3. BÖLÜM -Yeni İnsanlar-

23 2 0
                                    

Evin içine girdiğimde etrafı inceledim. Çok güzel şirin bir evdi. Dışarıdan durulduğu gibi küçük değildi. Mutfak ve oturma odası yan yanaydı beyaz ve mavi renk ağır basıyordu. Mutfak dolapları beyaz, koltuk krem, halılar ise maviydi. Mutfaktaki kapıdan ise büyük bir terasa çıkılıyordu. Annem ve babam bize iyilik mi yapmıştı, neyin peşindelerdi anlamadım? En son yatak odama geçtim. Küçük bir odaydı ve Yasemin'le yan yanaydı. Masam yatağım aynı diğer evdeki gibiydi. Yasemin'inki de öyle.

Evi gezdikten sonra salona geçtim. Burada ise koyu mavi koltuklar büyük bir ünite ve açık tonda mavi bir halısı vardı. Penceresi ise terasa bakıyordu. Yasemin elinde içeceklerle girdi bir tanesini bana uzatarak yanıma yığıldı. "Ne bu mutluluk?" Yasemin çok tuhaf bir kızdı. Gerçi bunu diyen benim ama benim de ondan kalır bir yanım yoktu. Gerçekten alımlı bir kızdı. Benden bir yaş on ay küçüktü. Koyu kahverengi ve dalgalı saçları, esmer teni, güzel yüz hatlarıyla baya ilgi çekiyordu. Kendisini beğenmese de içten içe onu çok beğenirdim. Fiziği çok güzeldi, bunu yapmak için sürekli spor yapardı. Her konudan benim tam tersimdi. Ben beyaz tenliydim, orta boyluydum, saçlarım simsiyahtı. Spor yapmıyordum...

Yasemin gülerek "Sen soru soramazdın, hayırdır? Yaşıyoruz işte Helen. Çok pardon Derin." Onun bu hareketleri o kadar sinirimi bozuyordu ki yine de belli etmedim. Kafamı koltuğa yaslayarak tavana baktı. "Annemsiz duramazdın, gideceğin için arabada üç dört kere gözün dolmuş gibi yapmanda çok komikti, annem kimseye inanmaz ama senin samimiyetine inanmış." Yasemin bir anda ciddileşti, kalktı ve düzgünce oturup bana döndü. "Bak bunu tartışmak için gelmedik buraya. Küçüklüğümüzden beri onların duvarları arasında sürekli dört köşeden başka hiçbir yere gidemedik. Sen onların istediği çocuk olamadığın için. Sırf olman için bir sürü onlara normal gelen anormal şeyler denediler. Bizim ailemiz normal değil. Biz hiçbir çocuk gibi de değiliz. Bizim kurtuluşumuzun günü bugün. Biraz akışına mı bıraksan? Onların istediği yere gidersin gelirsin, sonra normal hayatını yaşarsın. Beni senin başına bekçi olarak tutmuş olabilirler ama senin sayende bende kurtuldum. Sen benim ablamsın tabi ki de sana karışmaya hakkım yok. İstediğini yapmakta özgürsün."

Yasemin'i yavaş yavaş anlamıştım. Resmen bunu bir kurtuluş olarak görüyordu. Annemin, babamın telaşı neydi hiç merak etmiyordu. Belki de başları beladaydı ama o bunu takmıyordu bile. Sanki yeni doğmuş gibi hareketleri vardı. "Onlarsız olmak benim için hiç sıkıntı değil, o yüzden anlaşmanı kabul ediyorum. Bana karışıp onlara bilgi vermeyeceksin." Yasemin'in gözlerinde bir hayal kırıklığı gördüm. Bana nadir abla derdi; "Abla bu bir anlaşma değil, baştan yapmamız gerekiyordu bunu. Biz kardeşiz birbirimize sımsıkı sarılmamız gerekiyor." Yasemin'e baktım, haklıydı. İçten içe sevgi göstermesem de onu çok seviyordum. Sadece kafa sallayarak onayladım ve odama geçtim.

Kıyafetlerimi değiştirdim, çantamdan çıkardığım günlüğe tekrar baktım. Sabahki gördüğüm rüyayı unutmamak için hatırladığım kadarını yazdım. Son olarak yüzümü temizledikten sonra yatağa uzandım. Uyumaya çalışsamda her zamanki gibi uyuyamıyordum. En son dayanamayarak çantamdaki uyku hapını alıp içtim. Sonunda uyumuştum.

Sabah kalktığımda kızartma sesleri, yağ kokuları geliyordu. Mutfağa gittiğimde Yasemin'i ilk defa yemek yaparken görüyordum. Daha doğrusu yemek yapmaya çalışırken. Kreple dövüşüyordu "Ya Allah aşkına ne diye olmuyorsun. Alt tarafı krepsin. Çok sinirlendirmeyin beni hepinizi yakarım." Mutfaktaki dumanı bir nebze götürmek için aspiratörü açtım. Yasemin bana bakarak "Bu, bu işe mi yarıyormuş?" Dediğinde artık kendimi sırıtmamak için zor tuttum. Tam gidecekken "Helen çabuk gitme bir yere elini yüzünü yıka kuruma gidiyorsun. Güzelce kahvaltını yap. Geç kalma ilk günden. Bir de malum üç gün oradasın özleşiriz telefonunu açık tutmayı unutma" Dedi.

