Minho: Evimi dikizlemeyi kes.
Jisung: Senin o kokuşmuş evine neden bakayım?
Kim olduğunu merak ettim sadece,
Fakat yeni kiracımızı bilseydim eğer gözlerimi oraya bakmamak için kör ederdim, emin ol.Minho: Bugün yaptıklarını unutmadım,
Hesaplaşacağız.Jisung: Defol git.
Hak ettiğini sende çok iyi biliyorsunMinho: Jisung seni öyle bir mahvederim ki dizlerinin üstünde sadece bana yalvarırken bulursun kendini.
Şu konuşmalarına dikkat et artık.Jisung: Etmezsem ne olur?
Minho: Bir adım uzağımdasın.
Sence ne olur?Jisung: Yanıma mı geleceksin?
Minho: Bunu mu istiyorsun?
Jisung: Yanıma gelirsen ne olacağını biliyor musun?
Bugün yediğin tokatı bir de diğer tarafa yersin
Fakat bu daha sert olur
Şerefsiz.Minho: Haddini aşma Jisung, haddini aşma.
Şu ağzını nasıl düzelteceğimi ben çok iyi biliyorum ama çok erken işte.Jisung: Haddini aşan sensin.
Hala yüzsüz gibi peşimden geliyorsun.Minho: Peşinden gelen ben değilim.
Yakın bir arkadaşım söyledi ve bende konumunu beğendiğim için bu evi kiraladım. Sadece okula yakın diye,
Fakat sen nedense çok değerli olduğunu sanıyorsun.
Oysaki bir hiçsin.Jisung: Yalan söylüyorsun.
Dersteki bakışlarının hepsini görebiliyorum,
Her hareketimi inceliyorsun Lee Minho
Yoksa bunu diğer öğrencilerin anlamasından mı korkuyorsun?Minho: Bundan korkmuyorum.
Daha farklı iş imkanlarım olabilir fakat sen, benimle bu şekilde konuştuğuna göre bunu istiyorsun.
Böyle bir adamın sana yanmasını istiyorsun, değil mi?Jisung: Hayır sen kimsin ve neden böyle bir şey isteyeyim?
Bu kadar aptal mıyım ben?Minho: Sana kim olduğumu bir gün öğreteceğim Han.
Bunu öğrendiğinde nasıl ağladığını izlemek istiyorum,
Altımdan zevkle kıvranırken,Jisung: İğrençsin,
Sakın tek kelime yazma bana.Minho: Bu arada pembe geceliğin çok yakışmış,
O gecede benimle uyurken bunu giyeceksin.
Unutma, olur mu?■■■■
Bugün aldığım o çok değerli uzaklaştırmanın 5.gününe gelmiştik sonunda. İlk 3 gün tahminimden daha iyiydi. Hem ailem epey geç geldiği için evde kimse olmuyor hem istediğim saatte kalkıp götümü farklı yerlerde yayıyordum. Fakat şu son 2 gündür aşırı sıkılmıştım. Yapacak hiçbir şey yok gibiydi sanki. Dünyam başıma yıkılmıştı.
Bilgisayardan açtığım evlilik programını izlemekten ise beynim hamur tutmuş gibiydi artık. Bu tuhaf insanlar neden böyle acayip davranıyorlar bilmiyordum ama kaosu cidden sarıyordu.
Önümdeki bir kase cipsi kıtlıktan çıkmış gibi yerken bakışlarım yan tarafa, Minho'nun minik yaşam alanına doğru döndü. Evin tüm ışıkları bizim evde olduğu gibi kapalıydı fakat yatak odasındaki loş mavi ışık disko topundan beterdi. Gözümü alıyordu piç.
Bilgisayarı durdurup yatak odasındaki hareketliliğe dikkat kesildiğimde tül perdenin beni göstermemesine medet umdum sadece. İyice küçüldüm ve gözlerimle içeride ne yaptığını takip etmeye başladım. Bende galiba o pis sapıklardan olmuştum onun yüzünden.
