Bölüm şarkısı: M.F.Ö. - Sarı Laleler
***
İnsan bir sevdaya tutulduğunu anlaması için zamana ihtiyacı vardı. İlk görüşte aşk olabilirdi lakin o dış görünüşe sevdalanmaktı. Sevda Aydın'a göre bir insanla oturup onu dinlemek, hobilerinden, fobilerinden biraz ideolojisinden biraz da hangi tür kitap okuduğunu öğrenip sevdalanmaktı. İşin hülasası onu tanıyarak ve olduğu gibi sevmekti. Kimse değişmezdi, hoşlandığınız insanları değiştirme gibi bir çaba içerisine girmek tamamen nafile çabadan ibarettir. İnsan olduğunun dışına çıkmakta zorlanır çünkü alışkanlıkları bırakmak diken çiğnemek gibiydi.
Yüksel nazlı da olsa iyi birine benziyordu. Başı dertteydi genç adamın buna rağmen ona evini açmış kalmasına izin vermişti. O da biliyordu buldukları an vuracaklarını. Yakışıklı da adamdı uzman fakat sırf yüz güzelliği var diye Aydın'ın kalbinde devinim oluşmazdı. Yüreği büyük olacaktı, merhameti bencilliğinin önünde duracaktı her zaman.
Genç adam evi izlerken bir odanın tamamen kitaplarla dolu olduğunu hatta kütüphane olarak kullanıldığını gördü. "Bunların hepsini okudun mu?" diye sormadan edemedi.
Yüksel sakalını sıvazlarken "Okumadan yerleştirmem kitaplığa kitabımı, okurum ondan sonra raftaki yerini alır yani anlayacağın şu an gördüğün tüm kitapları okudum." Dedi epey mütevazı haliyle.
"Hayranlık uyandırıyorsun şu an uzman."
"Hayranlık uyandırmam güzel de feyiz de almanı isterdim."
Aydın yamuk ağızla gülüp "Oradan bakılınca kültürsüz biri gibi mi duruyorum?" diye sordu.
"Onu ima etmedim ama kitap okuduğun kısmında tereddütlerim var." Dedikten sonra Yüksel masanın üzerinde duran yarım bıraktığı şiir kitabını aldı eline.
"Ülkü Tamer'in şiir kitabı değil mi o?"
"Kapağında yazdığına göre evet o." Yüksel'in sürekli alaylarına sinirlenmeden edemedi Aydın. Boğazını temizleyip aklındaki şiiri okumaya başladı.
"Soğuk bir tül örtüyorlar yüzümüze,
Sanki ölmek için beyaz bir uykusuzluk;
Belki utanmasak bizi bırakacaklar,
Terliyoruz, tırnaklarımdan damlıyor kan
Onun üstüne,
Soğuk bir tül örtüyorlar üstümüze."Yüksel duyduğu sesle kafasını kitaptan kaldırıp Aydın'a baktı. Şaşkınlığını bir kenara atıp şiirin devamını kendisi getirdi.
"Hangi odaya saklansak şimdi onlar,
Hangi sokaklara çıksak ölüm;
Girildikçe biten sevişmemiz onlar yüzünden,
Ne zaman boynuna uzansam ölüm kokuyor
Yalnızlıktan, o yalnızlık,
Kelimesi artık şiirde unutulan."Yüksel şiiri bitirirken birbirlerine bakıp dudaklarında tatlı tebessümle şiirin tesirine ayak uydurdular.
"Ülkü Tamer'in Utanç şiirini söylemesem olmazdı. O dizelerde kendimi buldum, yaşadıklarım sanki o kalemin ucunda saklı gibi. Hangi sokaklara çıksak ölüm diye yazmış, şu evden adımımı atıp bir sokağın kenarında ölümüm gerçekleşebilir uzman bu korkuyla aşkımı dahi yaşayamaz hale geleceğim. Gencim daha yirmi beş yaşındayım ama bir korkak gibi kaçıyorum."
"Korkak değilsin sen," diyerek çıkıştı Yüksel. "Sadece yaşamak için çabalayan diğer insanlar gibisin. Seni kısıtlamalarına izin veriyorsun Aydın git onları şikâyet et, onları senden uzaklaştırma talebinde bulun. Böyle yaşanılmaz bunu sen de biliyorsun."