Bu bölümü yazmam için kaybettiğim heves ve ilhamımı geri getiren Hyunjin_lovyouse <3
"Yakalayamazsın ki!"
Hem hızlı koştuğu için hem de kahkahalarla güldüğü için nefes nefese kalmıştı. Etrafta kendilerine şaşkın bakışlar atan birkaç çalışan olduğunu biliyordu fakat o an bu en son umursadığı şey bile değildi çünkü çoktan kendisini oynadıkları küçük oyunlarına kaptırmıştı ve bu aptalca oyunun bitmesini istemiyordu.
"Bebeğim dikkat et, düşeceksin."
Oldukça yorulmasına rağmen yine de yakalanmamak için hızla koşmaya devam ediyordu. Bir boya kovasının üstünden adeta atlayarak geçtikten sonra kafasını arkaya çevirip sevgilisinin ne kadar yakınında olduğunu kontrol etmek istedi, bu hamle yüzünden bir ayağı başka bir kovaya takıldı ve az kalsın yalpalayarak yere düşecekti ki refleksle iki eliyle de duvara tutunduğu için son anda ayakta kalabildi. Ardından yaşadığı farkındalıkla ellerini hızla duvardan çekmişti fakat ellerini kaplayan mavi boya çoktan beyaz duvarın üzerinde bir çift el izine sebep olmuştu. Gözleri panikle büyürken istemsizce bir adım geriledi.
"Hayır... Özür dilerim, berbat ettim ."
Bir duvara bir de ellerindeki boyaya bakarak yaptığı şeyin ne kadar çocuksu olduğunu fark ettiği için utanmıştı. Oysa ona az önce durması için seslenmişti, aptal gibi inat etmek yerine sözünü dinlemeliydi. Bazen onu hak etmediğini düşünüyordu, bu düşünce zihnine gizlice öyle bir yerleşmişti ki böyle basit şeyler bile sürekli ona bu 'gerçeği' hatırlatıyordu.
"Gerçekten çok üzgünüm çocuk gibi davrandım, yeni boyanmış duvar mahvol-"
Ensesinde hissettiği nefesle irkildiği için cümlesi yarıda kesildi, kalbi bu ufak şeyle bile göğsünden çıkacakmış gibi atarken vücudunun iki yanından geçerek duvarla buluşan ellere şaşkınlıkla baktı. Yüzü hafifçe yana döndüğünde kendisine gülümseyen sevgilisinin güven verici hissiyatı sayesinde içini yiyip bitiren tüm güvensizlikleri anında sessizleşmişti. Artık mavi el izlerinin hemen yanında bir tane de kırmızısı vardı, az önce mahvolduğunu düşündüğü duvarın görüntüsü şimdiyse içini ısıtıyordu.
"Elinin değdiği her şey güzelleşiyor Hyunjin."
Kulaklarına dolan fısıltı sayesinde yüzünde oluşan gülümsemenin ardından arkasını döndü ve kendisine dünyada kimsenin bakamayacağı gibi bakan sevgilisinin dudaklarıyla kendi dudaklarını birleştirdi.
Ayrıldıklarında "Seni seviyorum." diye mırıldandı gözleri kapalıyken.
"Seninle ilgili olan her şeyi seviyorum."
•••
Cıvıldayan kuş sesleri bugün Minho'nun yalnızlığına eşlik ediyordu. Minho dün akşam yerleştiği otel odasının dar balkonuna çıkmış, demirliklere tutunarak temiz havayı solumaya çalışıyordu. Gözleri kapalıydı ve güçsüz rüzgar saçlarını yavaşça dağıtıyordu.
Hayatının büyük bir bölümünde erkenden uyandığı için balkona çıkıp güneşin doğuşunu seyretmeyi kendine huy edinmişti. Eğer güneşe geç kalırsa doğaya şans verir, seslerin ve sessizliğin tadını aynı anda çıkartırdı. Bu anlar Minho'nun yalnız kaldığı tek an değildi fakat ona kalırsa en zevklisiydi. Balkonda daha uzun kalmayı planlıyordu ki aklına doluşan düşünceleri huzurunu yavaş yavaş kaçırmaya başlamıştı. Kore'ye döndüğü zaman uğraşması gereken şeyleri düşündükçe demirleri tutan elleri sıkılaştı. Kendi hayatı için dahi söz hakkına sahip olamayışı kadar gururunu kıran başka bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIX FEET UNDER - Hyunho
Fanfiction"Yemin ederim, sana verebileceğim tek şey bolca acı ve istemeyeceğin kadar gözyaşı." "Acı da senden gelsin, gözyaşı da..."