3

164 28 7
                                    

Siz dayanılmaz bir "Günaydın"sınız

Sabah sabah insanı ayağına getiren

Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren

Siz çocuk ağızlı bir "Günaydın"sınız

(Gülten Akın)

Tüm olanların üstünden üç ay geçmişti. Jimin ilk günlerde oldukça zorlansa da zamanla rutin hayatına geri dönmüştü. Bir şeyleri mantık çerçevesine oturtmaya çalışmaktan da çoktan vazgeçmişti çünkü düşündükçe içinde biraz daha kayboluyor ve sonu görünmeyen bir labirentin içine giriyordu. Hiç olmamış, hiç yaşanmamış gibi davranıyordu.

Ancak tüm bu uğraşlarının tek bir telefonla yıkılacağını bilemezdi.

Telefonu çaldığında yemek molasındaydı ve Yoongi ile sohbet ediyordu. İşi gereği onu arayan bilinmeyen numaralara alıştığından, hiç şaşırmadan "Merhaba, ben Park Jimin." diyerek açmıştı telefonu.

"Biliyorum Bay Park,"

Tanıdık sesi duyar duymaz, içinde bulunduğu müzenin başına yıkılıp onu bir toz tanesine çevirmesini umut etmişti.

"ben Jeon Jungkook. Birkaç ay önce bir öğrenci kabilesiyle gelmiştim, beni hatırladınız mı?"

Jimin telefonu kulağından çekip göğsüne koydu ve derin bir nefes verdi. Aylardır içinden söküp çekmeye çalıştığı bütün o hisler yeniden göğüs kafesini sarmış, kalbine işkence etmeye başlamış gibiydi. O sırada Yoongi endişeli bir şekilde onun koluna dokundu. "İyi misin?"

Kafa sallayıp hiçbir şey olmamışçasına gülümsemeye çalıştı. "İyiyim, hemen geliyorum." Kahvesini masaya bırakıp telefonu yeniden kulağına koydu ve hızla müzenin içinden çıkıp bahçeye doğru ilerledi.

"Bay Park? Orada mısınız? Telefon mu çekmiyor acaba.."

"Ah, Bay Jeon üzgünüm." dedi sesi titreyerek. "Yemekhanedeydim, çıkmam gerekiyordu."

"Yemek mi yiyordunuz?" Sesi gergindi. "Yanlış bir zamanda aramışım, özür dilerim. En iyisi sonra arayayım-"

"Hayır!" diye durdurdu onu Jimin. "Konuşabiliriz. Yani, konuşun lütfen." Yalvarır gibiydi. Lütfen konuş, seni sonsuza kadar dinlerim.

"Tekrar özür dilerim. Aslında yeni bir öğrenci kabilesi getirmek istiyordum, çalıştığım resim kursundaki öğrencilerim buraya gelmeyi çok istedi ama kiminle konuşacağımı bilemedim. Bir tek sizin numaranız olduğu için sizi aradım. Keşke aptal gibi öğlen saatinde aramasaydım ama..."

Jimin kıkırdayıp "Sorun değil." diye yeniledi.

Jungkook'un telefonun diğer ucunda derin bir nefes verdiğini duydu. "Teşekkürler.. Ben ve öğrencilerim için bir randevu oluşturabilir misiniz? Tabi eğer benim için ayırabileceğiniz bir zaman varsa."

Jimin gülümsedi. Onunla sadece telefonda konuşuyor olmasına rağmen ellerini nereye koyacağını bilmiyordu. "Bu hafta içinde tüm günlerim dolu ama diğer hafta sizi çarşamba veya perşembeye alabilirim. Uygun mu?"

"Tabii ki!" Sesi rahatlamış gibiydi. "İstediğiniz güne alabilirsiniz, bana detayları mail olarak gönderirsiniz. Size uyarım. Teşekkürler Bay Park ve yeniden özür dilerim. Size bir yemek borcum olacak."

"Tabii ki, mailinize gönderirim. Ayrıca yemek konusunu bu kadar kafaya takmanıza gerek yo-"

"Lütfen... Birisi beni yemeğimin ortasında küçük veletlere randevu almak için arasaydı onu öldürmek isterdim. O yüzden bunu önemseyeceğim. Attığınız maile sevdiğiniz yemekleri yazarsanız sizin için güzel mekanlar bulabilirim."

İlya | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin