1

1K 46 75
                                    

Yanık kokusu geliyordu. Siyah saçlı oğlan kokuyu alır almaz mutfağa koştu. Yine bir işi düzgün becerememişti. Hayal kırıklığıyla yanmış yemeği çöpe attı. Tomioka Giyuu yirmi iki yaşında bir gençti. Ailesinden ayrı yaşamaya başlayalı bir ay oluyordu ancak hâlâ bazı şeylere alışamamıştı. Onun yalnız başına yaşayamayacağını bilen ablası Giyuu'nun yanında kalması için komşuları Sabito'dan ricada bulunmuştu ancak Sabito bunu reddetmek zorundaydı. Sabito ile Makomo yurt dışında bir evde beraber yaşama planları yapıyorlardı. Japonya onlara çok baskıcı ve bunaltıcı geliyordu, sessiz sakin bir yerde hayatlarına devam etmeyi arzuluyorlardı. Giyuu en yakın iki arkadaşı yurt dışına gideceği için üzgündü. Elbette şu sıralar Japonya yaşanılabilecek en güzel ülke değildi, isteklerini anlayabiliyordu. Yine de onlardan ayrılmak istemezdi.

Giyuu odasına çekildi ve kendini yatağa attı. Beyaz tavana bakıp düşüncelere daldı. Son zamanlarda iğrenç bir hayat yaşıyordu ve hayat bir şekilde olabildiğinden daha da sıkıcı olmuştu. Hiçbir şey yapmak istemiyor, bütün gün evde durmak istiyordu. Bu tarz fikirlerinden dolayı sıklıkla ablası Tsutako tarafından zorla dışarıya çıkarıldığı zamanlar oldu. Japonya elbette kötü bir yer değildi, memleketini seviyordu ancak Japonya ona uygun bir yer değildi.

Kocho Shinobu, ablasının arkadaşının kardeşi, Giyuu'ya bir mesaj yazmıştı: "Neredesin? Kanroji ve Rengoku ile birlikte seni bekliyoruz dakikalardır." Giyuu mesajı görünce yattığı yataktan hızlıca kalktı ve temiz kıyafetler bakınmaya başladı. Kocho Shinobu on dokuz yaşında bir üniversitede biyoloji okuyan bir öğrenciydi. Ablası Kocho Kanae ve Tomioka Tsutako uzun süredir arkadaşlardı. Giyuu'nun Shinobu ile tanışması da kaçınılmaz oldu. Shinobu, Giyuu'nun aksine sosyalleşmeyi seven biriydi. Shinobu her ne kadar sosyalleşmeyi seven biri olsa da kolayca sinirlenebilen biriydi. Kanae, kız kardeşinin bu huyunu gizlemesi için ona gülümsemesini önermişti.

Rengoku Kyojuro ve Kanroji Mitsuri; Shinobu'nun üniversiteden arkadaşlarıydı. Kanroji Mitsuri oldukça renkli bir kişiliğe sahipti ve Shinobu'dan bir yaş büyüktü. Mitsuri çevrede genellikle güzelliğiyle tanınırdı. Birçok kişi reddedilme korkusuyla ona hislerini söylemiyordu dolayısıyla Mitsuri kendisinin diğer kızlardan çirkin olduğunu düşünüyordu. Halbuki durum tam tersiydi. Rengoku Kyojuro son sınıf tarih öğrencisiydi. Shinobu'nun tarihi çok da iyi olmadığından sıkça ona tarih çalıştırırdı.

Giyuu hızlıca hazırlandıktan sonra aceleyle dışarı çıktı ve arkadaşlarıyla buluşacağı yere doğru yol aldı. Beklediği görüntüyle karşılaşmıştı; Shinobu öfkeliydi, Mitsuri ve Kyojuro ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Mitsuri, Giyuu'yu görür görmez ona el salladı.

"Tomioka, buradayız!" Mitsuri koşarak Giyuu'ya sarıldı. Giyuu sarılmadan sonra soluklanacak fırsatı bulmuştu.

"Tomioka, iyi misin?" diye sordu Kyojuro. Giyuu başıyla onayladı.

Dört arkadaş bir kafeye girdiler ve sohbet etmeye başladılar. Bu sohbetler Giyuu'nun pek ilgisini çekmiyordu bu yüzden masadaki çakmakla oynuyordu. Kendisi sigara içen biri değildi fakat Shinobu sıkça sigara içerdi. Buluştukça Shinobu'nun çakmağıyla oynama gibi bir alışkanlık kazanmıştı. Şu anda da Mitsuri, Shinobu ve Kyojuro hararetli bir sohbet gerçekleştiriyordu ve Giyuu konuşmaları dinlemiyordu. Sanki masada zorla bulunuyormuş gibi bir hali vardı. Eh, yalan da değildi.

Giyuu bir süre sonra etrafını incelemeye başladı. Sürekli çakmakla oynamaktan sıkılmıştı, etrafına göz gezdirmenin iyi olacağını düşündü. Yüksek sesle konuşan masaya baktı, tahmin ettiği tipler vardı orada. Bu kafeye neredeyse çalışanlarla aynı sıklıkla gelen Akaza, Douma, Gyokko, Gyutaro ve Daki vardı. Bu gruptan olan Kokushibo ve Hantengu da vardı ancak onlar bugün buraya gelmemişlerdi. Bu arkadaş grubu nedense gerçek adlarını gizlemeye, onun yerine lakaplar almaya karar vermişlerdi. Kim bilir, belki içlerinden gerçek adlarını kullananlar da vardı. Giyuu bu arkadaş grubuyla fazla iyi anlaşamazdı, özellikle Akaza ile yıldızları uyuşmazdı. Douma ile bir tanışıklığı yoktu sadece onun ürkütücü bir tip olduğunu biliyordu. Gyokko'ya oldukça gıcık kapardı. Gyokko, tıpkı Mitsuri gibi güzel sanatlar okuyordu ve sürekli Mitsuri ile didişirdi. Gyutaro ve Daki'nin kardeş olduğunu biliyordu, onlar hakkında pek bilgi sahibi değildi. Hantengu ise Douma gibi ürkütücü bir tipti. Her ne kadar gürültüleriyle insanları rahatsız etseler de Giyuuların masalarına gidip özel olarak rahatsız etmiyorlardı onları.

Giyuu bakışlarını öndeki masaya çevirdi. Orada Shinazugawa Sanemi, İguro Obanai, Uzui Tengen ve Tokito Muichiro'yu gördü. Dikkatlice baktıktan sonra Sanemi'nin kardeşi Genya'yı da gördü. Onlarla fazla konuşması yoktu yine de Doumalardan iyi oldukları kesindi. Giyuu'nun bildiği kadarıyla Tengen, Mitsuri'nin okuduğu üniversiteden mezun olmuştu. Muichiro ve Genya henüz liseliydiler fakat diğerleri onlarla vakit geçirmeye bayılırdı. Obanai, kimya öğretmeni olarak atanmayı bekliyordu. Sanemi ise bir okulda matematik öğretmenliği yapıyordu.

Giyuu onları uzun süre gözlemlemiş olacak ki Sanemi onun bakışlarını fark edip Giyuu'ya bakmıştı. Giyuu anlık göz temasıyla birlikte hemen başını elinde tuttuğu çakmağa yöneltmişti. Bu an Giyuu için oldukça utanç vericiydi.

Sanemi, yanında oturan arkadaşı Obanai'yi eliyle dürttü. "Hey, o kim?" diyerek gözleriyle Giyuu'yu gösterdi. "Rengoku'nun öyle bir arkadaşı olduğunu bilmiyordum." diye ekledi.

Obanai bir süre Giyuu'ya baktı. Onu tanıyordu fakat ismi bir türlü aklına gelmiyordu. Yaklaşık on saniyenin ardından "Tomioka Giyuu." şeklinde yanıtladı.

"Güzel gözleri varmış." diye mırıldandı Sanemi.

---
hadi bakalım shinomitsu&obaren mi yoksa obamitsu&renshino mu (:

Heart's Cry |sane.giyuu|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin