Dolabı açıp uygun kıyafet aramaya başladım. Yoğun arama ve birleştirme çalışmalarım sonucu ortaya fena bir şey çıkmamıştı. Ama bir sıkıntı vardı ki yarım saattir uğraştığım kombinim rastgele giyilmiş gibi duruyordu. Yine de umursamadım. Altımda siyah geniç paçalı bir pantolon, üzerimde siyah bir sweat üstüne gri ceketim vardı. Kafama da yine siyah bir kep takmıştım. Karşınızda karanlıklar kraliçesi! Normalde hiç hoşlanmadığım halde biraz da makyaj yapmıştım.
Ah-sen-ah: İyi ki halamlara yatılıya gelmişiz.
Ah-sen-ah: Ben de özledim seni
Ah-sen-ah: Çıkıyorum ben şimdi
Ah-sen-ah: Şu kekolar parkında buluşalım diyorum
Şafak: Okeyy
Telefonu kapattım ve saate baktım. 18.12'ydi. Ailem belki biraz geç olduğunu söylerdi ama ikna ederdim herhalde ya. Odamdan çıktım ve salona girdim. "Günaydın ey ahali!"
Kanepede yan yana oturan annem ve babamın bakışları bana döndü. Babam elindeki çay bardağını tepsiye bıraktı. Gülümseyerek "Gün ayalı çok oldu akşam olacak neredeyse." Gözlerini kıyafetimde gezdirdi. "Hayırdır bir yere mi gitmeyi planlıyorsun?" Şirince sırıttım. "Ahsen'le buluşalım dedik de." O sırada içeri Buğra girdi. "Baba senin bu kızın ďışarılarda dolanır yaz boyu ben söyleyeyim. Hayırdır kız iki ders çalıştın da sosyalleşmeye mi karar verdin?" Önümdeki koltukta duran yastığı alıp Buğra'nın kafasına geçirdim. "Uğraşmasana benimle mal!" Ve bum. En önemli kurallardan birini çiğnemiş bulundum. Büyüklerin yanında asla argo ve küfür kullanma. Annem ve babam aynı anda çatık kaşlarla bana döndü. Annem konuştu. "Ne kadar ayıp kızım, abiye denir mi öyle? Duymamış olayım.""Ya tamam özür dilerim ama bu da benle uğraşacağına gitsin YKS' ye çalışsın." Son kısmı söylerken Buğra'ya dönmüştüm. "Konuyu yine oraya nasıl getiriyorsun ya?" Kaşları çatık abime garip bir yüz ifadesiyle karşılık verdim ve yeniden annemle babama döndüm. O da bir şey daha dedi ve sonra gitti. Eee tabii umursamadığımı görünce... "Ahsen'le buluşalım diyorduk, hem Lgs'den falan kurtulduk ya iyi olur." Annem meraklı bakışlarını bana çevirdi. "Onlar şehrin öbür ucundalar kızım nasıl buluşacaksınız?"
"Halasına gelmişler birkaç günlüğüne işleri mi ne varmış bilmiyorum."
"Tamam kızım, selam söylersin."
"Olur anne. Ben çıkıyorum o zaman."
"Tamam, telefonun açık olsun aradığımda aç."
Başımla onaylayarak odadan çıktım. Hole geldiğimde ayakkabılıkta duran birkaç ayakkabıma bakındım. Yeni aldığım beyaz spor ayakkabıları giyip evden çıktım. Asansörü beklerken telefonumu çıkardım.
Şafak: Ben de çıktım şimdi.
Ahsen'e bir mesaj gönderip asansöre bindim. Yanıma patenlerimi de almıştım. Ne alakaydı bilmiyorum ama değişiklik olsun istemiştim. Binanın çıkış kapısına geldiğimde patenlerimi giyme kararı aldım. Kaldırıma oturup giydim. Bir yerimizi sakatlamayız inşallah. Ayağa kalkmaya çalışırken demir kolona tutunmaya çalıştım. Tam kalkmamla yeniden yerle buluşmam bir oldu. Ufak bir inleme çıktı dudaklarımdan. "Hayır Şafak, gözlerin dolamaz." Canım fena yanmıştı. Yine de vazgeçmedim. Ben bu pateni sürecektim arkadaş. Yeniden ayağa kalkma çabam bu sefer karşılık bulmuştu. Yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Bu şekilde dört saate parkta olurdum herhalde.
~~~
İleride görünen parkla derin bir nefes aldım. Gelmiştim sonunda. Yavaşlayıp parka doğru ilerlerken banklardan birinde oturan Ahsen'i gördüm. Selam vermek için ellerimi kaldırdım ve sallamaya başladım. "Ben geldim!" Yeniden dengemi kaybedecek gibi olunca hemen elimi indirdim. Sonunda durduğumda Ahsen düşeceğimi sanmış olacak ki panikle yanıma geldi. "Ay ne bu hâlin Şafak?"
Ayaklarımı çapraz tutup dengede durmayı başardığımda ellerimi belime koydum. "Yeni Şafak'la tanış bebeğim, patenci olacağım ben." Bir yandan da havalı poz vermeye çalışıyordum. "Dur şimdi düşeceksin." diyen Ahsen kolumdan tutup beni banka götürdü. Patenleri çıkardıktan sonra Ahsen'e döndüm. "Ay vallaha çok özlemişim seni." diyerek sarıldım. Sesimi enerjik, moralimi yüksek tutmaya çalışıyordum. Birkaç saniye sarıldık öylece. "Ben de özledim tabii de, sende bir gariplik var gibi."
Neden anlarsın ki? Yamaç'ı ona anlatmayacaktım, zaten yanlış olduğunu biliyordum komple kurtulmuştum işte. Ağlamanın faydası yoktu, en iyisi unutmaktı. "Kızım şaka gibi hala inanamıyorum Lgs'nin bittiğine, ondandır garipliğim." Yalan.
"Ben kuş gibi hafifledim resmen be. Sınav nasıl geçti diye sormuyorum, soru falan da tartışmayalım. Hiç moralimi bozamam şu an." Kıkırdadık.
"Bence de öyle. Sadece keyfimize bakalım. Ama ondan önce bir markete mi uğrasak?" Dudağımda hınzır bir gülüş oluşmasını sağladım. Mutlu ol kızım. Düşünme.