Lafını ikiletmedim. Yüzümü yıkadım, saçımı topladım. Siyah eşofmanımı, üstüne de siyah bir hırkamı aldım. İlk günden abartı olmaması için sadece bir rimel sürdüm. Mutfağa gittiğimde Yasemin çay koyuyordu. Masaya oturdum bir şeyler yemeye başladım. Yasemin kendine yulaf yapmıştı. Onu yerken bana bir şeyler anlatıyordu. "Bak babam dedi ki Helen dört yaşından beri yurt dışında, sen Derin'sin. Sizde bir tane de Derin mi vardı demezler. Senin ismin biliniyor ya biraz galiba onu kamufle etmeye çalışıyorlar. Zaten kimse anlamaz. Hiç göz önünde büyümedik, bizim hakkımızda da öyle çok büyük bir bilgi yok, kimse tanımıyor bizi. Birde canım kuruma gitmek için otobüs kartın burada. İçi dolu ama arada bir bunla gidersin dikkat çekmemek için. İlk gün nerede olduğunu bilmediğin için şoförün bırakacak" Sadece yemek yiyordum. Tamam diyordum. Tam kalkıp çıkacakken "sen ne yapacaksın üç gün?" Diye sordum.

Yasemin ise; "biliyorsun ki okulum var sonra burada bir spor salonu var oraya başlayacağım, yani anlayacağın benim rutin aynı" dedi. Kafamı sallayarak çantamı aldım. Tıpkı çocuğuymuşum gibi beni kolluyordu. Aşağıya indiğimde asansörün çalıştığını gördüm. Aşağıya indim. Siyah bir araba apartmanın önünde durmuş bekliyordu. İçeri oturduğumda camdan adamı inceliyordum. Mavi gözlü, sarışın, beyaz tenli bir adamdı. "Yeni misin?" Diye sorduğumda "Evet efendim, sizi arada ben bırakacağım, eğer başka bir şey de isterseniz beni aramanız yeterli." Biraz peltek ve ağır konuşuyordu. O da bunu çok sempatik yapıyordu. "İsmin ne?" Diye sorduğumda ise "Fırat efendim" dedi.

Kurumun önüne geldiğimde Fırat "Burası ne Kurumuymuş?" Diye sorup pişman olmuş gibi dudağını ısırdı. Bense "Birazdan öğreneceğiz" diyerek kapıyı kapattım. Ortada yolu olan her yeri ağaçlarla kaplı olan bu yer gerçekten çok güzeldi. Karşı tarafında bankları vardı. Kursa girmeden çantamdan çıkardığım sigarayı yaktım. Orada otururken suratsız rengarenk giyen bir kadın. Sert bir şekilde bana bakarak kuruma girdi. Anlam verememiştim.

İçeri girdiğimde etrafı inceledim. Laboratuvarın yanında boş bir sınıf vardı. Orayı inceleyeceğim anda "Bugün ders yukarıda" diye bir ses duydum ve sıçradım. Arkama döndüğümde elimi kalbime götürdüm. "Kokuttun mu yavrum kusura bakma?" Dediğinde hemen kafamı sallayarak "Problem yok. Ben ders için bakmıştım" diyerek odadan ayrıldım. Çok garip bir adamdı; Uzun sakalları vardı ama kafası keldi, siyah kemikli gözlükleri çakır gözlerini daha da tuhaf gösteriyordu, boyu kısaydı giyim tarzı da oldukça ilginçti.

Tekrar merdivenleri kullanarak yukarıya çıktım. Bir sürü sınıf vardı, kimse hangi sınıfta olduğumu bir türlü söylemiyordu. Artık yavaştan sinirlenmeye başlıyordum. Merdivenden çıkıp ilk kapıyı tıklattım. İçeri girdiğimde herkes okul gibi sıralarının üstünde oturuyordu. Sanırım gelecek olan da bir hocaydı. Kimisi şakalaşıyor, kimisi telefonla uğraşıyor.

Anlamak için aşağıya inmek istedim merdivenlerden ineceğim an karşıma bir kız çıktı. Leopar etekli, üstünde siyah penye ve konversleri ile baya havalı bir kız. Gözlerinin altına taktığı pırlantalarda, dudağına sürdüğü koyu tonlu ruju ve saçlarını önüne atması onu daha da gizemli gösteriyordu. O bana sertçe baktı sebepsizce; Bende ona.

Aşağıdaki lavaboya girince tekrar yukarı çıktım. Sınıfa girerek en önde oturdum. Bir anda üç dört arkadaş gurubu içeriye gülerek girdi. Birbirleriyle şakalaştıkları çok belliydi. Hemen arkasından biri daha geldi. Siyah mini etekli, üstüne siyah bluzu ve takılarıyla baya süslüydü. Kısa, maşa ile kıvırmış yana atmış saçlarıda hoş görünüyordu. Gayet gençti.

Bana baktı: "Derin Hanım hoş geldiniz. Ben İrem Güneş, kurumu gezdiğinizi varsayıyorum, ilk dersiniz mitoloji." Burası nasıl kurumdu böyle. Mitoloji diye ders mi var? Ya da bu kadın neden kasıla kasıla konuşuyor? Kim bu kadın? 


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KURTLAR VE KUZULAR(YENİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin