İlkay aniden gözlerini açtı. Sanki kalbi göğüs kafesinin içinde değilde dışarıda atıyor gibiydi. Hemen eli komodinin üstündeki suya attı bu su gerçekten mucize gibiydi. Bir damlası bile insana yetiyordu. İlkay az da olsa kendine gelmişti. "Bu nasıl rüyaydı kabus muydu? Kabus ise o nur neydi öyle peki rüyamda ki o genç hiç bir ses ve yüz bana bu kadar huzur vermemişti." Diyerek uykusunu kaçıran düşünceler içerisinde sabaha ulaşmıştı. Geceyi uykusuz geçirdiği her halinden belliydi ama o bu uykusuzluk ve yorgunluğu umursamadan okyanus gibi düşüncelerin arasında kaybolmuştu. Bir an da annesinin kapıyı tıklaması ile okyanusun derinliklerinden gerçek hayata döndü. Annesi içeri girip "kızım böyle oturup ne yapıyorsun hadi hazırlan kahvaltı hazır hem bugün çok işimiz var daha senin için alışveriş yapacağız." "Ne alışverişi anne benim şuan ihtiyacım yok." "Nasıl olmaz kızım iki gün sonra kursa gideceksin bu kıyafetler olmaz sana tesettüre uygun kıyafetler almalıyız."
"Ne! Ben o sizin giydiğiniz kıyafetlerimi giyeceğim asla giymem."
"Kızım ama şey dün ki tavrından sonra düşüncelerinin değiştiğini düşünmüştüm yoksa geri mi vazgeçtin." O anda İlkay oynadığı oyunu hatırlayarak repliğini unutan doğaçlama yapan tiyatrocu edası ile geri toparlamaya çalıştı. "Anneciğim kusura bakma insan bir anda düzelmiyor işte çok ani tepki verdim demi özür dilerim. Anne şöyle yapsak ben bir anda öyle giyinemem her şey yavaş yavaş olsa şimdilik. Sadece kafamı kapatarak gitsem senle birlikte kıyafetlerime bakalım oraya uygun ne varsa onu götüreyim bir kaç tane de senin şallarından alsam yeterli olur mu? Zaman geçtikçe daha tesettürlü olmaya çalışırım." Annesi İlkay' a güven vermek ister gibi ses tonunu değiştirip merhametle yanaklarını tutup "benim güzel, melek yüzlü kızım sen de haklısın hiç bir şey bir anda olmaz en iyisi senin dediğin gibi yapalım. Kurs da ki hocaların ve arkadaşların çok anlayışlı senin bu halini anlayışla kabul edeceklerdir sonuçta hepsi Kur'an talebesi Kur'an hizmetkârı oraya gidince daha iyi anlayacaksın İslam ahlakı ile Kur'an ahlakı ile bezenen bir insanın nasıl olduğunu daha iyi göreceksin. İnşallah sende Kur'an ahlakıyla bezenen iyi bir İslam hanımefendisi olursun. İlkay annesinden duyduğu İnşallah kelimesini kullanarak annesine cevap verdi. İlkay'ın kursa gitmesine iki gün vardı bu iki gün sanki film videosunu hızlandırmış gibi geçti ve kursa gitme günü gelmişti. Hancıoğlu ailesinin gözlerin de bir hüzün olsa da yine de büyük bir rahatlama gelmişti. Sonuçta İlkay düşündüklerinden vazgeçmiş İslam' ı, Kur'an' ı, peygamber efendimizin sünnetini öğrenmeye gidiyordu. Hancıoğlu ailesinin dilinde tek bir dua vardı. "Rabbim sen İlkay'ımızı muvaffak eyle onu senin yolunda hizmet eden kullarının arasına kat, her daim İslam' a hizmet eden bir müslüman olsun." İlkay ise sanki Oscar alacak oyuncular gibi uslu kız rolünü çok iyi oynuyordu.
Kursun kapısının önüne gelince İlkay binaya baktı aslında buranın çok farklı bir huzuru vardı. Çiçeklerle, ağaçlarla donatılmış çok güzel bahçesi vardı. Kurs beş katlı idi. Bahçesinde ise bir kaç bank ve kamelya vardı. Bir kaç öğrenci kamelya ya oturmuş ders çalışıyorlardı. Hancıoğlu ailesini görünce biraz çekindiler ama yine de meraklı gözlerle baktılar çünkü bütün kurs Turgut Bey' i ve Türkan Hanım' ı tanıyorlardı ama İlkay'ı ilk defa gördüler. Selim kardeşine dönerek " canım biricik kardeşim biz senle burada vedalaşım ben içeri girmeyeyim. İlkay'ım hakkını helal et son zamanlarda belki kalbini çok kırdım ama sen en sonunda doğru yolu buldun Rabbim seni muvaffak eylesin İnşallah dedikten sonra kardeşine sıkıca sarıldı. İlkay abisinin kolları arasında "helal olsun abiciğim sen her zaman çok haklıydın ama aklım başıma geldi burada bir sene eğitim alıp evime geleceğim belki senin gibi tıp okur doktor olurum diyerek göz kırptı. Abisiyle vedalaşıp içeri girdiler girişteki idare odası yazılı kapıyı tıklatıp odaya girdiler. Oda da çok sevecen ama yine de sert mizaçlı bir hanım karşıladı. Turgut Bey' i ve Türkan Hanım'ı görünce ayağa kalkıp "hoşgeldiniz" dedi. Turgut Bey İlkay'ı göstererek "kızım İlkay liseyi yeni bitirdi. Bu sene üniversiteye gitmeyip kursumuz da eğitim görmek istiyor." Mukaddes Hanım yüzünde sevinen bir ifadeyle " Maşallah Turgut Bey İlkay'ımız ne güzel düşünmüş eğer istenen belgeleri getirdiyseniz kaydını hemen yapalım." Türkan Hanım "Mukaddes hocam biz hazır bir şekilde geldik bugün başlasa olur değil mi?"
"Tabi ki Türkan Hanım hemen başlayabilir Ayşe hocasını çağıralım yatakhaneye yerleşmesine yardım etsin. İfakat hocanın sınıfına kayıt edelim derslerine de yarın itibariyle başlar. İfakat hocamızın ders saati bitti artık Ayşe hocasıyla akşam etütüne katılır. İlkay ailesiyle vedalaşıp Ayşe hocanın gösterdiği yatakhaneye yerleşti. Yatakhane de altı yatak vardı. İlkay içinden bu kadar kişi bir odada nasıl kalabiliyor diye düşünürken Ayşe hocanın sesiyle kendine geldi. "Canım burası senin yatakhanen bu da yatağın diğer beş kişi ile aynı zamanda sınıf arkadaşların birazdan tanışırsın. Ben de etüt hocan olacağım sabahları da İfakat hocamın derslerine katılacaksın. Şimdi en iyisi eşyalarını yerleştir ikindi namazından sonra etütümüz var sonra da akşam yemeği ders de görüşürüz. İlkay ise içinden şöyle diyordu "nasıl olsa bir ay sonra buradan kurtulacağım neden yerleşeyim ki." İlkay yine de uslu kız rolüne devam ettiği için ikindi namazını ailesinden gördükleriyle, çevresinden kopya çekerek kursun mescidin de kıldı. Alnı secdeye değdiğin de ilk defa böyle huzurlu bir duygu hissetti. Yine de nefsinin hırsına tekrar kapıldı. "Aman ne sıkıcı ne yorucu bir şey bu namaz bizimkiler bunu her gün bıkmadan nasıl kılıyorlar?" Diye düşünürken çevresindekilerin bakışlarını üzerinde hissetti. Yanına güzel ve temiz yüzlü iki kız yaklaştı kızlardan biri sevecen ama sanki diğeri biraz sinirli gibi duruyordu. Sevecen olan kız söze başladı "hoşgeldin ben Zehra bu da arkadaşım Hatice seninle hem sınıf hem de yatakhane arkadaşız galiba sen de liseyi bitirip gelmişsin biz de liseyi bitirip geldik yeni geldik sayılır iki hafta oldu."
"Hoşbulduk hayatım ben de İlkay ama kusura bakma burada kimseyle arkadaşlık kurmak istemiyorum sakın beni yanlış anlama bu kişisel bir durum değil." Deyip sınıfa doğru istemsizce gitti. Etüt başlamıştı İlkay'ın hala üzerindeki garip bakışlar bitmiyordu. Galiba bunda takındığı tavrının katkısı vardı. Ayşe hoca sınıfa girdi ve sınıfı selamlayıp oturdu. "Kızlar nasılsınız galiba kursa alışmaya başladınız iki hafta olacak ama bugün aramıza yeni bir arkadaşımız katıldı. "Kursumuzun vakfının başkanı Turgut Bey'in kızı İlkay, canım kendini sınıfa tanıtmak ister misin?" İlkay istemsiz bir konuşmayla " Hayır şuan konuşmak istemiyorum." Ayşe hoca İlkay'ın bu tavrına her ne kadar şaşırdı ise de İlkay'ın sınıfa ve kursa kolay alışabilmesi için ona sorular sorup rahatlatmak istiyordu. " İlkay canım galiba liseyi yeni bitirmişsin burada sadece yüzüne eğitimi mi alacaksın yoksa hafızlık da yapmayı düşünüyor musun?" İlkay Ayşe hocanın sorusuna çok şaşırdı çünkü hafızlık kavramını ilk defa duydu belki de ailesi defalarca yanında söylediler ama ilk defa bu kelime dikkatini çekmişti. Sanki bu kelime kalbine ok gibi fırlatılmıştı. Şaşkınlıkla dillerinden şu sözcükler döküldü "hafızlık mı?" "Hafızlık ne demek ki?"Arkadaşlar yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLE GİDEN YOL
Tâm linhİlkay liseyi yeni bitirmiş. Ailesi zengin ve dindardır. İlkay ise arkadaş çevresinden etkilenerek Müslümanlığın dışında olan hareketler yapmaya başlamıştır, bu davranışları ailesini ve bilhassa babası Turgut Bey'i üzmektedir. Turgut Bey yumuşak bir...