Odamın ışığı kapalıydı fakat en ufak hareketliliğimi bu şerefsiz kesinlikle fark ederdi. Bu yüzden ne görürsem göreyim aşırı tepkiler vermemem gerekiyordu. Bunun Minho'yu çıplak gördüğümde imkansız olduğunu anlamam saniyelerimi almıştı. Fakat olsundu. Başarabilirdim.
Önce odaya girdiğini gördüm. Siyah takım elbisesine uygun kravatını hızla boynundan söküp yatağa fırlattığında sertçe yutkundum. Bu ateşli adamın soyunmasını izlemek bile dizlerimin bağını çözüyordu.
Yatağının kenarına oturup bacak bacak üstüne attığında kafasını sağ tarafa çevirdi. Bakış açısında ben vardım ve şimdi nefes bile almamam gerekiyordu. Fakat o, ışıkların kapalı olduğunu fark etmesiyle evde olmadığımı sanarak tekrar önüne dönmüştü.
Ben ondan kurtulmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes alırken odanın kapısı tekrar açıldı ve içeri başka bir erkek girdi. Evet, bu gece sinir krizi geçireceğim kesin gibiydi benim için.
Şimdi o kişiyi görmem gerekiyordu. Bu yüzden iri gözlerim düz bir çizgi halini aldı ve yatak odasındaki, daha doğrusu Minho'nun yanında oturan adamı, sessizce süzdüm. Kahbe düşüncelerim aklımı kemirip duruyordu. Neredeyse bayılacaktım.
Bu yüzden içimdeki bu kıskançlığın sebebi ne, diye sordum kendime. Fakat cevabı ne ben ne de kalbim biliyordu. Odanın sessizliği ruhumun kasvetine destek çıkarken ellerim elektrik tellerine kapılmıştı sanki. Öyle titriyor öyle canımı acıtıyordu.
Uzun saçları vardı. Kat kesimli, pürüzsüz cildi ve loş ışığın vurduğu yüz hatları tatlıydı. Kıvrımlı vücudu insanların ilgisini kolayca çekebilirdi fakat en tuhaf olanı ben bu kişiyi tanıyordum. Hatta çok yakındık. Bu görüntü canımı daha çok yakmıştı.
Hwang Hyunjin, gecenin bu saatinde neden Minho'nun yanındaydı ya da benim onu görüyor olduğumu bilseydi hiç utanır mıydı? Soruların tamamı cevapsızdı çünkü bunu sadece ona sorarak yanıtlayabilirdim. Yine de yüzümün cayır cayır yandığına şahit olmak içimi titretmişti.
En son ne zaman ağladığını bilmeyen ben, gözyaşlarımı yakaladım ve onları içime akıttım. Burada herhangi bir sahne görürsem eğer dünyayı onların başına yakardım. Bu kesindi işte.
Gördüğüm kadarıyla Hyunjin, Minho'ya bir şeyler anlatıyordu fakat kulaklarım onları duymak için çok beceriksizdi. Ne olup bittiği hakkında hiçbir fikrim olmasa bile yüz ifadesinden telaşlı olduğu anlaşılırdı. Minho ise, her zamanki gibi tepkisizdi. İfadelerinden ne hissettiğini anlamıyordum.
Öfkem merakımı körüklemeye devam ederken telefonum sadece bir kere yanıp söndü. Bu uzun bir süredir mesaj almadığım o tuhaf kişiydi. Yani benim favori sapığımdı. Yazdığı kelimeler bir araya gelince çok can alıcı olsa da ben karşımdaki manzaradan bunu anlamıştım ki. Ondan duymama bile gerek kalmıyordu. Her şey bitmişti.
"Favori yakın arkadaşının o adamın evinde olduğunu biliyor musun? Sence bu saatte birlikte ne yapacaklar Hanjie?"
Görüldü (01.27)
■■■■
Ya bazen aklıma çok acayip fikirler geliyor sonra yazarken hepsini unutuyorum. Aptalım galiba ya da yazmayı bilmiyorum. Ve bu bölümü hiç sevemedim. Bok gibi yazdım bence.
Yine de siz yorum yapın 💅
ŞİMDİ OKUDUĞUN
obsessed, minsung
Fanfiction[+18] Jisung: Ne yani, ben sizin kucağınıza mı layığım Bay Lee?