''İnsan en çok kaçtığı şeyden asla kurtulamıyor''

25 11 9
                                    


''Sıradan insanlar için sıradan bir gece. Ama benim için epeyce farklı. Hava biraz soğuk ama üşümüyorum aslında. Oturduğum bu yerde başım önde, düşünceler doğrultmuyor belimi. O kadar zorlanıyorum ki iki satırı yazarken, ay da tepedeydi oysa..Üzgünüm sevgili ay ışık hüzmelerini boşa harcıyorum bu gece. Çünkü bu gece hayallerin kararlılık süzgecincen geçtiği bir gece. Bu gece milat.. Gecenin karanlığı gittikçe koyulaşıyor. Birçok kişi karanlıktan korkar, nedeni içerisinde ne olduğunu bilmemeleri, bazen de içerisinde görmek istemeyecekleri olduğuna inandıklarından dolayı kaçınırlar. Onların aksine ben karanlığı severim. Herkesin aynı göründüğü tek yer alacakaranlıktır. Çünkü orada kendinizden başka kimseyi göremezsiniz. Korkularınızı yenmeyi, yalnız kalmaya alışmayı ve o siyahlığı benimsemeyi öğrenirsiniz. Normalde duyamayacağınız seslere ve hislere sahip olmaya başlarsınız ve düşünceleriniz daha derinleşir. ''

Ben Emine. Yazarın size bir şeyleri eksik anlattığını düşündüğüm için bu bölümü size ben anlatacağım. Haydi başlayalım.

Kalemi kağıdı bir kenara bıraktıktan sonra Dünyalar güzeli bebeğim, Asuman'ıma baktım, arabada seyahat etmeyi seviyordu anlaşılan, mışıl mışıl uyuyordu. Başımı cama yasladım tüm gece koşmaktan öyle yorulmuş olacağım ki gözlerimi açtığımda sabah olmuştu.

-Geldik Emine bacım. Sen bebeğinin ihtiyaçlarını gör sonra birlikte binaya gireriz. Bana ihtiyaç olursa hemen arka taraftayım.

Ne ince adamdı bu Paşa. Bebeği emzir demedi de ihtiyaçlarını gör dedi. Dünya böyle ince insana hasret doğrusu.

Buradaki binaların çoğu eski yapılı ve neredeyse hepsinde çatlaklar ve kolonlardan ayrılan demirler mevcuttu. Girişteki ferforje kapı küflenmiş hatta açılmakta zorlanır olmuş. Merdivenlerden yayılan yağlı yemek kokuları tüm binayı sarmıştı. Birden midem bulandı bu kötü kokudan, kendimi binadan dışarı nasıl attığımı hatırlamıyorum. Paşanın su getirdiğini gördüm yer ayağımın altından birden kaydı, bebeğimi binanın önündeki taşın üzerine ve kendimden uzağa koydum. Paşa yaklaşırken iyice bulanıklaşmıştı. Tam yanıma geldiğinde ise artık onu görmüyordum...

Gözlerimi açarken uğultuyla birlikte Paşa'nın sesini duymuştum. Başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Bir ara ''Bana söz verdin Muhammed, sözünde durmayacaksan söyle başka çare bulunur elbet'' dediğini duydum Paşa'nın. Daha sonra hızla kapanan kapı sesi geldi. Az sonra da Paşa yanıma geldi gülümseyerek.

-İyi gördüm seni Emine bacım. Bir süre burada kalmanız icab ediyor. Muhammed benim oğlumdur. Ondan hiç korkmana gerek yok, biraz sert görünür ama karıncayı bile incitemeyecek kadar naif biridir. Muhammed istediğin her şeyi alır lakin ihtiyaç halinde daire 16'da Hacer hanım var, ondan çekinmene gerek yok bizdendir ona söyleyebilirsin, ihtiyacını seve seve giderir. Geçici bir süre burada kalırsın sular durulunca da sana uygun bir yer bakarız oraya geçersin. Var mı bir Emrin Emine bacım benim Kamber baba şüphelenmeden köşke dönmem lazım gelir.

-Yok Paşa Allah senden razı olsun hakkını nasıl öderim bilmem.

-Estağfirullah. Ha bu arada unutmadan şu emaneti de vereyim. Yeter ana tutuşturdu elime.

-Nedir bu ?

-Aç bak bakalım. Haydi selametle.

Beyaz, kenarında mekik işlemeli tülbent sıkıca sarılıp çengelli iğneyle tutuşturulmuştu. Yine kim bilir ne gönderdi. Allah'ı var öz anamdan çok analık etmiştir bana.

Tülbenti açtığımda içinde sekiz tane burma bileziği gördüm. Gözlerim fal taşı gibi açılıverdi. Yeter ana vakti zamanında kumar borcu olan oğlu istediğinde vermemiş, bundan dolayı da yıllarca oğlu bir kere bile aramamıştı annesini. Şimdi oğluna vermediği bu bilezikleri bana verdi. Bir kere daha anladım kıymetimi, kıymetini.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin