2. bölüm

24 2 0
                                    

Arama motoruna iki kelime yazdım, 'İbal Fakültesi' fakültenin adresi çıkmıştı, yanımda duran küçük not kağıtlarından birini alıp adresi yazmaya başladım, "Evet, bakalım fakültenin yakınlarında nereler varmış" fakülte dağın başında sayılırdı, ama fakültenin yanına illa cafe benzeri yerler açan olmuştur, diye düşünüp bakmaya başladım. İki kafe vardı, bir de okulun hemen karşısında bir durak vardı, kafelerin adını da küçük not kağıdına yazdım, bir yerde karşılacaktık, karşılaşmak zorundaydık, bu iş, beş ay içinde bitmek zorundaydı. Daha önce bir sürü insan öldürmüştüm, hepsini tam zamanında halletmiştim, hatta bazılarını çok daha önce öldürüp işi bitirmiştim, bu kızda kolay yem gibi duruyordu, not kağıdını elime aldım ve bodruma indim, merdivenlerden inip ardımdan kapıyı kapattığımda ışığı yaktım, arkamı döndüğümde üstünde bir sürü not ve fotoğraf asılı olan mantar panoma doğru ilerledim, bir iğne alıp elimdeki notu yazılı ismin altına astım. Asena Akyıldız. Beş ay ömrün kalmıştı. Avcı, Avını avlayacaktı.
____
Ben Asena Akyıldız, 19 yaşında Hukuk öğrencisiyim, kendimi tanıtmayı unuttuğumu fark ettim, tek çocuğum, yani bildiğim kadarıyla, oralar biraz karışık, zamanla konuşacağımız konular, ailem, üç kişilik küçük bir aile yaklaşık 14 yıldır, "Asena" kendi kendime konuşurken adımı seslenen Sezgi ile irkilerek ona baktım, kendi içimde kendimi, kendime anlatmayı seviyordum, sanki bir başkası dinliyormuş gibi, kendi derdimi çoğu zaman kendime anlatır çözerdim, insanlara yük olmayı sevmezdim.

"Anladım, yeter sus artık, bu kadar konuşursan kimse sevmez seni."

Aklıma gelen eski bir anı ile gözlerim dolmuştu, o cümleden sonra hep kendi kendime konuştum. "Efendim Sezgi"

"Gece saat üç ve bahçeden sesler geliyor, farkında mısın?" Şimdi farkına varmıştım, "Kedi falandır, zaten annem evde, bir şey olmaz"

Bahçeden 'Pat' diye bir ses geldiğinde, kedi olmadığını anlayıp Sezgi'ye baktım, "Eminim kedi bir şeyler düşürüyordur, düşürebileceği bir şeyler olmamasına rağmen" dedi Sezgi, oturduğum yerden kaltım ve odadan çıkıp annemlerin odasına girdim, "Anne" diyip annemi dürttüm, "Noldu kız, tövbe tövbe, bu saatte" doğruldu ve bana baktı, "Aşağıdan ses geliyor anne" dedim, "Ee?"

"Ne eee, ses geliyor" derin bir nefes verdi, "ses geliyor diye mi uyandırdınız beni, aman bende bir şey var sandım" aşağıdaki kapı açıldığında "Var işte bir şey! Kapıyı kedi açamaz ya" dedim, Sezgi kapı eşiğinde durmayı bırakıp içeri girdiğinde aşağıdan bir ses geldi, "Asena! Frambuazlı ekler aldım, seversin. Sezgi, sana da limonlu aldım, hadi gelin!" Derin bir nefes aldım, "Babanmış işte kızım, hadi gidin eklerlerinizi yemeye, yatıyorum ben" arkamı dönüp odadan çıktım ve merdivenlerden hızlıca aşağa indim, "Hoş geldin!" Babama sıkıca sarıldığımda aynı şekilde o da bana sarıldı, "Hoş buldum, bu aralar işlerim yoğun, görüşemiyoruz aynı evde olmamıza rağmen" gülümsedim, "Olsun baba"

"Sezgi, nasılsın?"

"İyiyim Celal amca, sen nasılsın?"

"İyi bende" babam elinde tuttuğu pembe poşeti Sezgi'ye uzattı, "Bunlar limonlu" diğer poşeti bana doğru uzattı, "Bunlar da frambuazlı," poşeti alıp gülümseyerek ona baktım, "Teşekkürler Celal amca" dedi Sezgi, "Ne demek kızım, bu poşeti de dolaba koyuyorum, karışık, her şeyden var, yersiniz sonra, şimdi çok uykum var, yukarıya çıkıyorum yarın kahvaltıda görüşürüz"

"İyi geceler baba"

"İyi geceler Celal Amca"

"İyi geceler kızlar" babam yukarı çıktığında poşetten çıkardığım eklerlere bakıyordum, "Sen az önce eklere aşık bakışı mı attın?" Eklerlere aşıktım zaten, "Tek gerçek aşkım eklerler, ve sensin Sezgi, diğerleri fos, hele erkekler hepten fos" güldü, "Hadi yukarda gömelim şunları" dediğinde kaşlarımı çattım, "Ekler rutinini bozamayız Sezgi"

AvHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin