliyorsun, sevgili oğlum. " dedi kral Arthur.
Prens Adrian babasının neden çağırdığını elbette biliyordu ama ses etmedi.
Yaşlı Arthur "Küçüklüğünden beri hep asidin. Sana sözümü dinletmeyi kral olmama rağmen bir türlü öğretemedim. Sana verdiğim emre nasıl karşı gelirsin?"
Prens Adrian en sonunda babasına donukça bakarak konuştu "Yapmak zorundaydım. Benim kralımda olsan emrinde gözden kaçırdığın şeyler vardı. Ben onları gördüm ve gerekeni yaptım baba. " dedi.
Kral Arthur hiddetle oğluna döndü "Sen benimle nasıl böyle konuşursun? Bilmezmisin ki ben senin babanda olsam kralınım. Verdiğim emirler sorgusuz sualsiz yerine getirilirken sen ne cürretle emrima başkaldırırsın? Ne olursa olsun bana itaat etmeliydin. "
Adrian öfkeyle "Benden askerlerimi geri çekmemi istedin baba. Benden gitmemi istedin. Ben sadece bi çocuğu kurtardım. "
Kral Arthur "Benim emrimden daha mı önemliydi bu çocuk? Senin görevin canını tehlikeye atıp önemsiz bi çocuğu kurtarmak değil. Unuttun mu sen benim oğlumsun. Bir varissin, nasıl bir varise yakışmayacak şekilde davranırsın?"
Prens Adrian "Asiler , çocuğu kaçırmışlardı. Hem bize karşı kullanabilirlerdi hem de o daha bir çocuk. Yapacak başka bişey yoktu" dedi.
Kral Arthur'un kafası karışmıştı "Ne demek istiyorsun?"
Prens Adrian " Çocuğa cadılık iksirinden içirmişlerdi. O büyücü çocuk bir cadıya dönüşseydi itibarın ne olacaktı baba, hiç düşündün mü? Bir büyücü cadıya dönüşürse ne olur? Bunları bilmiyor musun? Hem o çocuğu kurtardım hemde senin irtibarını. " diye cürretle konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtarıcı: Varis #ilmelistan
FantasyEvrenleri bekleyen felaketi biri durdurabilecek miydi? Son yakılan kurtarıcının müjdesi doğru muydu? Kurtarıcı gelecek miydi? Peki tüm evren ejderhalara düşmanken evreni ejderhaların seçtiği Alina'nın kurtaracak olması doğru muydu? Alina ejderhalar...