İKİNCİ BÖLÜM

16 1 4
                                    

   Sonunda varmıştık. Adam fark etmeden arabadan atladım ve görkemli saray ile karşı karşıya geldim. Çok güzel bir saraydı. Sarayın halkı nazik ve sevecen görüküyordu. Bir yandan renkli taşların olduğu bir yerde oturmuş dua ediyorlardı. Duaları prensesin  geri dönmesi içindi. Ben bu sarayın hikayesini küçükken bizim oradaki Betty Teyze'den duymuştum. Açıkcası çok bakmıştı bana. Onu çok severim. Şuan çok hasta, onu arada ziyaret ediyorum. Geride bir tek onu bıraktığım için çok üzgünüm. 

   Bi anda benim gibi saraya bakan, pekte varlıklı görünmeyen bir kız vardı. Sanırım oda benim gibi küçük bir kasabadan gelen bir kızdı. Yanına gitmeye karar verdim ve '' Merhaba'' dedim. 

   Şaşkınca baktı, sarı saçları ve kahverengi gözleri olan güzel bir kızdı. ''Merhaba, sende çağrılan kızlardan mısın?'' dedi. ''Evet, sarınırım iyi anlaşıcağız. Bu arada ben Maria.''

''Bende Lily. Tanıştığıma memnun oldum.'' dedi ve endişeli bakıyordu.  '' Bende memnun oldum. Lily, bir sorun mu var? Neden öyle duruyorsun?'' saraya doğru döndü. '' Korkuyorum, içim rahat değil. Neden bir anda böyle bir şeye kalkıştılar? Neden bu kadar büyük bir saraya bizim gibileri çağırırlardı ki.'' haklıydı. ben hiç düşünmeden oradan kurtulucağım diye sevinmiş direk kaçma planı yapmıştım. Burada her ne olacaksa olsun oradan iyi olacağından emindim.

   ''Haklısın. Benim geldiğim yerden iyidir, her ne olucaksa olsun.  Sende korkma sırt sırta gelirseK karşımızda kim olursa olsun göğüs gelebiliriz.'' dedim. Bana doğru döndü ve gözleri ayrıldı. ''Ama nasıl? Onlar prens ve prensesler. Doğuştan varlıklı ve güçlüler, biz ise fakir köylerden gelmiş öylesine sefil hayatı olan kızlarız.'' korkusunun ne olduğunu şimdi tam olarak anlamıştım. ''Dünya'da kötüler varsa iyilerde vardır. Eğer Dünya'nın acımazsızlığına kaldıysak birbirimiz için savaşalım. Şu Dünya' da yeterince düşmanlık var zaten, biz dost olalalım ,birlik olalım ki karşımızda durmak güç olsun.Birimize bişi olucak ise ikimizede olsun.'' bunu söylerken bile çok özgüvenliydim.

   Biraz duygulanmışa benziyordu. Bakışları çok hoştu. Serçe paramağını kaldırdı. '' Bu da bizim sözümüz olsun o zaman.'' dedi. Bende serçe parmağımı kaldırdım ve birmizin parmağını sıktık. Aynı anda '' Söz!'' dedik. 

   Kol kola girip saraya doğru yürümeye başladık. Sohbet ettik yol boyu. Yetim bir kızmış, yetihanede altı kızla birlikta büyümüş. Pek sevilmezmiş hatta umursanmazmış, ta ki mektup gelene kadar. Onu baş tacı yapmışlar, eline para vermişler  ve özel olarak bura getittirmişler. O buna pek anlam verememiş, sadece şaşkınmış. 

   Bende ona hikayemi anlattım. Bana üzgün olduğunu söyledi, bende ona üzülmemesi gerektiğini kaderimin böyle olduğunu söyledim ve evet kadere inanıyordum. Bence kadere ne yazıldıysa oydu. Zaten hayatta öyle değil vmiydi? Çoğu zaman seçim hakkı senin değil başkalarının olurdu. Başkası senin için ne olucağına karar verirdi. Bazen iyi bazen kötü anlamda. En iyisi kendi kararlarımızı verebilmek. Doğru yolumuzu biz çizersek doğru yolu buluruz. Yeter ki kendimize inanalım. 

Kıvılcım SarayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin