3: Flame faded, now only echoes remain.

93 17 38
                                    

Hızlı yazmaya çalıştım, okurken keyif alın <3

Yağmur yeni yeni dinmiş, kokusunu geride bırakmıştı. Hyunjin, ellerini kabanının cebine yerleştirmiş yolda yürürken şakalaşmak için arada sevgilisinin omzuna çarparak ilerliyordu.

Birkaç adım sonra tekrardan çarpmak için kendisini yana savurmuştu ki bu sefer geri çekilemeden vücudunu saran kollarla kıkırdadı.

"Yakaladım, kaçamazsın."

Hyunjin, kurtulmak için ne kadar çabalarsa çabalasın başarısız olacağını bildiği için en başında, kabullenmişlikle kendini güvenli kollara bıraktı. Kurtulmak istemiyordu da zaten, sonsuza kadar bu şekilde kalabilirdi. Ellerini karnının üzerinde birleşen ellerin hemen üstüne koyarak başını hafifçe yana çevirdi. Gözleri ışıl ışıl parlıyor, böylece yaşadığı tüm güzel duyguları dışarı kolayca yansıtıyordu.

Hemen önündeki dudaklara karşı "Kollarında huzurluyum, kaçmam ki." diye fısıldadı, nefesleri birbirine karıştıkça istemsizce dudakları yukarı doğru kıvrılıyor, gözleri kapanmamak için direniyordu.

"Gözlerin..." dedi karşısındaki beden. "Daha önce hiç duymadığım bir masal gibi, Hyunjin. İçinde kaybolmak istediğim bir dünya barındırıyor. Bu dünyayı benden başkasına asla gösterme."

Hyunjin midesinin heyecanla kasıldığını hissederken birkaç saniye ne cevap vereceğini şaşırdı. Ondan böyle güzel sözleri ne kadar sık duyarsa duysun hala ilk günkü gibi etkileniyordu.

"Paris'in griliğini tek başına renklendiriyorsun meleğim."

Hyunjin karşılık veremediği ve art arda aldığı iltifatlarla yanaklarının kızardığını, serin havaya rağmen yüzünün sıcakladığını hissediyordu. Gözlerini utandığı için kaçırdığında kulaklarını dolduran melodik kahkaha sesiyle bir elini yalancı bir sinirle sevgilisinin karnına geçirdi.

"Bilerek beni utandırıp bununla eğlenemezsin."

"Benim bebeğim utanmış mı?" Etrafa baktıktan sonra ilerideki bir kitapçı dikkatini çekti. "Gel, bebeğime bir hediye alayım da affetsin beni."

Hyunjin kıkırdayarak sıkıca tuttuğu elinden kendisini çekerek ilerleyen bedenin peşinden sürüklendi.

"Ya! Aşkım ne alacağız ki kitapçıdan? Otelde her aradığım kitap var zaten."

Gerek olmadığını söylemesine rağmen kararından vazgeçmeyen sevgilisi ilerlemeye devam ediyordu.

"Sevgilime güzel bir günlük alacağım."

Hyunjin duyduğu şeyle güldü ve gözlerini devirdi. "Günlük tutmak çok saçma ama yaşlı olduğun için seni yargılamayacağım."

"Büyüğüne saygılı ol."

Kitapçının hemen önünde durdular. Ellerinden sıkı sıkı tuttuğu sevgilisini biraz daha kendisine yaklaştırdı.

"Günlük tutmak saçma değil Hyun. Anılarını her zaman hatırlamaya devam edebilirsin ama hislerin bebeğim. Hisler unutulur." Biraz daha yaklaştı Hyunjin'e. Bir elini kaldırıp çenesinden nazikçe tuttu ve baş parmağını yavaşça dudağının üstünde gezdirdi. "Sana şu anda hissettirdiklerimi yıllar sonra da hatırlamak istemez misin?"

Hyunjin istemsizce yutkundu, dudağının üstündeki baskının tüm vücudunda yarattığı reaksiyonu hiç olmadığı kadar hissetti. Esen rüzgar vücudunun hafifçe titremesine sebep olduğunda boşta kalan eliyle sevgilisinin kabanına tutundu fark etmeden. Bacakları güçsüzleşiyordu en ufak temaslarında.

SIX FEET UNDER - HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin