Bölüm şarkısı: Mabel Matiz - Gözlerine
***
İki genç adam bir kebap salonun önüne geldiklerinde Aydın tabelaya baktı. Ciğerimsin Kebap Salonu yazıyordu. "Vay be çok kaliteli bir isimmiş."
Aydın'ın güldüğünü gördüğünde Yüksel de gülmeden edemedi. "Bundan iyisi Şam'da kayısı, önden buyur sonuçta sen ısmarlayacaksın baş tacı olman gerekiyor."
Aydın gergince gülümsedi, inşallah pahalıya patlamazdı bu yemek diye düşünürken içerisinin ne kadar elit olduğunu gördü. "Bir kebap salonunun bu kadar elit bir görüntü elde etmesi de bir başarı."
Yüksel masalardan birine geçerken Aydın da karşısına oturdu. Garson hemen menüyü önlerine koyup giderken şu anda nazlı değil de obur bir edayla ne yesem diye düşünen uzman buraya gelmeden Urfa kebabı yiyeceğini söylese de kararını değiştirmiş gibi görünüyordu.
"Umarım Gülay hemşire sinir krizi geçirmez."
Yüksel elindeki menüden bakışlarını kaldırıp karşısında gergince duran adama baktı. "Bir şey mi söyledin?"
Bardağa doldurduğu soğuk sudan içti Aydın. "Kararsız kaldın herhalde dedim, Urfa söylemeyecek miydin?"
Yüksel gülerek sırtını sandalyeye dayadı. "Sürekli karşıma borcumu ödemem gerek sana yemek ısmarlayacağım diyen biri çıkmadığı için biraz abartmam gerektiğini düşündüm ve neden sadece Urfa yiyeyim diye iç münakaşamı yaptım sonucunda ise iki Urfa, bir Adana bir de ortaya karışık ızgara yaptıralım diyorum ne dersin?"
"Ebenin amı derim." Böyle dememek için kendini zor tuttu Aydın. Onun yerine zoraki gülümsemesiyle "Olur ben fazla aç değilim fakat ızgara güzel olur dediğin gibi." Demek zorunda kaldı. Eski Aydın olsa tüm menüyü önüne sererdi ama şu anda cebinde beş kuruş yoktu ve Gülay hemşirenin parasını da çok harcamak istemiyordu. Yüksel, garsona el işareti yapıp yanına çağırırken ona gerçekten de dediği gibi siparişini verdi.
Aydın, "Benim telefonum ve cüzdanımı almam gerek nerede bulabilirim onları?" diye sordu. Artık parasızlığa son vermesi gerekiyordu.
"Amcan ve kuzenlerin yakınların olduğu için onlara verilmiştir."
"Allah kahretsin," diyerek inledi Aydın. "Benim acil para bulmam gerekiyor."
"Geldiğinden beridir ecel teri döktün be kardeş, tamam mızmızlanma ben öderim hesabı." Yüksel onunla dalga geçerken gözlerini kıstı sinirle.
"Ondan mı dedim ben şimdi? Öderim sözüm var sana sadece bankalarda olan paramı çekmem gerekiyor, amcam ve kuzenlerim beni ararken bunları yapmam zorlaşacak."
Yüksel, karşısındaki adamın akrabalarından neden kaçtığını öğrenmek istiyordu. Onu öldürmelerindeki sebebi, aralarında nasıl bir münasebetin gerçekleştiğini merak ediyordu. Ondan önce siparişlerinin gelip garson eşliğinde masalarının donatılmasını beklediler. Garson her şeyi hazırladıktan sonra afiyet olsun diyerek yanlarından ayrıldı. Yüksel, Urfa kebabını lavaşa koyup üzerine soğan piyazını da ekledikten sonra dürüm haline getirdi ve Aydın'a uzattı. Ona garipçe bakan adama güldü. "Ye de güçlen biraz kan can olsun, ölümün eşiğinden döndün oğlum boru mu bu?"
Aydın böyle bir jesti beklemezken elinden dürümü alıp belli belirsiz gülerek bir ısırık aldı. "Lezzetliymiş."
"Öyledir, mideni ekmekle doyurma etin tadını da al." Genç adamın dediğini yapıp etlerin tadına teker teker bakarak karnını şenlendirdi. Aydın yiyeceği kadar yiyorken nazlı uzman karışık ızgaranın son demlerini yemeye devam ediyordu.