2. BÖLÜM -Yeni hayat-

16 2 0
                                    

Lütfen 🙏 yorum ve yıldız 🌟atmayı unutmayın.

Her yer hastane gibiydi, duvarlar bembeyaz. Sıralar, laboratuvarın ne işi vardı anlamamıştım. Birinci katta kimse yoktu, çok garip bir yerdi. Gözümü ısıran şey ise içeriye girmeden önce tabelada yazılan yazıydı. "ÖHK KURUMU" hayatımda ilk defa böyle bir kurum duyuyordum. Açılımı neydi ki? Merdivenden çıkarken babamın bana yan gözle bakarak "hâlâ merak etmiyor musun?" Bende ona bakarak "merak etmiyorum sizin yöntemlerinizi biliyorum. O yüzden hiç gözüm arkada değil. Öldürmüyor sonuçta biraz acıtıyor sadece."

Babam alışkındı böyle laflara, ağzını açmadı. İkinci kata geldiğimizde merdivenin karşısındaki kapı ve aynı ona benzer altı kapı daha görmüştüm. Bu yer sandığımdan da büyüktü. Etrafı tam incelemek için bakınırken ilk gördüğüm kapıdan uzun boylu bir adam çıktı. Bir anda göz göze geldik. Uzun boyluydu, bacaklarını saran siyah bir pantolon giymişti. Tıpkı babam gibi heybetliydi, sakalları simsiyahtı. Yaşından dolayı bir olgunluğu vardı. Annem hemen kıpırdanarak önüme geçti. Adam ise hâlâ beni incelemeye devam ediyordu. Daha sonra soğuk bir sesle "buyurun odama geçelim" dedi.

Odaya girdiğimizde babam karşıma geçti annem, çaprazıma oturdu. Adam ise koltuğuna oturarak kalemiyle oynamaya başladı. Buranın müdürü diyebilirdim onun için, ama daha başka bir aurası vardı. Sanki küçük dağları ben yarattım edası vardı. Beni hâlâ inceliyordu. Büyük ihtimal üstümdeki pijamalara bakıyordu. Gerçi şaşırmamıştı, sanki sürekli böyle gezen insanlar görüyordu. Babam elini havaya kaldırarak "Sanırım telefonda sizle konuştum?" Diyerek karşıdaki adamın onaylamasını bekledi. Cevap gecikmedi, kafasını sallayarak ufak bir tebessümle "evet bendim, duyduğuma göre iyice araştırıp gelmişsiniz?" Babam araştırmadan asla hiçbir yere adım atmazdı. Ona bu konuda güveniyordum. Gördüğüme göre de buranın bir zararı da yoktu. Normal bir kurumdu.

"Evet, tabi ki araştırmamızı yaptık, ama çok zor bulduk. Sebebi nedir?" Adam kendinden emin bir şekilde: "Sebebi sayılı kontenjanımızın olması, öyle her isteyen giremez, sizde bizden rica ettiğiniz için girdiniz zaten. Herald Vargas'a yok demek ayıp olurdu demi?" Adam ukalalıklarına devam ederken babamın kravatını gevşettiğini gördüm. Beli ki sinirleniyordu. "Bir sürü kurum var neden siz bende bilmiyorum ama her an başka bir yere de gidebiliriz, hiç problem değil." Adam bir iki dakikalığına duraksadı, daha sonra bana dönerek "Burada eğitim görmek seni heyecanlandırmıyor mu?" Ben daha konuşmadan "Derin istedi bunu zaten, kendisi çok hevesli." Babama gözümü kaydırarak yanımdaki adama döndüm ve onun yaptığı gibi ukalaca "evet çok istiyorum." Dedim.

İsmim artık Derin'di. Yapacak bir şey yok. Soramazdım, en fazla neler olduğunu kendim öğrenebilirdim. Tabi ki bunlar benim kurumda olduğumu düşünselerde ben bir şekilde kaçacaktım. Şu an sadece susuyordum. Adam anlatmaya başladı:" Derin karşında nerelerden nerelere gelmiş bir insan duruyor eğer sende istersen başarabilirsin ama bana bir söz vermen gerekiyor." Hiç umursamadan "öylemi ne hoş." Dediğimde adamın egosu zedelenmişti tekrar sırıtarak "Derin'de biraz kendini beğenmiş bir tavır gördüm. Biraz egoist sanki." Tam bir göt olduğunu keşke şimdi suratına söyleyebilseydim. Bu durum babamın hoşuna gidecek ki bana küçümseyici bir bakış attı. Annem: "Derin hep öyle, onun duruşu bu," Babam ise ellerini açarak "Derin bu işte, Derin bu." Yeni ismime nasılda hakim olmuşlardı böyle.

Adam artık bu kurumun ne işe yaradığını anlatmaya başlamıştı: "Burada kendini geliştirmek için her şey var. Haftanın yedi günüde burada olacak. Hatta kurumumuzun arkasındaki haftada beş gün çok yoğun dersler olduğu için tesislerimizde kalacak. Diğer gün dilerse kendi evinde kalabilir. Hayatı buradan ibaret olacak." O bunları anlatmaya başladığı zaman gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Haftanın yedi günü mü? Şaka falandı galiba. Annem ise "Derin zaten asosyal, bir hayatı yok. Onun için bir sorun olmaz diye düşünüyorum." Anneme öfke dolu bakışlarımı atarken adam tekrar konuşmaya başladı.

"Buradaki arkadaşlarıyla çok iyi anlaşacağına eminim, buraya giriş çıkış saatleri var tatilimiz yok. Her zaman buraya gelebilirsiniz. Burada olman gereken saatler dışında." Artık dayanamayarak sordum. "Bu neyin eğitimi, hangi deli haftanın yedi günü gelip ders görür." Adam patavatsız bir şekilde "Sizler," dediğinde  suratına bakarak anlamaya çalıştım sonrasında bir kahkaha patlatarak "Şaka tabi ki, burası sandığın kadar sıkıcı değil, dersler biraz karmaşık ama her şey var ileride sana yardım edecek bütün dersler var." Hala şifreli konuşuyordu.

Adam bana bakarak "kimliğin lazım, küçük hanım" dedi. Babama baktım, kimliğimi babam çıkartacaktı, veremezdim. "Kimliğimi evde unuttum." Dediğimde babam gülmeye başladı "Derin bu işte sorumsuzluk diz boyu."

Sonunda konuşma bittiğinde babam kalktı, adam babamın elini sıktı aynı şekilde annemin de ve en son bana elini uzatarak "çok seveceksin burayı" dedi. Elimi çekerek merdivenlere indim. Tam gidecekken adam merdivenlerden "yarın ders 08:00'de" diye bağırdı

Arabaya bindiğimde babam gergindi, annem daha da gergindi. Bana bakarak "Yasemin ile size bir yer tuttuk. Bizim gitmemiz gereken bir yer var. Yasemin'e güveniyorum. Sana iyi bakar. Bu şehirde en az bir sene durmanız hepimiz için güvenli. Soru sormayı sevmediğin için çok şanslısın Helen. Yasemin ve sen birbirinize emanetsiniz. Arada bir yanınıza uğrayacağız. Soyadınız sadece Vargas. Aileniz yok, kimseye bir şey anlatma, Helen'i sorarlarsa yani seni. Onu görmeyeli on sene oluyor diyeceksin." Bunlar yine neyin peşindelerdi. Sanırım bu sefer benimle ilgili değildi. Önemli bir şey vardı. Yoksa apar topar şehir değiştirmek çok saçmaydı.

Sonunda araba durmuştu, bir apartmanın önünde durduk. Yanlarında binalarla çevrili apartmanlar gayet şirin görünüyordu. Bu yer sessiz sakin bir yerdi. Annem bana anahtarı uzatarak, önümüzde duran binayı gösterdi. "Artık burada kalacaksınız, kurumun yurdunda kalmadığın sürece buradasın. En üst teras kat sizin. Yasemin yukardadır."

Bu denli plan proje çok tuhaftı. Sadece kafamı salladım ama bunlar bana çok aykırıydı. Beni benle bırakmalarından başka hiçbir şey istemiyordum. Babam bana baktı, bense hiç oralı olmayarak apartmanın içine girdim. Başka biri olsa bu manzarayı görse bu kız ne kadar nankör diyebilirdi. Ama hayır ben onlara ne zaman bir adım yaklaşsam geçmişim bir yara gibi sızlıyor.

İçeri girdim, asansöre bastığımda bozuk olduğunu gördüm. Merdivenle bakıştıktan sonra oflayarak yukarı çıkmaya başladım. Hem çıkıyordum hem kapıları, duvarları inceliyordum. Dairelerin hemen hepsi aynıydı, bazılarında motifler, bazılarında hiçbir şey yoktu. Üçüncü kata çıktığımda tam bir merdiven daha çıkacakken kapının açıldığını duydum. Hiç dönmedim, öylece merdivene çıkıyordum ki yumuşak bir ses buna engel oldu. "Merhaba." Bozuntuya vermedim kafamı salladım, göz ucuyla baktığımda hafif kilolu esmer bir kızdı.

İkinci merdivene çıkacakken tekrar "yeni taşındığını duydum, bir haftadır malzemeler gelip gidiyordu yukarı çıktım sahipleri gelmedi dedi." Hâlâ nereye bağlayacağını merak ediyordum. "Bize de buraya gelmek ani oldu, iyi akşamlar." Tekrar merdivenlerden yukarı çıktım. En son kat dördüncü kattı. Burada asansör yoktu aksine asansör dairesi vardı. Etrafı incelediğimde şirin bir yere benziyordu. Daha önce bu evlerin iki katı büyüklüğünde yerlerde yaşadığımız için zor olur muydu bilmiyorum. Zile bastığımda on saniye içinde kapı açıldı Yasemin bütün keyfiyle elinde de bardaklarla bana bakıyordu. Kolumdan tutarak "Hoş geldin evimize kardeşim." 

KURTLAR VE KUZULAR(YENİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin