Pencereden odama sızan güneşin ışığıyla uyandım. Sabah olmuştu.
Mutfaktan sesler geliyordu.Sanırım hepsi uyanmış. Biri hariç Fatoşşş.Elimi yüzümü yıkamaya lavaboya gittim. Aynaya baktığımda şişmiş gözlerimi gördüm. Bugün çok uyudum sanırım.Saate baktım 11.21 di. Gerçekten çok uyumuşum.
Elimi yüzümü yıkadım. Tam suyu kapatırken aklıma bir şey geldi. Gidip Fatoş'u uyandırayım. Elime az bir şey su aldım. Yavaşça içeri girdim. Suyu Fatma Nisa' nın yüzüne sıçrattım. Bir anda sıçradı.
"aaaa" diyerek uyandı. Karşısında beni görünce güldü. " Ablaa korktum" dedi. Güzelim ya hiç kızmazda. Fatoş dememize bile kızmaz. Güzel kalplim.
" Günaydııın" dedim hiçbir şey olmamış gibi. " Hadi gel kahvaltı yapalım" diye de ekledim. "Tamam ben yüzümü yıkayıp geleceğim" dedi.Bende mutfağa doğru gittim.Tüm aile toplanmış kahvaltı yapıyordu. " Günaydın" dedim.
Hepbir ağızdan günaydın dediler. Ukte yanını gösterdi oturmam için. Yanına oturdum. Sohbet ederek yemeğimizi yedik. Kahvaltıdan sonra herkes dağıldı.Hava soğuktu ama yine de biz ukteyle yürüyüşe çıkmak için aşağı indik. Ama diğer çocuklar da peşimize takıldılar. Ve tutturdular saklambaç oynayalım diye. Bizde tamam dedik. Yaren ile Fatma Nisa, Can ile Yavuz'u çağırmaya gitti. Onlar evde telefonda takılıyorlardı.
Onlarda geldikten sonra oynamaya başladık. İlk Can'ı ebe yaptık. Sonrada Yaren'in fikri olan öğretmen geldi yaparak kaça kadar sayacağını bulduk. Yetmişe kadar sayacaktı.
O saymaya başlarken bende saklanacak yer aramaya başladım. Yaren, Fatma Nisa, Beyza, Beril benim peşime takılmışalardı. Benimle saklanmak istiyorlarmış.
Taşlıkların oraya gittim. Can dut ağacında sayıyordu. Kayalıklarda dut ağacının çaprazında. Büyük bir kayanın arkasına sakladık. Hep birlikte zor sığıyorduk. Ama umarım yakalanmayız. Can bizi aramaya başladı. İlk başta erik ağaçlarının oraya gitti. Aslında Yavuz oraya saklanmıştı ama sessiz ve seri bir şekilde sürekli yer değiştirdiği için bulunmadı.
Kolumda bir sızı hissettim.Biri bir şey atmıştı. Tekrar attı. Bu bir taştı. Sağ baktım kimse yoktu. Sola baktım üstü mavi bir çadırla kapatılmış samanların arkasına saklanmış Ukteyi gördüm.
Bende ona bir taş fırlattım. Taş kafasına denk gelince biraz sinirlendi bütün taşları bana atmaya başladı. Ama unuttuğu bir şey vardı. Şuan saklambaç oynuyoruz ve Can sanırım bu taşları gördü. Bu yöne doğru geliyordu. Ama çok şükür Ukte'nin tarafına gitti. Vee tahmin ettiğim gibi Ukteyi buldu. Ahh be Ukte ne yapacağız senin şu öfkeni. Yanii o kadar sinirli bir insan değil aslında ama bir öfkelendiğinde hiçbir şey onu durduramaz. Ve bu öfkesi ona hep pişman olacağı şeyler yaptırır. Tıpkı şuan olduğu gibi.
Fatma Nisa Can nerede diye bakmak için hafif eğildi ve kafasını dışarı çıkarttı. Vee görüldü..
" Fatma ebe ebe" diye bağırmaya başladı Can.
Fatma Nisa sakince Oraya gitti.
Can başka biri var mı diye sordu.
Fatma Nisa'da " Hayır, yok başka kimse ben tektim" dedi. Bunu duyunca gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.Ne oldu acaba diye kayanın yanından bakmaya başladım. Ahh benide gördü. Böyle bir şans yok yanii.
" Ebe ebe" diye bağırmaya başladı Can. Bende yanlarına geldim. Ve hemen " Başka kimse yok" dedim. Can tabi ki inanmadı. Oraya doğru gitti.Ve Yaren, Beril ve Beyzayıda buldu. Hepsi gülerek yanımıza geldi.Can, Yavuzla Ukteyi bulmaya koyuldu. Can eriklerin oraya giderken Ukte bize bakıyordu. Can epey uzaklaştığında Ukteye gelmesi için işaret yaptık. Ukte Olimpiyat koşucusu gibi koşarak ağacın oraya geldi. Can buna sinirlenmekle meşgulken Yavuz derenin üstündeki çitlerden atladığı gibi dut ağacının yanına geldi. Oraya nasıl gitti bu çocuk?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deprem
Teen Fiction" Yarım kalmışlıkların kitabı " 6 Şubat saat 04.17'de büyük bir sarsıntıyla uyandık.11 ili etkileyen devasa bir deprem. Kim bilir kimlerden nelerini koparıp aldı. Kapanmayacak yaralar açtı. Yazel'den umutlarını, hayallerini, sevdiklerini kısaca her...