Değişiyor insan, seni tanıdıkça

133 27 20
                                    

Yazarın anlatımından

Kim Taehyung eğitimli bir ailede doğup büyüyen bir çocuktu. Disiplin içinde büyümüştü. Ebeveynleri de bizzat öyleydi. Babası orduya hizmet eden birisiydi. Şu anda Kuzeyde cephede idi. Annesi ise Japonya'da. Onun yanından buraya gelmek zor olmuştu. Çünkü doğduğu yeri ve annesinin yanını terk edip savaşın ortasına gelmek cesaret isterdi. Babası gibi sert duruşu olan bu oğlan babasının bu isteği ile hemen gelmişti Kore'ye. Bindiği gemi Kore'ye demir atar atmaz anlamıştı. Burası ona çok şey yaşatacaktı. Çünkü bir savaşın ortasına gelmişti. Ellerinde çiçek olan insanlar değil silah olan insanlar karşıladı onu. Oysa bir öğretmendi o. Öğrencilerine savaşın ne denli kötü olduğunu anlatırken bir savaşçının oğlu olması ne komikti ama! Çoğu huyu hatta görünüşü bile babasına benziyordu. Sertti, otoriterdi, geriye adım atmazdı. Ancak sınıfına girdiği anda öğrencileri içini yumuşatıyordu. Onlara Japoncayı zorla öğretiyor olmak biraz can sıkıyordu. Annesi bir Koreliydi çünkü. Melezdi Kim Taehyung. Babası annesini Japonya'da görüyor ve ona aşık oluyor. Kimseyi dinlemeden evleniyor, yıllar önce. Şimdiyse tek çocukları oydu. Verilen değer ve gösterilen  ilginin büyüklüğü çok fazlaydı.  Sonunda ise ailesinin gurur duyacağı bir evlat olmuştu değil mi? Savaşın ortasında ders veriyor olmak yeterli miydi?

Kore...annesinin memleketi bahsettiği gibi değildi. Annesine göre her sokak düzenliydi. Herkes güler yüzlüydü. Ancak burası şu an öyle değildi. Tam tersine öfke vardı her suratta. Her sokakta bir yıkım, her insanda bir nefret duygusu vardı. Taehyung buraya böyle gelmek istemezdi ancak durum ve şartlar bu durumda gelmesine neden olmuştu. Çok şey öğreneceğini düşünüyordu ki öyle de oluyordu.

Limandaki birkaç idama denk geldiğinde etkisinden kaç gün çıkmadığını bilmiyordu. Sinirliydi buna. Ancak yapması gereken şey işine bakmaktı. Etrafındaki askerlerden de rahatsız oluyordu. Karakola yakın yaşıyordu. Babası ona iyi bir ev ayarlamıştı. Hatta askerlerle korunmasına bile gerek olduğunu söylemiş, Taehyung reddetmişti. Kimse bilsin istemiyordu bir askerin oğlu olduğunu.

Kim Taehyung sakin, düzenli ve otoriter birisiydi. Lafının iki edildiğini, karşı gelindiğini asla hatırlamıyordu da. Ta ki o gazeteci ile tanışana kadar. İlk karşılaşmalarında bile sinirini bozan o genç sınırlarını zorluyordu. Onu sevmediği aşikardı. Ancak asla çizgiyi asacağını düşünmüyordu.  Yüzüne atılan yumruğu asla unutmuyordu. Kimse ona saygısızlık yapmazken o gencin öyle fevri hareket etmesi onu şaşırtmıştı. Iki zıt kutup gibilerdi. Ama iki gün karakolda kaldığını duyunca hak etmediğini düşünmüştü.   Askerlerin onu kötü bir şekilde dövdüğünü görmüştü. Bir tartışma bu kadar ileri gitmemeliydi. Suçunu kabullenmiş şekilde soluğu Namjoonun yanında almıştı. İki gün vicdanı asla rahat etmemişti. Gazeteci çocuk,orada yaşayamazdı. Vücudu zaten güçlü değildi hastalanırdı. Onu düşününce çıkarmasını istemişti. Sanki bir sipariş veriyor gibisine basit bir şekilde de çıkarılmıştı. Ancak gitmemişti gazetecinin inadı tam tersine daha çok alevlenmişti. Taehyung onun bakışlarından anlıyordu kendisini fazla sevmediğini. Normalde umrunda olmayan bu düşüncesi nedense yalnız kaldığında kalbini dürtüyor kötü biri olup olmadığını sorgulatıyordu. En sonunda karar vermişti. Biraz zalim davranmıştı gazeteci çocuğa. İlk karşılaşmalarında üsten bakışı ve onun yüzünden hapise girmesi kabul edilemezdi. Şimdiyse ona olan bakış açısını değiştirmek istiyordu. Bunu neden yaptığını da kendine açıklayamamıştı. Ancak dedikleri aklını meşgul de ediyordu.

"Uzak dur benden o zaman öğretmen. Bu hayatla savaşıyorum zaten. Bir de sen çıkma başıma. Gücüm yetmez, deliririm."

Aynen böyle demişti gazeteci çocuk. Ve aklından çıkmamıştı bu sözler. Bir bela gibi başında olduğunu söylemişti ona. Oysa kendisi de gazeteci çocuk için aynı şeyleri düşünüyordu. Ama işin ucu en çok Seokjine değiyordu. Derin bir nefes aldı. Sandalyesinde geri yaslandı. Okuduğu kitaptan hiçbir şey anlamamıştı üstelik. Sertçe kapattı kapağını. Çalışma odasındaydı. Yapacak bir şeyi olmadığında gelir kitap olurdu. Sonra birden aklına o gelivermişti işte. Nedenini bilmiyordu. Düşünmemişti de, ansızın yüzü belirmişti aklında. Taehyung ayağa kalktı ve mutfağına gitti. Tek başına yaşadığı bu evde her işini kendi yapıyordu. Bir hizmetliye gerek duymuyordu. Evi biraz büyük olsa da idare ediyordu işte. Kendine bir su aldı ve bahçeye çıktı. Köşedeki sandalyeye oturdu ve birkaç ağacın serinliğini hissetti. Cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Dumanını içine çekti yavaşça. Bu gazeteci çocukla hep böyle mi olacaktı? İkisi de birbirinden nefret mi edecekti? Hayır ondan nefrette etmiyordu. Artık ona karşı ne hissettiğine anlam veremiyordu.  Ama düşmanda olmak istemiyordu. O gece takip ettiğinde söylemesi gereken şey bambaşkaydı. Düşmanım değilsin sen diyecekti, aramızdaki bu çocukça savaşı bitirelim diyecekti. Ancak hayatın gerçeğini hatırladı. İki düşmanlardı hakikaten ve çocukça olmayan çok korkunç bir savaşın içindeydiler de. Kafasını iki elinin arasına aldı. Başı ağrımaya başlamıştı.

Jolie Laide Taejin/ Vjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin