Do You Want? | Yeonbin

10) Kahraman

Oy verip yorum yapmayi unutmayin...

Dikkat: Bu bölümde Soobin'e düşüp diğer bölümde sövme ihtimaliniz var

CYS

(KISA BILE OLSA SMUT YAZMAK NIYE BU KADAR KOMIK HZLSGDKSVSAKZHKS GELIP GELIP TEKRAR OKUYORUM SONRA KAHKAHA ATIYORUM ALDGWLSHSJHZHS)

"S... Soobin..."

Soobin sadece inliyor, bugün ondan duyduğum tek şeydi bunlar.

Soobin belimi kavrıyor ve sıkıyor, sanki sonsuza kadar benimle kalacağını belli ediyormuş gibi.

Sonsuza kadar benimle kalacak mı?

Soobin kalçalarımdan tutup kendine bastırdığında yüksek sesle inlemiştik.

Bunları nereden biliyor? Birini nasıl becereceğini nereden biliyor?

"Yeonjun, öp beni."

Bir anda çekiştirerek öpüp kanatasım geldi o dolgun dudaklarını.

"Soobin."

"Yeonjun, çok güzelsin."

"Lanet olsun, Soobin." diyerek gözlerimi kaçırdım.

Soobin kafasını geriye atıp terli saçlarını gözlerinden çekmeye çalıştı. Onu yardımcı olmak için sağ elimi yüzüne yaklaştırınca Soobin elimi tutmuş ve parmaklarımı yalamaya başlamıştı.

"Soobin, yapma, çok... garip bu."

Elim Soobin'in büyük elinin arasından kayarken Soobin dudaklarıma yaklaştı.

"Yeon-Jun, öp beni."

Dudağımın kenarını ısırıp dudaklarımı Soobin'in dudaklarıyla birleştirdim.

"S... Soobin..."

"Değil mi, bence de." diyerek Yeonjun'un kafasına kalemiyle vurdu İngilizce öğretmeni.

"A... Ah... Ne oluyor?"

"Uyumak yok, Yeonjun." Öğretmen hızlı adımlarla kürsüye çıkarken sınıftan hafif kıkırtılar geliyordu. "Dersi dinlemelisin."

Yeonjun etrafına baktı. Kafasını eline yaslayıp onu izleyen Lee Do-Wha ile göz göze gelince göz devirdi.

"Yeonjun... Yüzünü yıkamak ister misin?" diye sordu öğretmeni.

Tüm sınıf Yeonjun'a baktı. Sunoo arkasına dönünce eliyle yüzünü işaret etti.

Yeonjun'un kulakları ve yüzü kıpkırmızı olmuştu.

Do-Wha bir anda söze girip Yeonjun'un omzunu okşadı.

"Efendim, Yeonjun'un ateşi var. Hiç iyi görünmüyor."

Öğretmeni hızla Yeonjun'un yanına geldi.

"Lee Do-Wha, Yeonjun'un acilen revire götürülmesi gerekiyor."

Lee Do-Wha kafasını salladı. "Hiç sorun değil, onu taşıyabilirim."

"Ben... İyiyim hocam... Lavaboya gidip yüzümü yıkasam yeter. Do-Wha'ya gerek yok..."