10. BÖLÜM: YANSIMA

68 26 80
                                    

Selamlar! uzun zamandır bölüm atmıyorum. Bu bölümü tamamlamak zor oldu çünkü son zamanlarda pek yazamıyorum. Umarım beğenirsiniz. yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın, keyifli okumalar. 💙🔗

 

Hayatımızdan geçen insanları unuturuz. Ama içimizdeki kırık aynanın parçalarında, onların yansımaları ölene dek saklanır. Bora'nın, Ala'nın hayatından geçecek biri olacağını hiç düşünmemiştim. Her şeye rağmen birlikte olacaklarını ve hayatlarının son gününe kadar, hatta sonraki hayatlarında ve bundan önce kaç hayatları varsa birlikte olacaklarına emindim. Bora ona öyle bir bakıyordu ki onları tanımayan biri bile böyle düşünürdü. Aynı damarda akıyorlardı ama biri kan, biri zehirdi. Bunu fark ettiğimde arkadaşım için hissettiğim hüzün öfkeye dönüşemeyecek kadar kaplamıştı zihnimi.

Sırtımı yasladığım duvar oturduğum zeminden daha soğuktu. Sırtımı yasladığım her şeyin birer birer yıkıldığını düşünüp sanki bu duvar da tuzla buz olacakmış gibi doğruldum ve ayağa kalktım. Koray yarım saattir olduğu gibi beyaz kapının önünde ileri geri yürüyordu. Kapı iki yana açılınca Zülal çıktı ve elindeki eldivenleri çıkarırken sıkıntıyla iç çekti.

"Nasıl?" diye sordum hemen.

Konuşmadan önce, uzun bir tartışmadan çıkıp sakinleşmeyi bekliyormuş gibi bekledi. "Uyuyor. Verilen zehir hayati bir tehlike yaratmamış ama kalıcı hasarlar bırakabilirdi."

"Nasıl hasarlar?" Koray bunu sorduktan sonra yanıma gelip elini belime koydu.

"Bazı kasların çalışmaması ya da bazı hastalıklar." dedi Zülal. Kafasındaki renkli boneyi çıkarıp kestane rengi saçlarını açtı.

"Şimdi iyi değil mi?" Sesim ağladığım için titrek çıkıyordu.

"Merak etme. Biraz dinlenmesi lazım. Midesini yıkadık."

"Görebilir miyiz?" Belimdeki eli tutuşunu sıkılaştırdı.

"Uyandığında haber vereceğiz. Şimdi gidip biraz dinlen lütfen." Bakışları yumuşadığında kafamı itiraz ederek iki yana salladım.

"Doğru söylüyor. Kendine gelmen lazım." dedi Koray.

"Burada bekleyeceğim. Onu koruyamadım." Onu kendi ellerimle bu işin içine atmıştım.

"Seni böyle görürse bir şey olduğunu sanıp korkar ve korktuğu zaman susmuyor. Lütfen." Koray doğru söylüyordu. Kendime çeki düzen verip karşısına çıkmam ve ona hiçbir şey olmadığını söylemem gerekiyordu. Aynı zamanda Bora'nın onu zehirlediğini de öğrenmemeliydi. Geçmişini zehirleyen adamın, bunu bedenine de yaptığını bilse geleceği de zehirlenirdi.

Başımı sallayıp beni odama götürmesine izin verdim. Kıvanç ve adını bilmediğim bir hırsız Ala'nın kapısında nöbet tutacaklarına söz vermişlerdi. Üst kattaki on altıncı halkaya geldiğimizde küçük çantanın içinden kapının kartını çıkarıp sensöre tuttum ve açılırken çıkan sesi duyduktan sonra içeri girip Koray'a baktım.

"Gelsene." dedim kapının önünde dikildiği için. Kararsızca etrafına baktı ve sonunda içeri adım attı. Kapıyı arkasından kapattığımda içeriyi inceliyordu. Ala'nın odayı temiz tutmasına ilk defa şükrettim.

"Bize verdiği odaya bak bir de buna." diye mırıldandı elleri ceplerinde etrafı izlerken.

"Sen çoğu şeyimi beğenmiyor olabilirsin ama lüks içinde yaşıyorum." Gözlerim yatağın, Ala'nın yattığı tarafına takılınca burnumu çekip alıştığım gözyaşlarını durdurmaya çalıştım.

"Manzaran da güzelmiş."

"Seninkiyle aynı." dedim dolaptan siyah tayt ve siyah boğazlı bir kazak çıkarırken.

ZİNCİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin